Fehim TAŞTEKİN
Holokost’tan kurtulan Dr. Gabor Mate ailesinin katledildiği Auschwitz'in dikenli tellerinin güçlü bir orduyla korunan bir Yahudi devletinin sınırlarıyla değişmesinin hayalini kuruyordu. İntifada sırasında Batı Şeria’ya gittikten sonra hayalinin Filistinli nüfusa kâbus yaşattırmadan ve onları sürmeden olamayacağını anladı. Bunu itiraf ederken artık idealist bir Siyonist değil hakikatin tanığıydı. Auschwitz'in dikenli telleri Filistinlileri insanlıktan çıkartan duvarlara ve bariyerlere dönüştü.
İsrailli kurucu liderlerin içinden çıktığı Haganah, İrgun ve Stern gibi örgütlerin terör eylemleriyle başlayıp 1948’den itibaren kurumsallaşan işgal ve göçertme siyaseti kesintisiz devam ediyor. Yahudiler 1948’i İsrail’in doğuşu ve yeniden diriliş yılı olarak kutlarken Filistinliler Nekbe’nin (Büyük Felaket) yasını tutuyor. Sürgün, katliam, gasp, mülksüzleştirme, abluka, tecrit, hayat damarlarını kurutma, hapis, kötü muamele ve apartheid uygulamalarıyla zamana yayılmış ya da ağır çekimde ilerleyen bir soykırım yaşıyor. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düşmanına dönüştüğü bir zaman kesiti, İsrail’in 75 yıllık suç sicilini temize çekmek ve etnik temizlikte yeni bir sayfa açmak için kullanılıyor. “Hamas eşittir IŞİD” diyen bir propagandayla İsrail-Filistin sorununun tarihsel bağlamlarını iptal eden yeni bir anlatı inşa ediliyor. Bunun Gazze için düşünülen “nihai çözümü” mümkün kılacağı düşünülüyor.
7 Ekim’deki kanlı kesit, İsrail’e desteğini fazla açık edemeyen ‘utangaç’ ve ‘çekingen’ tayfanın dilinin çözülmesine yaradı. Hamas’ın dünyası Filistin davasına gönül vermiş farklı din, inanç ve görüşten pek çok insanın katılabileceği bir gelecek değil. En önemli destekçisi Hizbullah bile Hamas’ın ait olduğu Müslüman Kardeşler çizgisindeki örgütlerle Suriye’de yıllardır çatışıyor. Filistin Hamas’tan ibaret de değil. Hamas’ın yerinde seküler ya da solcu bir örgüt olsa da Filistinlilerin “terör” ile ilişkilendirildiği durum değişmeyecek. İsrail’in varlığını kabul edinceye dek Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de terör örgütü muamelesi gördü. Elbette Filistin davasında bayrağın sol-seküler hareketlerden İslamcılara geçmesi İsrail’in uluslararası alandaki sıkışmışlığını hafifletti. Aşırı güç kullanımında İsrail’in ayağına dolanan ipler çözüldü. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) örneğinde olduğu gibi işgale karşı direndiği sürece herhangi bir Filistinli oluşumun ‘terör örgütü’ muamelesi görmeme şansı yok. Burada durup “Sahi Hamas’ın yükselişinde İsrail’in rolü neydi” diye tekrar tozlu raflara dalabilirsiniz. 1980’lerde Gazze’de “askeri vali” olarak görev yapmış emekli Tuğgeneral Yitzhak Segev’in FKÖ ve El Fetih’i dengelemek için camilere para dağıttıklarına ve Hamas’ı kendi elleriyle yarattıklarına dair sözlerini hatırlayabilirsiniz. Ya da o vakitler Gazze’de dini işlerden sorumlu yetkili Avner Cohen’in "Büyük bir üzüntüyle belirtmeliyim ki Hamas İsrail'in eseridir" sözlerini. İşgal altındaki toprakları bölme ve Filistin davasını parçalama stratejisinin bir parçasıydı bu. Fakat intifada yıllarıyla birlikte köprülerin altından çok kan aktı. Şimdi direnişin bambaşka bir yüzü var. Cohen daha sonra yönetime rapor yazıp “Yeni gerçeklik yüzümüze sıçramadan canavarı parçalamanın yollarını bulmaya odaklanın” diye tavsiyede bulunuyor. İsrail’in bulduğu yol, Hamas’ı Gazze’ye hapsedip bütün bölgeye demir parmaklıklar geçirmek oldu.
Filistin davası her şeyiyle kendine özgü unsurlar barındırıyor. Çelişki ve açmazlarla dolu sayfalarına rağmen Filistin insanların canları, malları, kariyerleri ve unvanları pahasına el vermekten kendini alamadığı bir dava. Tuttuğu eli yakan bir dava!
