Fehim TAŞTEKİN
Sandıkta ters köşe olmazsa Tahran’ın ABD’yle yeniden pazarlığa oturduğu bir yumuşama döneminde İran, rejimin sert yüzünü temsil eden ve Washington’ın kara listesinde yer alan biriyle yola çıkıyor olacak.
İran 18 Haziran’da ikisi reformcu beşi muhafazakâr 7 adayla cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyor. İranlı seçmenlerin önemli bir kısmı seçim mühendisliğinden bezmiş, sandığı umursamıyor.
İran’ın “İslam Cumhuriyeti” olma serüveninin iddialı tarafı halkın önüne sandık koymaktı. Adayları eleme mekanizmasıyla ‘ayarlanmış’ bir sandık olsa da seçimler rejimin meşruiyet kaynağı olarak önemsene geldi. Katılım oranı da halkın rejime onayının göstergesi sayılıyordu. Bu yüzden oy kullanmak dini vecibe, boykot da devrim karşıtlığına eşdeğerdi. Lakin devrimciler ve karşıtları ikilemiyle durumu resmeden tablo geride kaldı.
Elbette İran’daki durum siyah-beyaz çizgilerden ibaret değil. Mollaları devlet idaresine taşıyan “Velayet-i Fakih” anlayışına dayalı bir nizamda Uzmanlar Meclisi, Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) ve Rehberlik (Dini Liderlik) makamının rejimin devamlılığını temin etmeye matuf müdahaleci, sınırlayıcı, engelleyici ve yönlendirici fonksiyonları malum. Buna karşın İran basitçe bir kişinin dudaklarının arasında gidip gelen bir ülke olarak da resmedilemez. “Muhafazakâr kontrol” dediğimiz tanım bile birbirinden farklı ya da birbirine zıt akım ve şahsiyetleri barındırıyor.
Yasal zemindeki siyaset de yekpare değil. Ayetullah Ruhullah Humeyni’den sonra Ayetullah Ali Hamaney’in işgal ettiği dini liderlik makamına yönelik belli kırmızı çizgileri gözeten ama cumhurbaşkanı ve hükümeti acımasızca hesaba çekebilen bir meclis var. Demokrasilerdeki gibi bir güçler ayrılığından söz edilemese de kendine has fren ve dengeleme mekanizmaları mevcut. Kuşkusuz bu mekanizmalar hak ve özgürlükleri değil önemli ölçüde ülkenin 1979’da aldığı istikameti korumaya odaklı.
İran’ın meydanları da sıklıkla hem sağdan (muhafazakâr/radikal muhafazakâr) hem soldan (reformcu/ılımlı muhafazakâr) tersten vuruyor. Her açıdan dinamik bir toplum.
***
Bu seçim sathi mailinde gördüğümüz şu: İçerde ve dışarıda sıkıntılar büyüdükçe seçim mühendisliğinde kantarın topuzu kaçırılıyor. Cumhurbaşkanlığı için 40'ı kadın 592 kişi başvurmuştu. AKK bunlardan 40'ının gerekli şartları taşıdığını duyurmuştu. Sonra sadece 7 isme geçit verildi. Eski Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, eski Meclis Başkanı ve Hamaney’in danışmanı Ali Laricani, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri çizilen isimler arasındaydı. Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rezai ve eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Said Celili’nin yanı sıra Muhsin Mehralizade, Alirıza Zekani, Abdünnasır Hemmeti ve Gazizade Haşimi’nin yarışmasına izin verildi.
Yani sistemle hesaplaşmayı öteleyen ya da imkânsız kılan ince ayarlamalar devrimin kendi kadrolarını yiyecek şekilde genişliyor. 2009’daki Yeşil Hareket’ten bu yana artan oranda reformcuların dışlandığı ve baskılandığı bir süreç artık muhafazakâr alternatiflerin de üzerine çiziyor.
***
AKK’nin Ahmedinecad, Laricani ve Cihangiri gibi isimlerin adaylığını reddetmesi sistemin yeni bir eşikte olduğunu gösteriyor. Sandığı olası tüm sürprizlere kapatacak şekilde alternatifler tırpanlanıyor ve siyaset kontrol altına alınıyor. Sisteme halk desteğinin barometresi sayılan katılım oranının düşmesini de göze alan bir daralma. AKK sözcüsü katılımın düşük olmasının sorun teşkil etmeyeceğini açıkladı. Normalde bunu söylemeyi ihanet sayarlar. Her koşulda ‘devrimci’ hükümeti garantileyen bir müdahale şekilleniyor. Devrimciden kasıt sistemin dini karakteri, yani mollaların kontrol ayrıcalığı. 2017’deki seçimde de devrimin kilit makamlarında yetişmiş Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye karşı Reisi’yi yarıştıran radikal muhafazakâr cephe yaptığına ‘devrimci hükümeti’ garantileme diyordu. Reformculara sorarsanız asıl devrimci alternatif kendileri.
