Fehim TAŞTEKİN
“Başkan tüm satranç tahtasını değiştirdi. Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir hizalanma göreceksiniz.”
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack geçen hafta Manama’da, Başkan Donald Trump’ın “genişletilmiş Ortadoğu” vizyonunu böyle çizdi.
Fakat pergelin epey genişten alındığını, Beyaz Saray’daki Orta Asya-ABD Zirvesi sırasında Kazakistan’ın Amerikan eksenine kapaklanma reçetesi olarak Abraham Anlaşmalarına zıplamasıyla da gördük.
Trump, Gazze’deki soykırım nedeniyle tecrit edilen İsrail’e uluslararası meşruiyet sağlıyor. Hem de genişletilmiş Orta Doğu’da Amerikan çıkar ağlarını örerken Abraham Anlaşmalarını bir modele dönüştürüyor. Görüntüde “İsrail’e dost olan Amerikan ortaklığını da kazanır” diyen bir Abraham metaforu var ama sayfayı çevirdiğinizde Çin ve Rusya’yı çevreleme stratejisinin bir parçası olarak karşımıza devasa çıkarlar çıkıyor. Nadir toprak elementleri, uranyum yatakları, enerji kaynakları vesaire.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “Akdeniz’den Hazar’a” diye başlayan hikayenin kötü adamı olmamak için Trump’ın Gazze planına omuz verdi ama Tel Aviv kaynaklı gerilimden henüz kurtulamadı.
Trump, Gazze’ye el atarak Abraham trenini rayına oturtmak isterken ivedilikle hizalanması gereken iki parça var: Lübnan ve Suriye…
Lübnan’ı yeni bir savaş tehdidiyle yola getirmeye çalışıyorlar.
Suriye de Amerikan eksenine doğru yolculuğuna devam ediyor.
Ebu Muhammed el Colani dün Washington’a uçtu. Bugün de Beyaz Saray’da Trump tarafından ağırlanacak.
Öncesinde Amerikalıların girişimiyle Colani ve HTŞ’li İçişleri Bakanı Enes el Hattab BM Güvelik Konseyinin ‘terörist’ listesinden çıktı, yaptırım askısından indirildi.
ABD Hazine Bakanlığı da bu ikiliyle ilgili “Özel olarak belirlenmiş küresel terörist” tanımlamalarını kaldırdı. Colani’nin başına konulan 10 milyon dolar ödül ilanı zaten sessizce silinmişti. Obama yönetimi HTŞ’nin öncülü Nusra Cephesini 2012’de terör örgütleri listesine soktuğunda Erdoğan çok içerlemiş; “Yani şurada devrim yapıyoruz, şimdi sırası mı” kıvamında tepkiler vermişti. Halbuki dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a rapor veren Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan kitabın ortasından yazmış; “Suriye’de el Kaide bizim tarafımızda” demişti. Doğru söylüyordu. Fakat pratikte değişen bir şey olmadı; ödül avcıları gönderilmedi, aksine Nusra-HTŞ ‘kurtarılmış’ İdlib’de semirtildi. Trump söz-eylem çelişkisine son verdi.
Suriye, İsrail’i güvenceye alacak yeni Orta Doğu planında kilit taşı gibidir. O yüzden Colani havaya girdi; Washington’a giderken ABD ile kurulan bağları ‘stratejik ilişki’ olarak nitelendirdi. Beyaz Saray’da ağırlanmanın her zaman karşılıkları vardır. Hele hele kamburu bu kadar çıkık olan birinin müzakere şansı sınırlıdır. Ev ödevlerini yerine getirmesini kolaylaştıracak açılımlar için söz hakkını kullanabilir. Sezar Yasası yeniden inşayı engellerken Suriye’nin başka kapılarda pabuç eskitmek zorunda kalacağını hissettirebilir mesela…
HTŞ rejimine gelinceye dek, Suriye ile ABD arasında bugüne kadar Şam ve Cenevre’de 6 liderler zirvesi gerçekleşti. Bu zirvelerin hiçbiri bir mahkumiyet ilişkisine dayanmıyordu.
