Fehim TAŞTEKİN
Suriye, Türkiye ve Rusya savunma bakanlarının Moskova buluşmasından sonra dışişleri bakanları sıraya girdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 16-17 Ocak’ta Washington’da Amerikalı muhatabıyla hasbihal edecek. Büyük ortağın nabzını ölçmeden kendi göbeğini kesecek hali yok! Çavuşoğlu sonra Moskova’da Suriyeli ve Rus mevkidaşları Faysal Mikdad ve Sergey Lavrov’la masaya oturacak. Liderler buluşmasının zeminini yumuşatacaklar. Bu arada dördüncü sandalyeye Şam’a ikinci kez giden BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah’ın da oturtulması yönünde bir isteğin olduğunu anlıyoruz. Ankara-Şam normalleşecekse yeni sürecin Arap ayağını eksik bırakmak istemezler. BAE düşman hatlar arasında kıvraklığıyla mübarek bir 'messenger'. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez’in himmeti için “İran’a daha fazla kolunu kaptırma” mesajını ileten de Emirlikler. Artık İsrail’den bir yönlendirme hamlesi olacaksa Emirliklerden daha iyi ulak bulunmaz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriyeli mevkidaşı Beşşar el Esad’ı yoğurma ameliyesinde Rus lider Vladimir Putin’e bel bağladığından Emirliklere fazla iş düşmeyebilir. Ama Türkiye-Suriye normalleşmesinin yeniden inşa ile taçlandırmak isterken finansal ayak BAE ve komşuları olacaktır. O yüzden Şeyh Abdullah’ın Esad’la muhabbeti Erdoğan için de önemli.
Neyse, taraflar şeytanın bacağını kırdı ve normalleşme treni istasyondan ayrıldı. Tökezleyecek, sabote edilecek, ara sıra raydan çıkacak ama ite kaka gidecek!
KÜRTLERİN SEÇENEKLERİ NELER?
Gidecek gitmesine de hasım taraflar fatura ödememek için bedel ödettirecek taraf ararken potansiyel kurban Kürtler neyle karşılaşacak? Malum Kürtlerin liderliğindeki fiili özerk yapının dağıtılması ‘paylaşılan’ bir hedef. Farklılık şurada: Ankara YPG, SDG ve Asayiş dahil bütün güvenlik şemsiyesiyle birlikte fiili özerk yapıyı çökertmek, Şam Amerikan-Kürt ortaklığını çözüp Kürtleri kendi hesabına kazanmak istiyor. Bu da, eğer iddia doğruysa, Moskova’daki ilk görüşmede YPG-SDG’ye karşı ortak cephe fikrinin Şam heyetince reddedilmesine sebep oldu.
Diğer kritik mesele muhalif güçlerin fişinin çekilmesi. Normalleşme girişimi Türkiye destekli gruplarca protesto edilirken Çavuşoğlu, MİT’in güdümündeki üç muhalif temsilciyi ‘satılmayacakları’ yönünde temin etmeye çalıştı. Elbette satılacaklar ama pazarlık sürecinde değil. Esad’dan istenilenler koparılıncaya kadar koz olarak kullanılacaklar.
Muhalif cepheyi başka bir yazıya bırakarak Kürtlerin seçeneklerine bakalım.
Kürtler çıkışı hangi kapıda arayabilir? Yerel, bölgesel ve uluslararası gerçekliğin dayattığı üç adres var: Şam, Moskova ve Washington. Olması gereken diğer kapı Ankara, lakin orası Kürtlere zinhar kapalı. Adeta yeminli düşmanlık üretme kuluçkası. AKP iktidarı “Rojava’daki fiili özerklik dağıtılsın”, “Kürtler Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) katılsın” ve “Şam’a cephe açsın” koşuluyla müzakere masasına tekme atmasaydı içerdeki Kürtlerle sorunun çözümü bölgesel barış için katalizör olabilirdi. Milliyetçi-ulusalcı zemine mıhlanmış Türk-Kürt çelişkisinin aşılmaması bölgesel sorunların çözüm yollarını da tıkıyor.