İşgale karşı sivillere yöneldiğinde kınanmayı hak eden direnişin şiddetini, sürekli katliamlar yapan ve terör icra eden bir devletin sistematik saldırganlığına eşitleyenlerin vicdanları hakkaniyete değil başka bir şeye hizmet ediyor: Her türlü suç karşısında İsrail’i dokunulmaz kılan mekanizmaya. Bu mekanizma küresel çapta medya organlarından hükümetler ve parlamentolara, üniversite ve araştırma kuruluşlarından devasa şirketlere uzanan çok güçlü bir yığınağa sahipken öteki mahallede kendini “mazlum” olarak konumlandıranların teveccühüne kalmış da değil. Her platformda insanların yüzüne çarpılan “İsrail’in kendini savunma hakkı” söylemi kendilerine ölme hakkından gayri hak tanınmayan Filistinliler lehine bütün sesleri susturmaya kadir. İnsanları topyekûn cezalandıran gaddarca bir savaşa karşı ateşkes çağrısı yapmak bile yersiz bulunuyor. “Bunun zamanı mı, İsrail daha öldürme ve yok etme hakkını sonuna kadar kullanamadı ki!”
Eski Başbakan Naftali Bennett elektrik, su, yakıt ve gıdadan mahrum bırakılan Filistinlilerin insani durumuna dair üç soru soran Sky News muhabirini azarlıyor: "Bana cidden siviller hakkında soru sormaya devam mı ediyorsun? Senin sorunun ne? Nazilerle savaşıyoruz. Düşmanlarıma elektrik veya su vermeyeceğim."
Savunma Bakanı Yoav Gallant’nin dediği gibi “İsrail insansı hayvanlarla savaşıyor.” Amerikalı Senatör Lindsay Graham da buna kutsiyet katıyor: “Dini bir savaşın içindeyiz. Ve özür dilemeden İsrail’in yanındayım.” Kongre’de Gazze’de taş üstünde taş bırakılmasın diye hazineyi boşaltmaya hazır senatörden geçilmiyor.
Bu fırtınada Filistin’e düşen bir kez daha yok olmaktır. 7 Ekim 2023 kesiti çoktan “İkinci Nekbe” için reddedilemez bir gerekçeye dönüştürüldü. Filistin’in Kristal Gecesi (Kristallnacht) sanki.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog “Sorumlu olan orada yaşayan bütün bir ulustur. Sivillerin olaya dahil olmadığı söylemi doğru değil. Ayaklanabilirlerdi. Bir darbeyle Gazze'yi ele geçiren o şeytani rejime karşı savaşabilirlerdi" diyerek etnik temizliğin mantıki çerçevesini koydu.
İsrail ordusu da Gazze’nin kuzeyinde yaşayanlara güneye gitmeleri için 24 saat süre verdi. BM’ye göre 1,1 milyon insanın yerinden edilmesi ciddi trajedilere yol açmadan mümkün değil. Tahliye ültimatomu BM kurumları, okullar, sağlık merkezleri, klinikler ve sığınakların boşaltılmasını da içeriyor. Kaçacak yer yok.
Fakat İsrail’in asıl planı Filistinlileri Gazze Şeridi’nden Mısır’a itmek. “Refah Kapısı” ismiyle müsemma olacak. Bir ara “Mısır Gazze’yi ilhak etse de kurtulsak” diye akıl yürütenler de vardı. Şimdi Filistinlileri kemiksiz Mısır’a teslim etmeyi düşlüyorlar. Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başbakan Benyamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Danny Ayalon, Gazze’deki insanlardan ne istediklerini El Cezire yayınında dürüstçe izah etti:
"Bu çok iyi düşünülmüş (bir plan). Bu, onlara ‘Sahillere gidin, boğulun’ dediğimiz bir şey değil. Tanrı korusun. Sina çölünde sonsuz bir alan var. Fikir, bizim ve uluslararası toplumun yiyecek ve suyun olduğu çadır kentler kuracağımız açık alanlara gitmeleri."
Bunun ilk kez olmadığını belirtip milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye sığınması örneğini veriyor. Dahiyane fikir. Kudüs’ten, Yafa’dan sürdük Gazze’ye, oradan da çöle! Ayalon bunun geçici olacağını savunuyor. Hamas’ın kökünü tünellerden itibaren kazıdıktan sonra Filistinliler Gazze’ye dönebilir! Taş üstünde taş bırakılmayacak Gazze’ye.