Meşruiyet kazanmak ve yaptırımlardan kurtulmak için bu ziyarete tapınma derecesinde önem atfediyorlar. Colani’nin ilişkileri çeşitlendirme adına Kremlin’de ağırlanması da Trump’ın Suriye açılımına direnç gösteren Kongre üyelerini dürtmeye yaradı. Kara listelerden çıkmak ve Beyaz Saray’da ağırlanmak, Suriye’nin Amerikan rüyasına yolculuğuna bir katman ekleyecektir.
Burada kilidi açacak başlıklar var.
Trump 14 Mayıs’ta Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ricasıyla Colani’yle görüştüğünde tünelin nereye çıkması gerektiğini göstermişti: Abraham Anlaşmalarına katılım. İsrail, Suriye topraklarında işgale son vermeyip ‘tampon bölge’, ‘engelsiz hava sahası’, ‘Yeni Suriye ordusunun ağır silahlarla donatılmaması’, ‘Türkiye’ye üs verilmemesi’ gibi dayatmalarda bulunduğu için Abraham Anlaşmaları daha çok su kaldırır. Fakat Amerikan ara buluculuğunda gerçekleşen dört görüşmede müzakere edilen güvenlik anlaşmasıyla bir başlangıç yapmak istiyorlar. İsrail-Suriye görüşmesinin beşinci turu da Colani’nin ziyareti sırasında gerçekleşecek. Hedef imzaları yeni yıla yetiştirmek.
Trump, 18 Kasım’da da Muhammed bin Selman’ı ağırlayacak. Suudi Arabistan, Abraham oltasına beklenen en büyük balık. Trump bunu başardığı takdirde İsrail’e karşı Arap direnci ya da çekingenliği tespih taneleri gibi dağılacak…
Suriye-İsrail mutabakatı, Sezar Yasası’nın kaldırılması için aranan koşullardan birini karşılayabilir. Fakat bu anlaşma Suriye’nin egemenlik haklarından ne götürecek, bu önemli. Golan’dan Şam’a uzanan tampon bölgeye kadar üç aşamalı güvenlik düzenlemesi üzerinde duruluyor. İsrail, Golan’ın iadesini gündemden düşürmenin ötesinde, 8 Aralık’tan sonra işgal ettiği yerlerden çıkmak istemiyor. Çekilmek yerine özellikle Şeyh Dağı’nda (Hermon) İsrail, ABD ve Suriye’nin birlikte asker bulundurması yönünde hileli bir yola giriliyor.
Ayrıca bu ziyaret sırasında Suriye’nin IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmasının resmileştirmesi planlanıyor.
İsrail’le anlaşma ve IŞİD’e karşı ortaklık, HTŞ’ye kesilen iki önemli meşruiyet bileti olacaktır. İsrail’le imzalanacak anlaşmanın garantörü ve terörle mücadelede HTŞ yönetiminin ortağı olarak ABD, Şam’da ayağına yer açabilir. Bunlar Şam’da Amerikan askeri varlığını gerektirebilir.
Reuters’ın altı kaynağa dayanarak Şam’da ABD’ye üs tahsis edileceği yönündeki haberini, Suriye dış işleri ‘hileli’ bir şekilde yalanladı. Bakanlığın açıklamasına göre, ‘Amerikan tutumu, merkezi hükümetle ilişki kurma ve bölünmeyi reddetme yönünde dönüşüm geçiriyor. ABD’nin geçici yapılarla kurduğu ortaklık ve mutabakatlar siyasi, askeri ve ekonomik koordinasyon çerçevesinde Şam’a taşınıyor.’
Bu türden bir ‘devir süreci’ özünde Amerikan askeri rolüne alan açıyor. Bunun için sembolik bir askeri varlık da yeterli.
