Fehim TAŞTEKİN
Avrupa’nın üzerinde dans ettiği sac ısınıyor. AB’nin ağır topları 16 Haziran’da Kiev’de boy gösterdi. Rus lider Vladimir Putin’le yaptığı görüşmeler ve “Rusya küçük düşürülmemeli” sözleri yüzünden topa tutulan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’nın Berlin elçisinin sürekli aşağıladığı Alman Şansölyesi Olaf Scholz ve İtalya Başbakanı Mario Draghi. Yanlarında Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohanni da vardı. Senkronize ilk üçlü mühim. Güya “Ukrayna’nın arkasındayız” mesajı verildi. Görüntü buydu! Lakin özünde Die Welt’in de kör gözüne soktuğu gibi “Biz AB’ye üyelik statüsü verelim, siz de Rusya ile masaya oturun” diyen bir çıkarmaydı. Kabaca; “Toprak ver, sen de kurtul, biz de kurtulalım.” Muhatabın anladığı da bundan gayrısı değil.
Özellikle Avrupa’nın batı yakası, Amerikan-İngiliz ekseninde giden doğu yakasındaki şahinlerin AB’yi sürüklemeye çalıştığı çizgiden rahatsız. Elbette toptancı bir Batı-Doğu ayırımı çok köşeli kaçabilir; sözgelimi Sosyal Demokrat Scholz’un ortakları Yeşiller, Polonya’nın savaşçı sağcılarını aratmıyor. Bir taraf Rusya’nın püskürtülmesinde ısrarlıyken diğer taraf bir an önce savaşın bitirilmesi gerektiğini söylüyor. Macron ve Scholz’un örtüştüğü nokta bu: “Putin’le illa görüşülmeli.”
Bir çıkış arıyorlar, yana döne. Ukrayna’ya yaptıkları askeri yardımlar ve Rusya’ya karşı görülmemiş yaptırım paketlerine rağmen aşağılandılar. Kuşkusuz önce kendilerini suçlamaları gerekiyor.
2014'te Viktor Yanukoviç’e karşı organize popüler darbe hazırlıkları yapılırken AB adına Almanya, Fransa ve Polonya, Rusya'yı da yanlarına alarak iktidar ile muhalefete erken seçim, eski anayasaya dönüş ve parlamenter sistemin güçlendirilmesini öngören bir anlaşma imzalatmıştı. ABD ve İngiltere’nin işin içinde olduğu bir oyunla Yanukoviç’i deviren hamleler sıraya girdiğinde Avrupalı garantörler “Ya biz anlaşmıştık” bile diyemedi. Yetmedi, Kırım’ın iltihakından sonra Luhanks ve Donetks de ayrı bir yol tutturduğunda 2015’te siyasi çözüm için Normandiya Formatı’nda Minsk Anlaşması imzalanmıştı. Anlaşma dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’e atfen Steinmeier Formülü olarak da anılıyordu. 2014’ten itibaren histerik Rus düşmanı kliklerin rehinesi haline gelen Kiev anlaşmayı uygulamaktan kaçınıp Donbas’ı silah zoruyla geri almada ısrar ederken garantör ülkeler ağırlık kullanmadı. Bunlar Rus işgali başladıktan sonra lüzumsuz anımsatmalar gibi geliyor ama savaşa giden yolun çakıl taşları böyle döşendi. Şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Steinmeier sürekli olarak Berlin’deki Ukrayna büyükelçisi tarafından aşağılanıyor, siyasi suikasta uğruyor. Zelenski de açıkça Steinmeier’ı Kiev’de istemediği mesajı verdi. Almanya da bunun altında kaldı!
Dahası Luhansk ve Donets’te kentlere bombalar atılırken bunun bugünkü Rus istilasının altyapısını oluşturduğu gerçeğini görmezden geldiler. Ta başından beri Ukrayna’yı Rusya’yı yıpratma rampasına ve laboratuvarına dönüştürmeyi kafasına koymuş İngiliz-Amerikan ikilisinin siyasi çözümü sabote eden oyunları karşısında etkisiz kaldı. Kiev ve Minsk’teki imzalarına sahip çıkamadılar. Ve şimdi NATO zemininde Ukrayna üzerinden kıtadaki Amerikan hegemonyası kendini yeniden tahkim ederken kıvranıp duruyorlar. Yani değerler Avrupa’sının trajedisi Rus istilasından çok önce başladı.
HAVA DEĞİŞİRKEN ORTADA KALANLAR
Rusya’nın ağır bedeller ödeyerek ve onlarca kat ödeterek ilerleyişi sürerken Batılılar vekâlet savaşına dönüştürdükleri bu süreci bitirmek istiyorlar ama nasıl? Oyunun kurallarını değiştirecek boyutta bir askeri katkının kendilerini de savaşın içine çekeceğini biliyorlar. Bir tarafa silah diğer tarafa yaptırım Ukrayna’ya direnme imkânı veriyor ama 24 Şubat öncesine geri dönüş umudunu beslemiyor.
