Ferhat KENTEL
Geçen 19 Ocak’ta insan gibi bir insan Hrant Dink’i andık. Ermeniler ve Türkler arasında muhabbetin dilini inşa eden barış insanı Hrant’ın yaşamını durduran cinayet 17. yılını doldurup büyümeye devam ediyor. “Vatan”, “millet” söylemleriyle, sözde erkeklik ve kahramanlık havalarıyla Hrant’ı öldürtenler bugün, içeride devletin bahçelerinde ya da bir zamanlar ortak oldukları partnerleriyle kavga edip kaçarak gittikleri yurtdışında ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. İktidarlarını ve çıkarlarını, erkeksi dillerle sorgulanamaz kılanların, küçük çocukların arkasına saklanıp, varsaydıkları “vatan” için attırdıkları kurşunlar ruhumuzda derin yaralar açmaya devam ediyor.
Hrant büyük bir organizasyonla öldürüldü. Devletin yüzyılları aşan şiddet geleneği içinde, iç içe geçmiş zihniyetler arasında onu öldürme fikrini üretmek ve bunu pratiğe dökmek kuşkusuz hiç zor olmadı. Ama devletin içindeki bileşenlerin kendi dilleriyle sosyalize olmuş bir “katil” bulması da hiç zor olmadı. Çünkü geçmişin yüküyle, siyasal, sınıfsal, kültürel baskı ve travmalarla ruhu ezilmiş insanların, bu aşağılanmışlığı aşıp, “adam yerine” konma arzusu her zaman çok güçlü bir “duygusal enerji” üretmiştir. Dolayısıyla, adam yerine konmanın tadına varmak isteyen insanlar (çoğunlukla erkekler) çok sıradan ama bir o kadar da güçlü bu duygusal motivasyonla, kendilerini adam yerine koyacak çoğunluk ya da çoğunluk etkisi yaratan başka adam ve hâkim zihniyetlere kolayca biat edebilirler.
Yıllar boyunca, babalarından, ağalarından, patronlarından, ailedeki ve sokaktaki başka erkeklerden fiziksel ya da sembolik olarak dayak yemiş insanların, dayak yiyen değil, dayak atan sınıfına geçmek istemeleri (kabul etmesek de) çok anlaşılabilir bir duygu ve istektir. Birtakım meslekler ya da işler, bu yaralı benliklerden çıkmak için ideal ortamlar hazırlar. Bunlardan en garantili olanları, insanların devletin içine girerek üstlerine geçirdikleri mesleki kimliklerdir. Özellikle üniformalı meslekler, bürokrasideki makamlar yani asker, polis, hâkim, savcı, vali, kaymakam gibi meslekler bu türden itibar sağlayan alanlardır. Ancak bunların yanı sıra yaşadıkları dezavantajlı şartlar nedeniyle bu “temiz” yollardan sapan, mafyavari faaliyetlere sapan kişilerin faaliyet alanları “yasal” olmasa da kendi dünyalarında ve hatta daha geniş bir etki alanı içinde gayet “meşru” bir güç oluşturur. Kısaca farklı yollarla benliklerdeki yaraların iyileşmesi için imkânlar üretilir.
