Ferhat KENTEL
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşıyan yeni bir müfredat taslağı toplumun ne kadarına ulaşabildi, bilmiyorum. Ama MEB’in duyurusunda şöyle yazıyor: “…internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirilebilecek tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ yeni müfredat taslağı, ‘https://gorusoneri.meb.gov.tr’ adresinden kamuoyunun görüşüne sunuldu.”
(Bu sayfada taslağı artık görmezsiniz ama şu adresten müfredatın broşürüne: https://ogm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_05/08111446_programlarbrosurson.pdf
Şu sayfadan da -MEB’in sitesinde bulamadım-raporun kendisine ulaşabilirsiniz:
Bu “bir” hafta içinde ilgili aktörlerin incelemesi için askıda kalan taslak, sonra “tamamdır, herkes diyeceğini demiştir” denilerek, Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı. Bir model olarak sunulan bu yeni “program” ya da “müfredat” önümüzdeki öğretim yılı okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde ve bu kademelerin her birinin ilk sınıfı itibariyle uygulanmaya başlayacak.
Kamuoyuna bir “müjde” olarak sunulan bu müfredat üzerine Fikir Coğrafyası adlı Youtube kanalının A4 programında Ali Aydın ve Abdülbaki Değer ile birlikte söyleşi yapma fırsatı bulduk. (Programın tamamını izlemek isteyenler için: https://m.youtube.com/watch?v=riO64ZnS2yE&list=PLyBFSWWa0apXl8rgqa4KtYkjKudJJRK-w&index=1&pp=iAQB)
Bu yazıda, müfredatın bütün ayrıntılarına değil ama o program sırasında açmaya çalıştığım ve esasına sinen ruh haline dair bazı konu başlıklarını ele almaya çalışacağım.
Öncelikle çok basit bir konuyu ifade edeyim. Bu müfredat taslağı askıya çıktıktan yani piyasaya sunulduktan sonra verilen kısa süre, belli ki “aslında kimse karışmasın, biz zaten gerekeni ve en doğrusunu yaptık yani kimsenin karışmasına da gerek yok” demekten başka bir anlama gelmiyor. Bu süre bile kendi başına bütün iddia ettiği içerikle çelişen bir hal sunuyor. Çünkü gerçekten niyetiniz kamuoyunun tartışması ise bunu daha çok duyurur; sivil toplum örgütlerine, çeşitli eğitim sendikalarına vb. yollarsınız ve süreci daha geniş bir zamana yayarsınız. Böyle olunca, sunulan metinde sık sık adı geçtiği gibi, söz konusu projenin “tekâmül etmesi”, “kemale ermesi”, daha “kâmil” olması da mümkün olur.
Çok bilmiş model ve toplum
Sunulan metnin en önemli özelliklerinden biri de içine “kâmil” olmak, “yetkin ve erdemli insan” olmak gibi bol miktarda güzel kelime ve kavramların serpiştirilmiş olması… Ayrıca yeni müfredat sayesinde öğrencilerin “eleştirel düşünce”, “sorgulama” gibi kapasite ve yeteneklerle donanmasının sağlanacağı anlatılıyor. Ama, süre konusunda gösterilen tavra benzer şekilde, bu güzel lâfların hızla üstünü örten “zaten ben en ideal olanı biliyorum ve şimdi size onu anlatacağım” tavrı metnin içinde kendini gösteriyor.