Ağır topların Kiev ziyareti, Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’nin beklediği türden bir destek çıkarması değildi. Misafirlerin mesajı belliydi. Birkaç haftadır hava epey değişti. Toprak tavizi olmadan barışın da olmayacağı konusunda uyarı ve yorumlar Macron ve Scholz’e alan açtı. İlk bombayı 23 Mayıs’ta eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Davos’ta patlatmıştı. “Ukrayna barış için Rusya’ya toprak vermeli” demişti. Sonra kafasına taş düşmüşçesine Başkan Joe Biden, Kissinger’in sözleri sorulunca “proje ortağı” Boris Johnson’ı dımdızlak ortada bırakan şu yanıtı vermişti:
"Burası onların toprağı, onlara ne yapmaları gerektiğini söylemeyeceğim. Ama bana öyle geliyor ki hattın bir noktasında müzakere edilmiş bir anlaşma olması gerekecek.” Daha sonra Zelenski’yi istihbarat bilgilerini dikkate almamakla da suçladı.
Ve sonra bu dönemin en şahinlerinden NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg "Ukrayna'da barış mümkün. Mesele, bunun bedelinin ne olacağı. Barış için ne kadar toprak vermeye razı" deyiverdi. NATO’da Genel Sekreteri’nin görüşü yoktur, ABD düşünür, o söyler.
Hiç hesapta yokken Papa Franciscus kışkırtılan ve önlenmeyen bir savaştan bahsediverdi. Silah satışlarına ve onları test etme arzusuna dikkat çekti. Bilge bir devlet başkanının kendisine “NATO'nun hareket tarzı nedeniyle endişeli olduğunu” söylediğini aktarıp ekledi: “Nedenini sordum. O da ‘Çünkü Rusya'nın kapısında havlıyorlar. Rusların emperyal güç olduğunu ve hiçbir yabancı gücün kendisine yaklaşmasına izin vermediğini anlamıyorlar. Bu durum savaşa yol açabilir’ demişti. 24 Şubat'ta savaş başladı. O, devlet başkanı işaretleri okumasını bildi."
Bunlar sıradan çıkışlar değil; kıtada siyasi karşılığı var.
Şimdi AB kanadı “barışa karşılık toprak” fikrini biraz daha itibar sosu katarak formüle ediyor. Avrupa Konseyi, Ukrayna’ya üyelik statüsü verilmesini önerdi. Muhtemel 23-24 Haziran zirvesinde itirazı olanlar kerhen ‘Evet’ diyecek. Kiev’e giden üçlü de kestirmeden AB üyeliğinin mümkün olmadığının altını çizdi. Süreç kitabına uygun işlerse 10-15 yıl alır zaten. Kim öle kim kala!
Ruslarınkinden beter oligarşik sistemi AB’ye paraşütle indirecek halleri yok. Şu sıralar komşusu Rusya’yı gözeten Gürcistan’a da “Bekle” dediler.
BİDEN’IN KAFASINA DÜŞEN TAŞ NEYİN NESİ?
Yani zararın neresinden dönersek kârdır hesabıyla Zelenski’ye sufle veriliyor. Elbette İngilizler ve Amerikalılar Rusya’yı yıpratma savaşından vazgeçmezler. Biden müzakereye kadar Kiev’in pozisyonunu güçlendirmek için silah göndermekten bahsediyor. İngiliz freni ise patlak; sonuna kadar savaş diyen Başbakan Boris Johnson AB liderlerinden sonra aman ha rotada sapma olmasın diye derhal Kiev’e uçtu. Normal programını bozarak. Her 120 günde 10 bin askerin eğitimden geçirileceği bir program sundu. Bunun savaşın denklemini değiştireceğini söyledi. Eğitim Ukrayna dışında verilecek. İngilizler 2015’ten itibaren Ukrayna ordusunu savaşa hazırlamak için Orbital Operasyonu adıyla 22 bin Ukraynalıyı eğitmişti. Kiev, Minsk Anlaşması’na uymak yerine savaşta ısrar etti sorusunun yanıtlarından biri Neonazi Azov taburlarının da eklemlendiği bu programdır. Son Ukraynalıya kadar savaş sürsün istiyorlar. Yeter ki Rusya hırpalansın. Ukrayna umurlarında değil. Barış kaçınılmaz olunca da kopan topraklar için gözyaşı dökmeyecekler. Tabii Amerikalıları yeniden değerlendirmeye iten daha ciddi meseleler var. Kaçınılması gereken Rus-Çin yakınlaşması mesela. Rusya’yı Avrupa coğrafyasının içinde tutmanın Çin’le hesaplaşmayı kolaylaştıracağı öngörüsü Amerikan stratejik değerlendirmelerinde önemli bir yer tutuyor. Kissinger da Rusya’nın 400 yıldır Avrupa’nın parçası olduğunu hatırlatıyor. Pekin dikkatli; Çin’in küresel imparatorluğunu uluslararası hâkim sistemle bozuşarak kuramayacağını görüyor. Stratejik sabır. Anahtar bu. Banka-finans-kapital düzlemindeki altüst oluşlara rağmen Rusya da kendisi için Batı’nın olmadığı bir gelecek görmüyor. Ayrıca Çin ve Rusya arasındaki rekabet, çekince ve güvensizlikler de baki. Buna rağmen Amerikan kuşatmasının muhatapları olarak Biden yönetiminin ummadığı ölçüde paslaştılar. Çin yaptırımlara takılmamak için dikkatli davransa da Moskova’dan siyasi desteğini esirgemedi. İkili ticaret de tıkırında. Son olarak Putin ile telefon görüşmesinde Çin lideri Şi Cinping, "Rusya'nın güvenliğine yönelik tehditler karşısında attığı adımların meşru olduğunu” vurguladı.