ŞAM KAPISI, WASHINGTON KAPISINA KARŞI
Şam kapısı, Kürt hareketi içinde Suriye yönetimi ile 1998’e kadar iştigali olan kanat için çözümün gerçekçi adresi. Amerika ile sahada etkileşimi olan unsurlar bu görüşe direniyor. “Çözümün adresi Şam’dır” değerlendirmesi, ABD’nin NATO ortağı Türkiye’yi örselemeyi daha fazla göze alamayıp Kürtleri yarı yolda bırakacağı öngörüsüne dayanıyor.
Rusya’nın teşvikleriyle Şam ve Lazkiye’deki görüşmelerden çözüme yönelik vaatkâr bir sonuç çıkmadı. Sahada günlük işleyişe dair koordinasyon ise çözüm perspektifi içermiyor. Diğer ülkelerin Şam’la ilişkilerini normalleştirmesine karşı çıkan ABD’nin Kürtlerin Esad yönetimiyle müzakerelerine engel teşkil etmediği izahatı ikna edici gelmiyor. Şam’la müzakerelerin temel koşulunun SDG’nin ABD ile işbirliğini bitirmesi olduğunu bilmeyen yok. ABD bölgede kalmak için bir çengel olarak kullandığı SDG’nin bu yola girmesini ister mi? Fakat ABD, Kürtlerle askeri ortaklığa siyasi boyut da katmıyor. Özerk yönetimin geleceğine dair bir perspektif koymadığı gibi Kürtlerin Cenevre sürecinde temsil edilmesi için yeterli ağırlık kullanmadı.
Yine de Washington kapısı birkaç nedenle Kürtler açısından önem arz ediyor:
- Şam’da çözüme kadar Amerikan güçleriyle ortaklık Kürtlere koruma sağlıyor. Amerikan güçleri varken SDG alanlarına karşı askeri bir seçenek geliştirmek zor.
- Kürtlerin Araplarla ortaklığında ABD’nin etkisi büyük. Amerikalıların aradan çekilmesi Arap aşiretlerini Kürtlere karşı bir istikamete çekebilir. Şam’ın üzerinde durduğu bir senaryodur bu.
- Amerikan varlığı bölgedeki petrol sahalarının kontrolü ve Irak tarafına transferinde de işlevsel.
- Amerikan desteği özerklik unsurlarının Batı ve Körfez ile ilişkilerini de kolaylaştırıyor.
- Apocu çizgiyi takip eden YPG’nin IŞİD’le mücadelesi ve ABD ile ortaklığı PKK’nin ‘terör örgütleri’ listesindeki yerini sorgulatan bir psikolojik etki yaratıyor.
- ABD’nin silah ve teknik yardımları da kontrol operasyonlarının sürmesini kolaylaştırıyor.
- Kürtler arası uzlaşmazlıklara rağmen ABD’nin baskıları ile KDP Irak Kürdistan’ına açılan kapıları açık tutmak durumunda kalıyor. Oralar ekonomik olarak da Kuzey Doğu Suriye’nin nefes boruları.
- İlaveten Amerikan varlığı Türkiye-ABD ilişkilerini geriyor. Oluşan çatlaklar Kürtlere manevra imkanı sağlıyor.
Kürtlerin göz ardı edemedikleri faktörler bunlar. Ancak Amerikan kapısındaki bütün bu hesaplar, Şam kapısının kapanma nedeni. Müthiş bir açmaz bu.
Ayrıca Kürtlere Amerikan desteği Ankara’yı, “Akdeniz’e kadar Kürt koridoru kuruluyor” korkusuna ve buna karşı güvenli koridor hesabıyla askeri müdahalelere iten kışkırtıcı bir faktör.