Bu “bilmişlik” tavrının en bariz tezahür ettiği boyut ise “eğitimin” bizzat modern ulus-devlet mantığı içinde ele alınmış olması… Aslına bakarsanız, eğitim zaten ulus devletin en önemli çıkmazlarından birini oluşturuyor. Dünya çapında bir “kurgu” olarak uluslar oluştuğu zamandan beri, yani etnik, dinsel, dilsel, kültürel sayısız farklılıklara sahip insan topluluklarının aynı kimlik altında hizaya sokulması, belli bir sosyalizasyon altında tek vücut olması için “eğitim” en önemli araç oldu. Bir yandan çok etkili ama aynı zamanda imkânsız bir duaya âmin demenin tezahürü oldu eğitim…
Kuşkusuz belli dönemlerde eğitim bu işlevi başarıyla yerine getirebilir. Özellikle, kuruluş, devrim, savaş sonrası gibi ortamlarda ortaya çıkan yeni bir şevk, duygusal inanç, kollektif heyecan söz konusu olduğunda hayata geçebilir ama bu tür durumlar da garantili değildir çünkü kriz zamanlarından yenerek çıkanların şevki ile yenilenlerin bezginliği ve negatif duyguları aynı kanala çok zor akarlar. Ya da belli bir dönem, kuruluşun rüzgârıyla, bir ütopya adına, o ütopya ne kadar iyi anlatılırsa, daha iyi bir toplumda yaşamak isteyen insanlar kazananların sundukları ütopyaya ne kadar çok inanırlarsa, ortaklaşma yönündeki söylemlere de o kadar çok teveccüh gösterilebilir. Dolayısıyla, böyle bir durumda, bir arada yaşaması beklenen insanlar, ütopyanın ve ütopyayı formüle eden seçkinlerin vazettiği “vatandaş olma” içerik ve biçimlerini kabul edebilirler. Ancak bu kabul ediş basit bir algı, öğrenme ve ikna olma süreci değildir ve iktidardan bağımsız hiç değildir. Çünkü programa birlikte katıldığımız Abdülbaki Değer’in de bir yazısında (“Müfredat, makbul vatandaş ve güzel cevaplarımız”, Karar gazetesi, 05/05/2024; https://www.karar.com/gorusler/mufredat-makbul-vatandas-ve-guzel-cevaplarimiz-1860454) belirttiği gibi, mesele çok daha genel bir “iktidar” meselesidir. Maarif modeli olarak sunulan paket, iktidarın her türlü tasarrufuna karşı muhalefet edenleri bile yönlendiren, ufkunu belirleyen dokunun, iklimin” yani “makbul vatandaş” yaratan “müesses nizamın” bir ürünüdür.
Buna paralel ama başka bir açıdan bakarsak, eğitim, sadece kendi dinamikleri içinde anlayabileceğimiz ve ideallerimize uygun olarak dönüştürebileceğimiz bağımsız, steril bir alan değildir. Eğitim, çok boyutlu, başka dinamiklerle iç içe geçmiş karmaşık güçler ilişkisinin ortasında bir alan… Dolayısıyla siz istediğiniz kadar “çağdaş”, “dindar” ya da “makbul” adını taktığınız vatandaş hayalleri kurun, böyle bir ütopyayı hiçbir zaman tepeden inme yöntemlerle gerçekleştiremezsiniz. Çünkü eğitim, içinde bulunduğu toplumun çatışma eksenlerine bağlı olarak, kendisi de bu çatışmalardan beslenen ve yeni çatışmalar üreten bir alandır. Ya da eğitim, toplumsal ilişkilerden, devlet ve sivil toplum arasındaki ilişkilerden bağımsız değildir. Söz konusu müfredata maruz kalan bir öğrenci sadece okul fanusunun içinde, öğretmenleriyle yaşayan bir canlı türü değildir.
Eğer bir memleketin cumhurbaşkanı veya siyasal parti liderleri ya da “ileri gelenleri” ağızlarını her açtıklarında bağırarak konuşuyorlarsa, eğitimin “sevecen”, “farklılıklara ve fikirlere saygılı” insan yetiştirmesi mümkün değildir. Yani toplum baştan aşağı bir kavga sistemiyle yönetilirken, kutuplaştırıcı bir siyasal kültürle kuşatılmış bir “eğitim modeli”nin iddiaları retorikten öteye gidemez.
Güç sahibi olan zümreler, sınıflar ya da sınıfların temsilcileri ya da seçkinleri belli bir dönemde “nurlu ufuklara yürüyoruz”, “bağımsızlığımızı elde ediyoruz”, “sosyalizmi kuracağız”, “İslam devletini kuracağız” diyerek insanları ikna edebilirler… Mesela tarihte devrim yapmış Fransa, Rusya, Çin, İran vb. ülkelerde olduğu gibi… Ancak bir ütopyanın çok güçlü olduğu bu devrimler bile toplumun tamamını kuşatamadılar. Bu ülkelerde yaşayan insanların önemli bir kısmı ütopyaya, değişime, dolayısıyla devrime inandılar; bu yüzden harekete geçtiler, “eski” rejimleri devirdiler, “yeni” rejimler kurdular ama orada bile hiçbir zaman bu ütopyalar tam olarak gerçekleşemedi. Hayal edilen “ideal” (ya da makbul) vatandaş kurulamadı. Çünkü toplum sadece toplumsal piramidin tepesindeki güç sahiplerinin arzuları ve hayalleriyle şekillenen, çatışmasız, steril bir insan yığını değildir.