Nekbe’de Ayalon’un sattığı türden bir geçiciliğe yer yok. Bugün kuzeyi terk ederken bile yol üzerinde topluca kıyılan Filistinliler kendilerini neyin beklediğini çok iyi biliyor. O yüzden “İkinci Nekbe’ye izin vermeyeceğiz. Bir daha asla” diyorlar.
Birinci Nekbe’de ne olmuştu ki! 15 bin kişi öldürülmüş, 675 yerleşim merkezi yok edilmiş ve 760 bin Filistinli sürülmüştü. Bugün farklı ülkelere dağılmış Filistinlilerin sayısı 6 milyonu buluyor. BM “Bugün yaklaşık 5,9 milyon Filistinli mülteci UNRWA hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir” diyor. Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Filistinli nüfusu 3.2 milyon. İsrail’de kalanların sayısı 2 milyon. Gazze Şeridi’nin nüfusu 2.3 milyon. 1948 ve 1967’de yerinden olan hiçbir Filistinli evine dönemedi. Gazze’de hedeflenen de geri dönüşü olmayan bir etnik temizlik. Boşalan Gazze’de sığınak delici bombalarla kıyamet gününden bir sahne bırakmayı kafaya koymuş durumdalar.
Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, İsrailli kaynaklara dayanarak, İsrail’in Mısır ve Katar’ı kafasındaki plana ikna etmeye çalıştığını öne sürüyor. İddiaya göre İsrail 1967’de işgal edip 1982’de bıraktığı Sina Yarımadası’nın kuzeyindeki “Yamit” adlı yerleşim merkezinin Filistinlilere tahsis edilmesini öneriyor. İsrail burayı terk ederken yıkmıştı. Katar’dan istenilen şey ise finansman. İsrail her seferinde Gazze’de binlerce binayı yıkar, Katar yeniden inşa için kesenin ağzını açar. Böylece İsrail’in cebinden bir kuruş çıkmaz. 2009, 2012, 2014 örnekleri ortada. Anlaşılan bu sefer Katar’a “Binaları Gazze’ye değil Yamit’e dik” diyorlar. Gazze’yi aç, susuz, elektriksiz, yakıtsız ve ilaçsız bırakmanın amacı hayatı dayanılamaz kılıp insanları göçertmek. Şimdilik “Kuzeyden güneye gidin, bakın oranın suyunu açtık” diyorlar. Muhtemelen ikinci aşamada, “Yallah Sina’ya” diyecekler. Fakat Mısır yönetimi “Gazzeliler yerlerinde kalsın” mesajı veriyor. Mısır’ın önünde Ürdün ve Lübnan örnekleri duruyor. Orta Doğu barışı sağlanmadan Filistinlilerin ihracı sorunu coğrafi olarak genişletiyor. 1970’de Ürdün’de Kara Eylül olayları ya da Lübnan’daki iç savaşın tetiklenmesi ve ardından gelen İsrail işgalleri Filistinlilerle birlikte Filistin sorununu sınırların dışına itmekten kaynaklandı. Ayrıca Müslüman Kardeşleri 2013 darbesiyle başından atan Mısır için on binlerce silahlı kadrosu olan Hamas’a kapılarını açmak çok berbat bir fikir olabilir.
Fakat beri tarafta Gazze’de operasyonun genişlemesi ve derinleşmesi bölgesel savaş riskini de artırıyor. Lübnan sınırında Hizbullah, İsrail’in ordusunun enerjisini bölecek şekilde kontrollü çatışma taktikleri kullanıyor. İki taraftan kayıplar artıyor. Bölgeye iki uçak gemisi gönderip üçüncü taraflara gözdağı veren ABD’nin caydırıcı olma ve savaşı Gazze ile sınırlama çabasına karşın İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron aracılığıyla durumun bu şekilde devam etmesi halinde çatışmaların yayılacağı uyarısını iletti. Bağdat, Beyrut ve Şam’ı turlayan İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan da “direniş güçlerinin bütün seçenekleri masada tuttuğu” bilgisini paylaştı. Bazıları ABD’nin İsrail’i dizginleme çabasına bazıları sivil ve askeri kanat arasındaki bölünmeye işaret ediyor. İsrail ordusunda kara harekâtının olası feci sonuçlarına dair kaygıların öne çıktığı, bu yüzden hareket emrinin geciktiği aktarılıyor.
Gazze’de haftalarca ateş altında kalmış bir gazeteci olarak Filistinlilerin direnme iradesinin hafife alınmaması gerektiğini söylemek istiyorum. “Falan güç, falan ülke bizimleyse…” diye bir hesabı olmayan Filistinliler. İsrail kendi içinde aşırı sağ ve dinci zehirlenme yaşarken bu gerçeği kaçırdı. İsrail 7 Ekim 2023 parantezini kendi içinde kolayca kapatamayabilir.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025