ANKARA’NIN BIDEN YÖNETİMİNİ İKNA İHTİMALİ
Kürtlerin Amerikan desteğine dair hesaplarını bozabilecek karşı hamleler de gelebilir. Eski oyuna dönme ihtimalinden söz ediyorum. Nedir bu oyun? Türkiye’nin bölgesel rolünü İran etkisini kesecek unsur olarak Irak ve Suriye’de öne çıkarmak. Buna Yemen ve Lübnan gibi halkaları da eklemek mümkün. AKP kadroları “Ankara ve Washington’ın dış politika öncelikleri yüzde 90 uyuşuyor” diyerek kendilerine kredi çıktıkları günlerde bu misyonu iyi oynamıştı. Ankara şimdi Şam’la normalleşmeye karşı itirazları yumuşatmak, Kürtlerle ilişkisini bitirmek ve Sezar Yaptırım Yasası’ndan muafiyet sağlamak için Amerikalılara karşı üç açılı bir söylem geliştirebilir:
- Türkiye’nin Şam’la normalleşmesi İran’ın Suriye’deki nüfuzunu geriletirken Rusya’nın etkisini de dengeleyebilir.
- Türkiye normalleşme ve yeniden inşa sürecinde üstleneceği rolle Şam’ı tutum değiştirmeye itebilir.
- 2008’de İsrail-Suriye arasında dolaylı görüşmelere arabuluculuk eden Türkiye yeniden müzakere kanalı haline gelebilir.
Belli ki Ankara’daki karar vericiler, Türkiye’nin kendi içinde Kürt sorununu bir yere bağlamadan Suriye’de Kürtlerin statü elde etmesini tehlikeli buluyor. Bu, Kürtlerle çözüm sürecini yeniden başlatma seçeneğini Amerikalılarla pazarlıklarda araçsallaştırırlar mı emin değilim.
Elbette Kürtleri düşmanlaştırmak yerine haklarını teslim eden bir yaklaşım sergilenseydi hem Türkiye hem Suriye’nin işi kolaylaşır, mevcut düğüme kör düğüm atmak gerekmezdi. Ankara kapısı barışa açılmadıkça Türkiye, Moskova ya da başka kapılarda kurulan masalara oturmaya mecbur kalacak ve dış ilişkiler ağını kendi elleriyle sorunlu hale getirmeye devam edecek.
Beri tarafta Şam’la normalleşmenin hedeflerinden biri sığınmacıların geri dönmesini sağlayacak koşulların temin edilmesi. Bu da Avrupa’nın göçmen korkusunu azaltabilir. Tabii bu mesele ABD’nin umurunda olmayabilir. Ancak sığınmacıları geri göndermek için normalleşme ve Suriye’nin yeniden inşa sürecinin başlatılması şart. Ankara Batılı ortaklarına buradan yürüyebilir.
ŞAM KAPISINDA NE TÜR HESAPLAR YAPILIYOR?
Şam kapısında da hesaba katılması gereken bir sürü denge var. Kürtlerin liderliğindeki özerkliğin bitirilmesi, Türkiye-Suriye barışının önkoşuluna dönüşürken Esad yönetimi bir bakıma cendere altına giriyor. Türkiye ile uzlaşmanın getirileri ile Kürtleri karşıya almanın götürülerini teraziye koymak zorundalar.
Kürtler arasındaki değerlendirmelere baktığımızda şu noktalar öne çıkıyor:
- 11 yılda çok zayıflayan Suriye ordusu YPG-SDG’nin yerini dolduramayabilir. Dera gibi yerlerde muhalif güçlerle sağlanan uzlaşmadan sonra merkezi güçlerin kontrolündeki açıklar giderilemedi. Dürzi bölgesi Süveydiye’de de merkezi sıkıştıran gelişmeler yaşanıyor.
- Fırat’ın altında IŞİD’den geri alınan bölgelerde Suriye ordusu sıklıkla kayıplar veriyor.
SDG’nin dağıtılması, IŞİD’in etkinlik alanını genişletebilir. Bu merkezin karşı karşıya olduğu sorunu büyütür.