Buna karşılık, çatışmaların ne kadar yumuşatılacağı, farklılıklarla birlikte bu çatışmaların nasıl verimli ve uyumlu bir hale getirileceği belki de bütün toplumların önünde duran çok daha gerçekçi bir hedef olabilir.
İşte ulus-devlet formatı altında nispeten uyum sağlamış az sayıda topluma baktığımız zaman her şeyden önce ölçeklerin (nüfus, yüzölçümü vb.) küçük olduğunu, herkesi aynı formata sokmak yerine, yerel ve özgül dinamikleri tanıyan, saygı gösteren bir anlayış olduğunu görüyoruz. Fakat modern ulus-devletlerin büyük çoğunluğuna baktığımızda, bu devletlerin en büyük çıkmazının, en büyük tıkanıklıklarından birinin “topyekûn vatandaş” inşa etmek olduğunu da görüyoruz. Kuşkusuz, küçük yaştan itibaren okullara doldurduğunuz çocuklara bir ulusa ait olduğunu, bu sebeple böbürlenmeyi öğretebilirsiniz ama bu o çocukların arka planlarında, geçmişlerindeki kültürel farklılıkları, farklı sınıfsal aidiyetleri unutturacağınız, dolayısıyla o ideal, hayali çatışmasız topluma ulaşacağınız anlamına gelmez. Kısa bir ara sonuç çıkartmak gerekirse, “mükemmel” görünen bir eğitim sistemi kurduğunuz zaman, çocuklara birtakım ezberler öğretebilirsiniz ama bu mükemmel bir toplum kuracağınız anlamına gelmez.
Türkiye’nin model anlamında en çok esinlendiği ülke olan Fransa’da da eğitim konusunda sık sık Türkiye’dekine benzer krizler çıkar. Fransa’da belli aralıklarla birtakım eğitim reformları önerilir; büyük hedefler eşliğinde büyük planlar yapılır, dönemin Milli Eğitim Bakanı projesini kamuoyuna sunar ve her seferinde toplumun yarısı bu projeye isyan eder. Mesela siz sosyalist bir bakan olarak, kendinizden çok emin bir şekilde, çok özgürlükçü, çok demokratik, çok laik bir eğitim müfredatı önerirsiniz ama Fransa’da çok güçlü bir geleneği olan özel Katolik okullar isyan eder… Ya da bunun tersi olur; bu sefer seküler kanat isyan eder, vb.
Türkiye de işte bu makbul vatandaş inşa etme yolunda, 100 yıldır bitmeyen bir kısır döngüyü yaşıyor. Yeni zamanların AKP’si de “yeni bir toplum”, “yeni bir vatandaş” yaratmak konusunda, yukarıdan aşağı, otoriter yöntemlere başvurarak, bu kısır döngünün içinde debeleniyor. Daha öncekilerden yöntem olarak farkı olmayan AKP seçkinleri, geleneksel devletin aparatçikleriyle birlikte, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını verdikleri bir ideolojik araç vasıtasıyla kafalarındaki totaliter toplum imajını hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Eski “maarif”e uygun kimlik kelimeleri
Ancak bu aracın başvurduğu “ilginç” yöntemler var. Bir yanıyla, toplumun bir kesimine atfedilen bir lügatçeyle, eskiyi hatırlatarak, muhafazakâr bir kesimin duygusal hafızasına dönük olarak, yani bir “kimlik” olarak, bir “kimliğe” hitap ederek konuşuyor. “Maarif”, “kâmil”, “aklıselim, kalbiselim, zevkiselim” gibi kendi kelimelerini serpiştiriyor; o “kimlikle” irtibat kurmak için gerekli olan titreşimi sağlıyor. Metnin içine yedirilmiş bu kelimelerle o kimliğe “ben sizdenim” diyor. Dolayısıyla kendi niyetiyle ilgili başka bir söze gerek kalmıyor. Başka bir ifadeyle kendini saklıyor, samimi değil ve bu modelle aslında devlete biat etmiş, makbul vatandaş inşası için gerekli bir tür olarak “dindar bir nesil” yetiştirmek istediğini söyleyemiyor. Gerçi “dindar”dan ziyade, “dindar görünümlü” demekte fayda var. Çünkü devletin uysal makbul vatandaşlığı için “dindarlık” hiç anlamlı değil; “makbullüğe göre dindar”, devletin ve onun şimdilik bekçiliğini yapan, görev verilmiş seçkinlerinin formüle ettiği bir dindarlıktan bahsetmek daha doğru olur. Güzelce cilalanacak bir dindarlık olmalı bu; “sorgulamak” gibi lüzumsuz faaliyetlerin olmadığı bir dindarlık…
“Sorgulamak” deyince, biraz daha ayrıntılara girebiliriz. Mesela raporda “çok yönlü gelişim” gösteren, “araştırmacı”, “sorgulayıcı öğrenci” modeli diye bir tema dikkat çekiyor. Tabii doğal olarak insanın aklına geliyor: söz konusu edildiği gibi “araştıracak” ve “sorgulayacak” bir öğrenci mesela “evrim teorisini” öğrenip okulda öğretmeniyle tartışabilecek mi? Öğretmenler böyle bir öğrenciye saygı gösterip iyi not verecek mi gerçekten? Metinde bu konuya dair hiçbir işaret yok.