SAVAŞ BİTSİN AMA NASIL?
Zelenski, Avrupalı misafirleri henüz Kiev’e varmadan “Kırım’ı da özgürleştireceğiz” mesajıyla gelecekseniz vermekten kaçındığınız şu silahlarla gelin demiş oldu. Zelenski’nin Kırım hayali Rusya yerle yeksan olmadan imkânsız. Ukrayna, Rusya’yı durdurmaktan bile uzak. Ve kendi ifadeleriyle artık günde 100 asker kaybettikleri ağır bir bilanço oluşuyor. Ukraynalı komutan Volodimir Karpenko, National Defence’e demeç vermiş; Ukrayna 1300 araç, 400 tank 700 topçu bataryası dahil askeri ekipmanının yüzde 50’sini yitirdi. Zelenski'nin danışmanı Mihail Podolyak da Rus ordusuyla başa çıkabilmeleri için istediklerini sıralamış: 500 tank, 1000 SİHA, 1000 obüs, 300 roketatar sistemi ve 2000 zırhlı araç. Beri tarafta Putin, Odessa’yı da alarak Ukrayna’nın denizle irtibatını koparacak bir hedefe göre oynuyor. Harkiv gibi ağır sanayi bölgelerini de çevirirse Ukrayna’nın belini kırmış olacak. Tabii Petro’nun ayak izinden gittiğini söylediğine göre Dinyeper nehrinin beri tarafını tarihi Rusya diyerek de çevirmeyi kafasına koymuş olabilir. Kiev varoşlarından çekildikten sonra zor olsa da. Putin belki Batı’nın Kiev’e bu denli desteğini, ardı sıra yaptırım paketlerini, direnişin boyutlarını kestiremedi ve kısa sürede Ukrayna’yı halletme planı çamura saplandı. Buna karşın Batı’nın Rusya’yı müflis bir devlete dönüştürme hesabı da tutmadı. Rus Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova, “Daha önce bildiğimiz sınırlara sahip bir Ukrayna artık yok. Ve olmayacak” diyor.
AB üçlüsü Zelenksi’yi zor kararlar vermeye teşvik ediyorsa müzakerenin koşulu ne olacak? Sonuç olarak müzakere Rusya’yı yenilgiye uğratma hedefinden radikal bir sapma anlamına geliyor. Avrupalı dostlar topraklar konusundaki kararı Ukrayna’nın vermesi gerektiğini söylüyor. Egemenlik haklarına çok saygılılar! Barış olacaksa yeni bir harita da olacak. Açıkça söyleyemedikleri bu. Olası koşul Kırım’ı sonraya bırakarak 24 Şubat öncesi sınırlara çekilmeyse Rusları buna mecbur edecek bir güç dengesi lazım ki gidişat bunun tersi. Rusya’nın resmen tanıdığı Luhansk ve Donetsk’i gözden çıkaran bir yaklaşımla mı el sıkışacaklar? İşgal bu iki cumhuriyetin anayasal sınırlarını çoktan aştı. Mesela Kırım'a içme suyunun geldiği kanalın güzergâhını Dinyeper’e kadar çevirdiler. Buradan da kolay kolay dönmezler. Kiev’e yardımlarla gelen buyruklar ters istikamet veriyor. Yani Putin’in bel bağladığı çelişkiler büyüyor. Kış gelmeden müzakere masası Avrupa için çok elzem. Ya giden topraklar? “Üzgünüz çocuklar.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025