Ruhani’nin başarısızlıklarla lime lime olan sicilini arka fona koyup Reisi’yi göstere göstere liderliğe hazırlıyorlar. Çok konuşulan senaryo cumhurbaşkanı yaparak Reisi’nin profilini yükseltip Hamaney’den sonra rehberlik makamına seçtirmek. Rehber yani dini lider, halkın oyuyla belirlenen 88 üyeli Uzmanlar Meclisi tarafından seçiliyor. 18 Haziran’da bu meclis de yenilenecek. Ancak ekonominin dibe vurduğu, toplumun kutuplaştığı, dış ilişkilerin sırat köprüsünden geçtiği bir dönemde ekonomi ve dış politikadan hiç anlamayan Reisi cumhurbaşkanlığı koltuğunda hepten eriyebilir. Bu durumda rehberlik şansını da yitirebilir. Reisi, İran-Irak savaşını müteakiben 1988’de rejim karşıtlarına idam fermanlarının yazıldığı 4 kişilik komisyondaydı. İnfaz edilenlerin çoğu Halkın Mücahitleri üyesiydi. Ayrıca ABD’nin yaptırım listesinde. Bu sicil dış ilişkilerde ilave bir yük demektir.
Reisi’nin 2017’deki kötü performansına karşın sistem içinde farklı görevler aldıktan sonra kesintisiz 12 yıl meclis başkanlığı yapmış Laricani zor zamanda müesses nizam için bir çıkış bileti olabilirdi. Muhafazakâr çizgiden gelip reformculara da seslenebilen bir değişim eğrisine sahip. Bu profille sistem dışına itilmiş insanların da ilgisini çekebilirdi. Belki hakim yapıyla ters düşen Ahmedenicad’ın çıngar çıkarmasını önlemek için Laricani’nin şansı yakıldı. Laricani küsmeyip helalleşirken Ahmedinecad tepkisini koyup boykot çağrısı yaptı. Belli ki Ahmedinecad’ın sistem karşıtı bir odak haline gelmesini istemiyorlar. Bu tutumla sistemin belirlediği meşruiyet alanının dışında bağımsız ve halkçı bir alternatife de izin vermiyorlar. Ve tabii 2009’daki gibi reformcu-muhafazakâr hesaplaşmanın tekrarlanmasını göze alamıyorlar. Sonuçta Reisi’nin karşısında ne güçlü bir muhafazakâr ne de güçlü bir reformcu adayın yarışmasına izin verdiler. Hesaplaşma büyük olursa sistem kendini güvende hissedemez mantığından gidildiği anlaşılıyor.
Reformcu lider Mustafa Taczade’nin elenmesi belki aldığı 3 yıllık hapis cezası ile izah edilebilir. Fakat Cihangiri sistemin rıza gösterebileceği biriydi. Elbette onun için de “Ailesi yolsuz” diyebilirler. Bunlar yerine görünürde zayıf olan Merkez Bankası Başkanı Abdülnasır ve Mehralizade’ye geçit verdiler. Reformcular sırf Reisi’yi gömmek için bunlardan birine yüklenirse bu da İran toplumundan beklenmeyecek bir refleks değildir.
Beri tarafta (yenilgiye doymayan Rezai bir kenara) Devrim Muhafızları’yla bağlantılı adaylar da elendi. General Hüseyin Dehkan ve General Rüstem Kasımi elenecekleri bilgisi önceden kendilerine ulaştırılınca adaylıktan Reisi lehine çekildi. Devrim Muhafızları komutanlarına yakın Said Muhammed ise üzerinin çizildiğini bildiği halde çekilmedi. Buradaki tasarruf da sistemin molla karakterinin askeri kanat lehine bozulmasına izin verilmediğine işaret ediyor. Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in sızdırılan yakınmalarından da anlaşılacağı üzere Devrim Muhafızları’nın hükümeti yok sayan siyaseti içeride rahatsızlık konusu. Yine de bu durum güvenlik kurumlarının dini lidere bağlı olmasından dolayı sistem içi bütünlüğe halel getirmiyor. Fakat cumhurbaşkanlığının askerlere gitmesi molla merkezli dengeyi bozabilir. O vakit dini liderin ağırlığı da zedelenebilir.
***
İzin verilen radikal muhafazakâr adayların Reisi için tampon işlevi göreceği düşünülüyor. 2013 seçiminde üçüncü gelen Celili 2017’de yeniden aday olmak yerine Reisi’nin arkasında durmuştu. İkisi de muhafazakar damarın güçlü olduğu Meşhed kentinden. Reisi konserlere ve kadınların bisiklete binmesine karşı çıkan Ayetullah Ahmed Alemülhüda’nın damadı. Celili de Alemülhüda’ya çok yakın. Aktarılanlara bakılırsa Celili adayların televizyon tartışmalarda Reisi’yi gölgede bıraktı. Celili nükleer anlaşma başta olmak üzere Ruhani’nin dış politikasına şiddetle karşı çıkıyordu. Yine de kimin kim lehine çekileceği, katılımın ne olacağı, kimin ikinci tura kalacağını kestirmek güç.