Metinde öğretmenlere de özel bir önem verildiği söyleniyor. Ancak öğretmenlere, onların okutmak istedikleri alternatif kitaplara saygı göstermek yerine, onlara sadece yukarıdan aşağı Talim Terbiye Kurulu’nun şart koştuğu kitaplar dayatılırsa öğretmenin farklı düşünceleri öğrenerek, kendini geliştirebilme imkânı olabilir mi?
Bu sorulara kolaylıkla olumlu cevap vermek zor görünüyor çünkü metin aynı zamanda ulus-devletin çıkmazlarını yansıtan, oldukça iç karartan ezber ifadeler içeriyor. Öğrencileri “gelişmiş bir devlet bilicine sahip olan”, “devletin millet için anlamını bilir” gibi, kutsal, ilahi, hikmetinden sual olunamayan totaliter tınılarla örülmüş tanımlara zorlayan bir “model” söz konusu. Yani raporu kalem alan zihniyet, bir yandan mutlak ve kutsal devlet sadakati aşılanacak öğrencinin diğer yandan “eleştirel düşünen”, “yaratıcı” vasıflarla inşa olunacağını anlatırken -alay etmediğine göre- esas niyetini açık ediyor.
Yani metnin içine, ama aynı zamanda öğrencilerin ders yaptığı sınıfın içine “kocaman bir fil” giriyor! Yani odanın içinde bir fil var, kocaman bir devlet var. Yeni maarif modeli diyor ki, “ben güzel, parlak, cilalanmış bir söz demetinin altında size devleti anlatacağım.”
Metinde gene ilginç bir şekilde “sevecen”, “merhametli”, “cesaretli” gibi birtakım vasıflarla tanımlanmış “insan”, “öğrenci” tarifleri var. Bir öğrencinin bütün vasıflarının bu kadar çok tarif edildiğini görünce, insanın aklına “Sevecen olunacak! Ol!” gibi askeri komutlar geliyor. Çünkü metin aslında öğrenciyi gerçekten özgür bırakmak niyetinde değil; biliyor ki, eğer öğrenci özgür olsa, zaten düşünebilecek, araştırabilecek; dolayısıyla o zaman “sevecenliği”, “fikirlere açıklığı”, “alternatif fikirlere saygıyı” gerçekten kendisi bulacak.
Metne göre, bütünlük (“ontolojik”, “epistemolojik”, “zamansal”) ya da “aksiyolojik” olgunluk çok önemli… Ve dil de çok önemli… “Türkçemize” özel bir önem veriliyor. Ancak öyle anlaşılıyor ki, “ontolojik” vb. bütünlük denince, mesela bir Kürt öğrencinin geçmişi, kültürü, ailesi, kültürü ile birlikte yaşaması beklenebilecek “bütünlük” ciddiye alınmıyor. Kutsal devlet, Kürt öğrencinin ana dilini unutması için akla gelen her çabayı sarfederken, o çocuğun “bütünlüğü” tabii ki söz konusu bile olamayacak.