İmam döven kaymakam
Her halükârda, hiyerarşide birbirlerinden farklı olarak sağladıkları güç ne olursa olsun, çok geniş bir yelpazeye yayılan birçok mesleğin içindeki insanlar, yaşamış oldukları ezikliği bir “kimlikle” aşıp, muhatap oldukları insanlar üzerinde iktidar kurma eğilimi gösterebiliyorlar. Mesela hutbesini/vaazını beğenmediği imamları dövebilen kaymakamlar; yılların ezilmişliğini karşısına dikilen sanıklardan ya da alışveriş yaptığı marketlerin tezgâhtarlarından çıkaran hâkimler, savcılar; alacakları notlardan korkan öğrenciler karşısında derin aşağılık kompleksleriyle kral kesilen ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite hocaları; tıp dilinin verdiği iktidar sayesinde karşılarına gelen hastaları aşağılama hakkını kendilerinde gören doktorlar; devletten aldıkları ihaleler sayesinde köşeyi dönüp, “milletin anasını belleyebilir” kıvama ulaşan müteahhitler; kendilerinden üç ay sonra askere gelen gencecik insanları sıra dayağına çekebilen gencecik onbaşılar; karşılarında sıraya geçen koca koca, yaşlı başlı adamlara el öptüren siyasal parti başkanları; şehrin sokaklarında etraflarındaki el pençe, önü ilikli koşturan adamlarıyla sağa sola bilmiş direktifler veren valiler…
Bağıran çağıran, ayar veren, tokat atan, çakarlı ağır siyah arabalarıyla trafiği yararak geçen bürokratlar; trafikte kendilerini sollayan başka arabaların önünü kesip silahlarını gösteren “ağır abiler”, mafyacılar, kendilerini yolların sahibi olarak gören taksi-minibüs şoförleri… Ve daha birçokları, hepsi model aldıkları devlet diline öykünen, erkek-devlet gibi davranmaya, “mühim adam” olmaya çalışan, sahip oldukları güç ve iktidarla ahkâm kesen irili ufaklı -ama hepsi kendi altlarındakilere karşı kibir abidesi- insanlar, insancıklar…
Böylesine psikotik, sayıları böylesine çok, güç arzusuyla yanıp tutuşan insanların eğitimle, sosyalizasyon teknikleriyle, propagandayla sürekli olarak yeniden üretildiği bir atmosferde ne yazık ki toplum olmak hiç kolay değil. Hele devletin bizzat kendisinin, sattığı SİHA’larla (yani insan öldürme araçları), milyonlarca dolar para verip, başkalarının ürettiği araçlarla uzaya adam göndermekle, dünyanın en büyük havaalanlarını, köprülerini, binalarını, kulelerini dikmekle övünüp, propaganda yaparken, o devlet şemsiyesi altında yaşayan insanların huzurlu bir ruha sahip olmaları beklenemez…
“Biz” başkalarının toprağını ele geçirirken “fetih”, başkaları “bizim” topraklarımızı ele geçirirken “işgal” tanımlamaları yapmak da benzer bir huzursuzluğun tezahürleridir. Başkalarından ele geçirilen kiliseyi (adı Aya Sofya yani Aziz Sofya) camiye çevirip, o cami “müze” olduktan sonra tekrar “camiye” dönüştürmek, o “cami”nin minberine kılıçla çıkmak -bütün dinsel retoriğe rağmen- yaralı bilinçler için hazırlanan ve sembollerle dolu bir kutsal ayinden, gösterişli ve kibirli bir performanstan/oyundan başka bir şey değildir.
Bizzat o devletin ürettiği piyasa ve medya marifetiyle televizyonlarda arka arkaya sıralanan, tarihe ve kahramanlarına bugüne dair mesaj verme işi yüklenen dizileri de bu propagandanın parçası olarak görebiliriz. Hamaset ve kibir yüklü ağır abi kıvamında retoriklerle, yalan yanlış diyaloglarla konuşturulan, Hollywood öykünmeleriyle dövüşen, gücü kutsallaştıran tarihsel figürler de gerçeklikten kopmuş insanlar için mükemmel bir kurgusal dünya sunuyorlar.
Kuşkusuz aşağılık kompleksi eşliğinde sürekli “büyüklük” performansı sergileyen devletin ürettiği vatandaşlar ve bu coğrafyada yaşayıp yüzyıllardan bu yana gelen travmalar eşliğinde gücü arzulayan, güce tapan insanların ürettiği devlet arasında açık bir etkileşim var. Bir zamanlar var olan düzene muhalefet ederken gayet “demokrat” olan muhafazakâr “entelektüeller”, güce ulaşıp, “seçkinler” sınıfına girince demokratlığı bir kenara bıraktıkları gibi, onların Olimpos’larından çok aşağılarda, kültürel kimlikleri iktidar olmuş ve “artık doktor bile dövebilen” başörtülü kadınlar da aynı devletin dağıttığı ulufe ve güçten besleniyorlar.