***
Seçim mühendisliği diyoruz ya orada da ilginç bir çelişki yaşandı. Hamaney adayların onaylanmasında haksızlık yapıldığını ve telafi edilmesi gerektiğini söyledi. Bunun emir telakki edileceğini düşünenler yanıldı. Hamaney 2005’te yaptığı gibi ‘devlet fermanı’ ile elenen adayların yarışmasına imkân da vermedi. Ruhani daha ileri giderek “Bu seçimlerde yapılan en kötü haksızlık rejimin bizzat kendisinedir. Halkla dalga geçemeyiz” dedi. Hamaney’in kontrolündeki medya da AKK’ye çattı. Bu uyarılar karşısında AKK tınmadı. Sözünü ettiğim İran’a has güçler ayrılığının tezahürlerinden birisi bu.
***
Bütün bu seçim mühendisliğine rağmen şöyle bir açmaz da var: Rafsancani, Hatemi ve Ruhani örneklerinde olduğu gibi molla kökenli siyasiler reformcu kesimlere yönelmedikçe sandığı garantileyemiyor. Batı ile iyi ilişkilerden söz eden reformcuları İslami rejime tehdit olarak görenlerin hassasiyetleri sandık oyunu olarak karşımıza çıkıyor.
Yani hem radikal muhafazakarların ayrıcalığını temin eden hem de meşruiyet ihtiyacını karşılayan model geriliyor. Bu meşruiyet 1993 ve 1997’de ılımlı muhafazakar Haşimi Rafsancani; 2001 ve 2005’te reformcu Muhammed Hatemi; 2013-2019’da popülist Mahmud Ahmedinejad; 2013-2017’de Hasan Ruhani ile karşılandı. Sandığa gitmeyi anlamlı kılacak çeşitliliğin gereksiz görülmesi sistemle halk arasında kopuşu büyütüyor. Anket sonuçları da bunu ortaya koyuyor:
İranlılar Anket Grubu’nun (GAMAAN) 19 yaş üstü 80 bin kişiyle online olarak yaptığı ankete göre katılımcıların yüzde 75'i sandığa gitmeyi düşünmüyor. Oylamaya katılacak olanların yüzde 59'u Reisi'yi, yüzde 8'i Celili'yi destekliyor. Himmeti’ye destek yüzde 3.
İran Öğrenci Anket Kurumu’nun (ISPA) 5 bin kişiyle yüz yüze görüşerek yaptığı ankete göre ise seçime katılacakların oranı yüzde 41,9. Boykot edenler yüzde 41,3. Oy kullanmada kararsız olanlar yüzde 16,3. Oy kullanacaklar arasında Reisi’yi destekleyenler yüzde 48,6. Diğer adaylardan Rezai yüzde 3.1, Celili yüzde 1.6, Hemmati yüzde 1.3, Mehralizade yüzde 0,1 oy alıyor. Kararsızların oranı yüzde 40.
2017’de katılım yüzde 73,3; 2013’te yüzde 73 idi. Geçen yıl genel seçimlerdeki yüzde 43 katılım 1979’dan bu yana en düşük seviyeydi. Boykot çağrıları bu sefer biraz daha ciddi. Rafsancani'nin kızı Faize Haşimi’nin de aralarında olduğu 87 siyasetçi ve aydın “Velayet-i fakihin mutlak egemenliğine dayanan otoriter devlet yapısının iktidarını tahkim etmesinden” bahsedip boykot çağrısında bulundu. 31 reformist parti ve hareketin çatı kuruluşu Reformcu Cephe hiçbir adayı desteklemeyeceklerini açıkladı.
***
Bu minvalde bir gidişat muhafazakâr elitin “devrimin çoğunluğun fikrini temsil etmesi gerekmiyor” noktasına gittiğini gösteriyor. Yani İslam Cumhuriyeti iddiasından da vazgeçebilecekleri nokta. Velayet-i fakih ile Cumhuriyet arasında taşlar zaten yerine oturmuş değil. 2009’dan beri ev hapsinde tutulan eski Başbakan Mir Hüseyin Musavi ve eşi Zehra Rahnavard da sistemin ‘cumhuriyet’ ayağının sakatlandığına işaret ediyor.
Sistem reformcu kanadın önünü açıp yumuşak bir kavramayla rejimi dönüştürme seçeneğini öldürüyor.
Sandıkta ters köşe olmazsa Tahran’ın ABD’yle yeniden pazarlığa oturduğu ve Suudi Arabistan’la diyaloga girdiği bir yumuşama döneminde İran, rejimin sert yüzünü temsil eden ve Washington’ın kara listesinde yer alan biriyle yola çıkıyor olacak. Reisi’nin tecrübesizliğini şahin kanattan deneyimli isimlerle telafi edebilirler. Sözgelimi Celili dışişleri bakanlığı koltuğuna oturabilir. Elbette temel dış politika konularında Hamaney belirleyici. Mevcut istikamette büyük sapmalar beklenmiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025