Öyle anlaşılıyor ki, “teorik olarak çekici” (“ontolojik bütünlük” vb.) temalar bu raporun çeşitli yerlerine, otoriter zihniyeti görünmez kılmak üzere, serpiştirilmiş… Ama aynı zamanda, raporu savunacak aparatçiklerin sanki rapora muhalif olabilecek birtakım insanlar karşısında “Ama olur mu canım? Bak, ‘farklılıklara saygı’ şu şu sayfalarda açıkça yazılmış!” demeleri için “delil” olarak konulmuş havası taşıyor. Ama rapor sürekli olarak kendisini yalanlıyor; “merkezinde insan olan bir eğitim” dedikten üç-beş sayfa sonra, raporun merkezine “devlet” oturuyor; “her şeyin başı devlettir” kibri suratımıza çarpıyor.
Türkiye yüzyılına mı, 21. yüzyıla mı uygun eğitim?
Bütün bu ayrıntıların ötesine geçelim. Raporu yazanların ideolojik arka planlarını, endoktrinasyon amaçlarını bir kenara bırakalım; “iyi niyetle” ve “21. yüzyıl için çok sofistike ve sorun çözücü bir maarif modeli” hayal ettiklerini varsayalım. İşte o zaman da, modelin içinde yaşadığımız 21. yüzyılda ulus-devletlerin ne tür anlamlar taşıdığı hakkında hiç düşünmemiş bir model olduğu ortaya çıkıyor. Ya da ulus-devleti sadece neo-liberal küresel dünyada sadece güç savaşlarıyla var olma iddiasında olan, silaha, ırka dayalı bir zihniyetle ele aldığı anlaşılıyor. Başka bir ifadeyle, bu model, popülizmlerin sardığı ve birbirlerini savaşa tahrik etmekten başka bir amaç taşımayan kapitalist şirketlerle iç içe geçmiş teknokratların kavgasının içinde debelenmekten başka bir hayal kuramıyor.
Bu model ve bu modeli yazan milliyetçi, muhafazakâr, devletçi aparatçikler, bugün 19. yüzyılda, daha da bariz bir şekilde 20. yüzyılda şekillenmiş ulus-devletin vatandaşlık mühendisliğinin işlemediğini, hatta bizzat bu vatandaşlık iddiasının çok temel sorunların kökeninde yattığını görmek istemiyor… Bir zamanlar çok “modern” olan, giderek “arkaik” hale gelen bu vatandaşlık inşası, İtalya’dan Fransa’ya, Türkiye’den Çin’e, dünya çapında işlemiyor. İşlemediği için Brötonlar, Basklar, İskoçlar, Kürtler, Uygurlar, Amazon yerlilerinin hepsi mutsuz ve her biri “bizi adam yerine koyun!” diyerek isyan ediyorlar. Ama sadece adam yerine konmak isteyenler değil, adam yerine koymayanlar da mutsuz.
Devletten devlete farklılıklar var tabii… Kimisi mutsuz olanların kafasını ezmeye çalışıyor; kimisi de -İsrail gibi- alenen soykırım uyguluyor.
Ama Filistinliler “Filistinli” olmak istiyorlar; bu kadar basit!
İsrail -kelimeleri yerli yerinde kullanalım- ırkçı, faşist bir devlet olarak, Gazze’deki Filistinlilerin örgütü Hamas’ı “teröristlikle” özdeşleştirerek gidebileceği en uç noktaya gidiyor. Başkaları, mesela bizim devletimiz veya Çin ya da Rusya devletleri aynı uç noktaya gitmeseler de, Kürtler, Uygurlar ya da Çeçenlerden çıkan -silahlı olsun ya da olmasın- her türlü siyasal dili benzer şekilde, “teröristler”, “hainler”, “bölücüler” vb. diyerek insanlıktan çıkarıyorlar ve bu halkların en barışçı temsilcilerini bile ezmek için düşmanlaştırıyorlar.
Bu ulus-devlet artık altında yaşayan insanları “birlikte” yaşatamıyor. Geçen yüzyılların toplumsal dinamiklerinden çıkmış bir yapı, bir zamanlar Uygurları, Çinlileri, Kürtleri ve Türkleri hep birlikte “kalkınmaya”, “ilerlemeye” vb. inandırmıştı; hep birlikte inanmıştık… Ancak artık modernliğin ilerlemesinden -en azından bir kısmımızın, aşağıdakilerin, kenardakilerin, kenara itilmiş olanların- eşit olarak faydalanamayacağımızı gördük…
Dolayısıyla yeni bir eğitim reformu yapacaksanız, gerçekten samimi olarak, “21. yüzyıl”, “Türkiye yüzyılı” gibi iddialar taşıyacaksanız, bu yeni halin çoğulluğuna hitap edecek bir model geliştirmek ve devleti “kutsal bir merkez” olmaktan çıkarmak zorundasınız. Hele 83 milyonluk bir memlekette, Edirne’den Kars’a kadar 783 bin km²’ye uzanan kocaman bir coğrafyayı tek bir ideolojik, kültürel ve siyasal bir dil altında zoraki bir şekilde tek bir kalıba sokmaya çalışırsanız, sadece kriz yaratırsınız.