Etkileşim her durumda söz konusu… Bir zamanlar “Kemalist” yapının çeperlerinde tutunmaya çalışan “islamcı entelektüeller”, şimdi sahip oldukları ve her işe koştukları teorileriyle devleti meşrulaştırıyorlar. Karşılığında, devletin gücüyle ve sağladığı her türlü rantla ona “ortak” oluyorlar. Bir zamanlar sürekli olarak aşağılanan ve güç arzusuyla yanıp tutuşan insanlar kendilerinden aşağıda gördükleri insanlar karşısında her türlü tahakkümü kurma çabası içine giriyorlar. Tam da böyle bir güç tapıncı eşliğinde, devletle sağlanan ortaklık sayesinde “çok bilmiş” devlet ve “çok bilmiş” kulları da kolayca ve birlikte yeniden üreyebiliyorlar.
Bu yüzden devletin diline uymayan insanları devre dışı bırakmak konusunda devletin bizzat kendi organlarıyla hareket etmesi gerekmiyor; her durumda devlet gibi davranacak birileri her zaman kolayca ortaya çıkabiliyor. Bunlar için küçük bir işaret, sırt sıvazlama, sembolik sermaye vs. yeterli olabiliyor.
Ve bu hal sadece Türkiye’ye özgü değil… Geçmişten gelen eziklikler, güç arzusu, güç tapıncı, aşağılık komplekslerini aşabilecek bir “güçlülük” imgesi bugün giderek birçok ülkede gözlemleniyor. Bu süreçte kuşkusuz modernleşmenin, modern ulus-devletin yapmış olduğu “mühendislik” çalışmalarının ürettiği ve bugün artık işlemeyen rasyonel kurguların rolü var. Modernliğin “rasyonel hazır giyim” kurgusu yerine ya da bu kurgu karşısında çok daha duygusal tepkiler ve varoluş halleri devreye giriyor.
Çok büyük tapınak, çok büyük heykel, çok büyük bomba
Duygular dünyasının devreye çok güçlü bir şekilde girdiği bir coğrafya olarak Hindistan’ı düşünmek (1,4 milyarlık nüfusuyla ölçekler çok farklı olsa da) Türkiye’de yaşadıklarımızı da yeniden düşünmemize katkı sağlayabilir. Kabaca toplumdaki aşağılanmışlık, hüsran, utanç, korku, öfke, nefret, hınç, büyüklük, onur, gurur vb. serisi içinde insanların kendileri ve toplumdaki başka insanlar karşısında duygularının nasıl hareket ettiklerini ve bu duyguların siyaseten nasıl değerlendirildiğini ve iktidar aracına dönüştüğünü anlamaya çalışabiliriz.
Geçen ocak ayında Hindistan’ın Ayodhya kentinde Hindu tanrısı Ram için inşa edilen bir tapınak Başbakan ve Bharatiya Janata Partisi’nin (Hindistan Halk Partisi – BJP) lideri Narendra Modi tarafından açıldı. İtibar ve ihtişamda tasarrufa girmeden, 217 milyon dolara (yaklaşık 6,5 milyar TL) mal olan üç katlı tapınağın açılış törenine on binlerce kişi katıldı.
Bu tapınağın 16. yüzyıla uzanan çok yüklü bir hikâyesi var. 16. yüzyılda Hindistan’ı fetheden/işgal eden (!) Müslümanlar, iddiaya göre, Ram’a adanmış bir Hindu tapınağını yıkıp yerine Babür Camisi’ni inşa ettiler. Bu caminin yerine Ram’a adanmış tapınağın yeniden yapılmasını isteyen milliyetçi-muhafazakâr sentez ürünü Hindu gruplar da yıllar sonra, 1992’de bu camiyi yıktılar. Bu eylem ülke çapında yaklaşık iki bin kişinin hayatını kaybettiği olaylara yol açtı.