- Arap aşiretleri devleti “koruyucu güç” olarak arkalarında hissetmedikleri sürece yeni bir pozisyon alamayabilir. Eski ABD Başkanı Donald Trump Erdoğan’a “Suriye artık senindir” diyerek güçlerini çekeceğini ilan ettiğinde Amerikan teşviki ve IŞİD korkusuna dayalı Arap-Kürt ortaklığının çözüleceği düşünülmüştü. Fakat aşiretler acele etmedi. Aşiret liderleri güvencelere ve gücün kaynağına bakar!
- SDG’nin dinamik ve savaş tecrübesi edinmiş 100 binin üzerindeki askeri varlığının Suriye güvenlik şemsiyesi ile birleşmesi dengeleri değiştirir. Aksi yola sapılması Suriye’yi parçalayacak senaryoları tetikleyebilir.
- Suriye ordusunun yetersiz kaldığı bir seçenekte boşluğu doldurmaya İran unsurları gelir. Bu da Türkiye’nin istediği bir sonuç değil.
Bütün bu hususlar Şam’a Erdoğan’ı memnun edecek şekilde Kürtleri karşı cepheye koymaması gerektiğini telkin ediyor.
MOSKOVA KAPISINDA NE VAR?
Moskova kapısı da Kürtler açısından Şam’a açılıyor. Rusya, Amerikan varlığını zora sokacak, Kürtleri Şam’a itecek ve Suriye hükümet güçlerinin YPG-SDG alanlarına dönmesini sağlayacak şekilde Türkiye’nin operasyon ve kara harekatı tehditlerini kullanıyor. Rusya 20 Kasım'dan itibaren Türkiye’nin karadan askeri müdahalesinin önünü kesen bir duruş sergilerken Tel Rıfat, Menbic, Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir hatlarına hükümet güçlerini kaydırdı. Güç kaydırma operasyonu devam ediyor. Bu, YPG-SDG unsurlarının alanını daraltan bir operasyon sayılır. Amerikalılar bu hamleden rahatsız. Onlar da 2019’da çekildikleri yerlerde zaman zaman bayrak göstererek denge kurmaya çalışıyor. Fakat bunun süreci tersine çevirmesi olası değil.
Rusya stratejik çıkarları için Ankara’nın hassasiyetlerini gözeten, Türk-Amerikan çatlağını büyüten, Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olgunlaştıran bir süreci yönetirken Kürtlerin ‘etkisiz eleman’ olamayacağını da görüyor. Yani Kürtleri Erdoğan’ın istediği gibi silmenin sorunu çok büyüteceğini biliyor. O yüzden SDG’yi Suriye ordusuna yazdırmanın daha akıllıca olacağını düşünüyor. Bunun için yapılması gereken Türkiye’yi yumuşatmak ve Şam’ı özerkliğin esnek formları için cesaretlendirmek. Üçlü buluşmaya kadar Rusya, Erdoğan’ı esnetecek yaratıcı yaklaşımlar bulabilir mi, bekleyip göreceğiz.
MUHALEFETLE ORTAKLIK: BEYHUDE BİR ÇABA
Kürtlerin bu kritik süreçte yapmayı denedikleri başka bir şey daha var: Türkiye’ye angaje olmamış Suriye muhalefetiyle ilişkileri geliştirmek. Fakat silahlı gruplar, Kürtleri rejim işbirlikçisi olarak görme eğilimini sürdürüyor. Tabii Türkiye’nin bunların fişini çekmesi yeni değerlendirmelere yol açabilir. Şu aşamada Kürtlerin diyalog kurabileceği muhalif figürlerin sahada karşılığının olduğunu söylemek zor.
Kürtlerin hem Türkiye hem Suriye’yi karşılarına alacakları bir seçenek ise iki tarafın yok etme iradesini ortaklaştırabilir. Bu da ölümcül bir senaryo olur.
Üç kapı ve üçüne de yetecek bir kilit; Kürtlerin oturduğu denklem bu. Zor mu, zor.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025