Dolayısıyla, totaliter bir zihniyet altında, otoriter yöntemlerin uygulandığı bir ülkede, eğer bile isteye kutuplaştırma ve çatışma çıkarmaya çalışılmıyorsa da, sonunda ortaya çıkacak olan durum zaten bu olacaktır. Kendisini farklı hisseden insanların kendilerini anlatabilmesi için imkân tanınmıyorsa, konuşmak isteyenin kafası eziliyorsa, toplum zaten işlemez hale geliyor demektir. O zaman da bırakın Türkiye yüzyılını, “kutsallık” atfedilen devletin ne olacağının hiçbir garantisi yok demektir.
Ama mesele sadece Kürt, Uygur, Çeçen ya da Amazon’daki yerlilerin kültürleri değil kuşkusuz. Mesela öğrencileri 21. yüzyıla hazırlarken, doğa, çevre ve iklim gibi konularda duyarlı olmaları amaçlanacak mı? Eğer, esas olan, öğrencilerin bu konularda “insan ve doğa” arasında “bütünlüklerini” sağlamaları ise, başka bir “maarif modeli”nin şart olduğu açık… Mesela “acele kamulaştırma”, “ÇED raporu gerekli değil” gibi idari kararlarla, JES ya da HES santrallerinin, altın ya da başka madenlerin son süratle kurulması karşısında, özgür bir eğitimle yetişmiş öğrenciler, tarımı, toprağı ve havayı korumak üzere itiraz ettikleri -ve kafalarının ezilmediği zaman- gerçekten yüzyıla uygun bir eğitimden bahsedebileceğiz.
Modern ulus-devletin taşıdığı, nurlu ufuklara dönük ütopya giderek gözden kaybolurken, ulus-devletin söylemleri de bir zombi diline dönüşüyor. Bu zombi dilini “sorgulamak” için, öğrencilere milletini ve toprağını sevmeyi öğretecek bir modelin üreticilerine şu soruları sormak gerekiyor:
“Bir öğrenci, bir yurttaş, bir insan toprağını ve milletini neden sizin vazettiğiniz gibi sevmek zorunda?” Ya da “Siz gerçekten bu milleti ve toprağı seviyor musunuz? Sorgusuz sualsiz izin verdiğiniz maden şirketlerinin zehirlediği ‘toprağı’ gerçekten seviyor musunuz? İncir tarlaları, tarım alanları, ormanları yok edildiği için, bu talana itiraz eden köylüleri, jandarma dipçikleriyle şiddet gören köylüleri yani bu ‘milleti’ gerçekten seviyor musunuz? Harita üzerindeki soyut toprağı ve milleti ya da bu imajları değil de, ekiniyle, ağacıyla, humusuyla gerçekten somut toprağı; farklılıklarıyla, köylüsüyle, işçisiyle, yoksuluyla ‘gerçekten’ somut olan bir milleti ‘gerçekten’ seviyor musunuz?”
Sanıyorum sevmiyorsunuz… Sevseydiniz, o çok önem atfettiğiniz “maarif modelinizin” içinde bir yerlerde bu sevginin izleri olurdu. Ama olsun, siz sevmeseniz bile bu memlekette -sizinkileri değil ama- bütün bu “değerleri” seven çok insan var…
Not: Ben bu yazıyı bitirdikten sonra, Açık Radyo – Açık Gazete’de Güven Güzeldere’nin “Açık Bilinç” programına konuk olan Ali Alpar’ı dinleyince fark ettim. “Maarif Modeli”nin içeriği üzerine daha ayrıntılı bir inceleme için kendisinin Mayıs ayından beri T24’teki yazılarına bakmanızı öneririm. Şu linkte Alpar’ın ilk yazısını bulabilirsiniz.
https://t24.com.tr/yazarlar/ali-alpar/gelecegimiz-askida-yeni-mufredat-taslagi-uzerine-1,44603
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020