Modi’nin, Hindistan siyasetinde güç kazanmasında bu tapınağın yeniden yapılacağı yönünde verdiği sözler çok önemli bir rol oynadı. Modi, bu tapınağın yeniden inşasıyla, bir anlamda, Hindu milliyetçiliğinin güçlendiği, Pakistan’la çok kanlı ve acılı bir şekilde yırtılarak ayrışmaya paralel olarak ama somut olarak Hindu milliyetçilerinin 1992’deki cami yıkımından beri süren taleplerine cevap vermiş oldu.
Modi, ocak ayında açılan Ram tapınağının beslediği milliyetçi-dinsel duygular ve güvensiz insanlar nezdinde her zaman işe yarayan bu tür duygusal manipülasyonlar aracılığıyla önümüzdeki seçimlerde üçüncü kez kazanmayı hedefliyor. Tabii ki Modi, bütün benzerleri gibi manipülasyon dilini gayet başarılı bir şekilde kamufle ediyor. Tapınak sayesinde “ülkenin birleşeceğini”, Savunma Bakanı Rajnath Singh ise tapınağın “Hindistan’ın kültürel canlanmasının başlangıcı olacağını ve ulusal gururun yenilenmesini sağlayacağını” söylüyor. Ve tabii ki bu söylemlerin karşılığı da var: Tapınak açılınca görüşlerine başvurulan Hindulara göre, bu yeni tapınak “Hinduların uyandığını” gösteriyor ve “daha önce bastırılmış olan Hindulara bir özgürlük duygusu” yaşatıyor.
Bu arada Modi’nin büyük olma ya da ihtişam arzusu gibi duygularla diktiği yapılarda bu tapınak ilk değil; daha önce de bağımsızlık lideri Sardar Vallabhbhai Patel’in, Gujarat eyaletinde “dünyanın en uzun heykeli” olma iddiasıyla inşa edilen, 430 milyon dolara mal olan 182 metrelik heykelini törenle açmıştı. Hindu milliyetçiliğinin erkeklik/ihtişam/güç/kabadayılık gösterisiyle ilgili olarak Hindistan’ın yaptığı nükleer bomba testleri ve BJP’nin 1998’deki lideri Bal Thakery’nin “Bu testlerle biz dünyaya hadım olmadığımızı gösterdik” şeklindeki sözleri de burada örnek verilebilir.
İşte İngiliz sömürgeciliğinin, ona karşı mücadele eden Gandhi’nin seküler “Hindistan” milliyetçiliğinin, Müslümanlar ve Hindular arasındaki çatışmaların, esas olarak dinden beslenen “Hindu” milliyetçiliğinin yüklü mirasının üzerine, Modi yeniden güçlü olma arzusunu temsil ediyor. Modi, esas “sahip” olması gerekirken, kendi öz yurdunda kendisini “parya/garip” gibi hisseden, önce İngiliz sömürgeciliğinin altında ezilen, aşağılanan, İngilizlere benzeyen, dolayısıyla gücünü/iktidarını/erkekliğini kaybeden Hindu milliyetçiliğini temsil ediyor. Bu milliyetçilik, İngilizler gittikten sonra ise, “kutsal toprakları kirleten ötekiler” olarak görülen Müslümanlara karşı her türlü ırkçılık ve nefret şeklinde tezahür ediyor.