Ayrıca Himeymim ve Tartus’taki Rus üslerini kapatmaya muktedir değilken, aksine denge faktörü olarak Ruslarla iş birliğine ihtiyaçları varken, Amerikalılara da üs vermek genel kurguyu bozmaz. Ruslara ters yapsalardı BM Güvenlik Konseyinin kara listesinden çıkamazlardı.
Şam’ın finansörleri, ABD ile gelişen bu ortaklığa farklı bir pencereden bakıyor. Bu cenahın üç temel beklentisi var:
- İsrail’i temin eden bir anlaşma Suriye’nin güneyindeki tecavüzleri sonlandırır. Tel Aviv’in Şam’a yönelik tehdit ve dayatmalarının gerekçesi kalmaz.
- ABD’nin Suriye Demokratik Güçlerine olan ihtiyacı azalır. SDG ile kurulan ortaklığın yerini Şam’la ortaklık alır.
- Kongrede kalan yaptırımlar da kaldırılır; yatırımların önü açılır…
Bu tür beklentiler tam karşılık bulmayabilir. Amerikan yönetimi askeri, siyasi ve diplomatik ilişkileri Şam’a taşırken SDG’yi de bir sigorta olarak yeni düzene ortak etmeye çalışıyor. 10 Mart anlaşmasının hikmeti burada yatıyor. Kürt aktörler de entegrasyon anlaşmasıyla SDG’nin terörle mücadeleyi Suriye genelinde yürüteceği ve Amerikalılar nezdinde merkezi rolünün zayıflamayacağını düşünüyor. Taşlar yerine oturuncaya kadar bunun böyle devam edeceği düşünülebilir. Fakat ikili oyunun ne kadar süreceğini öngörmek zor.
Beri tarafta Colani, Arap aşiretleriyle ilişkileri geliştirerek Amerikan tarafına SDG’deki Kürt-Arap ortaklığının kırılganlığını göstermek istiyor. Ayrıca IŞİD hücrelerine karşı operasyonları artırarak rüştünü ispatlamaya çalışıyor.
Ancak SDG ile ilgili Kongredeki mevcut hassasiyet, Beyaz Saray’da da dikkate alınıyor. Bu hassasiyete binaen, ziyaretin HTŞ lehine getireceği açılımların aynı anda ve eşit düzeyde SDG aleyhine sonuçlara dönüşmesi gerçekçi değil.
Muhtemelen Ankara, İsrail’in Suriye’de kendini tutmasını, Şam’ı tehdit etmekten vazgeçmesini ve Kürtlere el atmamasını temin edecek bir Amerikan pozisyonunu kâr sayacak. Bunu ABD’nin ayrılıkçı ve bölücü gündemden uzaklaşması olarak yorumlayacak. Amerikan tarafındaki restlerin sınırlarını görünce 10 Mart anlaşmasının özerkliğe yol açmadan hayata geçirilmesi yönünde iki adrese bel bağlayacak: Biri İmralı, diğeri Şam…
Beyaz Saray’da SDG’nin entegrasyonuyla ilgili buzlanmayı çözecek bir açılım gelmeyebilir. İmralı’daki hava da Ankara’da düşlenenden farklı. DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı’daki aile ziyaretinden sonra Abdullah Öcalan’dan bir mesaj paylaştı.
“Suriye meselesi Suriye ile çözülmelidir. Türkiye de Suriye’nin müstakil bir devlet olmasından kaynaklı olarak daha hassas yaklaşmalıdır. Oranın iç işlerine çok müdahil olmamalıdır. Eğer bir ilişki geliştirilecekse, Ahmet el Şara’dan (Colani) ziyade Mazlum Kobani ve İlham Ahmed ile görüşülebilir” dedi.
Yani şu aşamada Ankara, Suriye’deki denkleme yansıtabileceği bir baskı devşirebilmiş değil.
Amerikan yönetimi Akdeniz’den Hazar’a hizalama operasyonu neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edebilir. Suriye ve İsrail’le ilgili tasarımlarda Türkiye’yi uyumlu hale getirmek de bunun kapsamında olabilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025