Müslümanlara yönelik şiddet hareketlerinin en kanlısı, Türkiye siyasetinde de önemli olan bir tarihle örtüşerek, 2002 yılının 28 Şubat’ında Ahmedabad şehrinde gerçekleşti. O tarihe gelinceye kadar, Ahmedabad bir yandan tekstil sanayisindeki gelişmişlik nedeniyle “Doğu’nun Manchester’ı” olarak nitelenen, işçi sınıfı hareketinin de çok güçlü olduğu, diğer yandan “dini çoğulculukla” özdeşleşmiş ve Mahatma Gandhi’nin sömürgecilik karşıtı çalışmalarını da simgeleyen bir şehir oldu. Ancak çok uzun zamandan beri, Hindu milliyetçileri, “Ahmed Şah”tan gelen Ahmedabad şehrinin adına da tahammül edemiyorlar ve İslam’ı Hindu topraklarından silmek için yürüttükleri kampanyalar çerçevesinde Ahmedabad’ın Karnavati olarak değiştirilmesini istiyorlar. Tabii ki mesele sadece Ahmadabad değil; Hindu milliyetçiliğinin BJP, RSS ve Samiti gibi sağcı, dini-siyasi bileşenleri, laik, çoğulcu Hindistan’ı dönüştürmeyi, özellikle Müslümanlar başta olmak üzere, azınlıklardan arınmış, yalnızca Hinduların yaşadığı bir ulus-devleti (tek devlet, tek millet vs.) arzuluyorlar.
Sivas ya da Maraş’ın Hindu versiyonu
2002’de, üzerinde sadece Babür Camisi’nin yıkıntıları olan ama Ram için “elbet bir gün” yapılacak olan tapınağa atfen kutsal bir mekân olarak yeniden üretilen Ayodhya’ya yapılan bir “hac” seferinden dönen Hinduların bindiği bir tren Gujarat eyaletine bağlı Ahmedabad şehri yakınlarına (Godhra) geldiğinde, vagonlardan birinde yangın çıktı. Yangında, kadınlar ve çocuklar da olmak üzere 59 kişi can verdi. Akabinde Ahmedabad şehrinde, yangını Müslümanların çıkarttığı yönündeki ve gene Müslümanların üç Hindu kızını kaçırdığına dair söylentiler hızla yayıldı. Sonrasında, 28 Şubat günü, organize bir şekilde aynı anda milliyetçi partiler ve örgütler Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları mahallelerde boyutları çok korkunç olan vahşi bir pogrom ve kıyıma başladılar.
Bu katliam sırasında, insanlar yakıldı, yağmalar, bıçaklamalar gerçekleşti. Cinayetlerin çoğunda cinsel bir boyut yer aldı; erkeklerin cinsel organları kesildi, toplu tecavüzler gerçekleşti. Çok sayıda konut ve işyeri yakıldı. 1.000’den fazla (gayri resmi rakamlara göre 5.000) insan öldürüldü…
O dönemde Gujarat eyaletinin valisi bugünün başbakanı Narendra Modi idi…
Güvenlik kuvvetleri, neredeyse üç gün süren kıyıma müdahale etmedi ya da müdahaleler eyalet hükümeti bürokrasisi tarafından geciktirildi. Sonrasında Modi, yaptığı (oldukça tanıdık) açıklamalarda, “İnsanların doğal ve haklı öfkesinden kaynaklanan isyanları” kontrol altına almak için her şeyi denediğini; “Gujarat’ın 50 milyon insanının ciddi provokasyonlar altında dikkate değer bir itidal gösterdiğini” söyledi.
Bugün, Hindistan’da seçimleri sürekli kazanan bir Modi var. Ortalama Hindu vatandaşı, Modi sayesinde, aşağılık kompleksini aşıyor; devletin ve vatandaşın ezilmiş (adeta “hadım edilmiş”) erkekliği atılıp çok güçlü bir erkek-devlet, erkek-vatandaş hayali üretiliyor. Modi, korkuları, güvensizlikleri, hüsran duyguları olan vatandaştan besleniyor; onlara “milli güvenlik”, “güçlü Hindistan”, “dışımızdaki ve içimizdeki (Müslüman) düşmanlar”, “silah-bomba” vb. söylemleriyle “üstünlük” duygusu veriyor. Vatandaş, Modi’nin hayali cemaatinde hayal kurmaya devam ediyor. Modi ile özdeşleşerek, kimliğini ve kişiliğini Modi’ye transfer ederek, yaşamış olduğu bütün aşağılanmışlıkları aşıyor ve başkalarını aşağılayarak varlığını sürdürüyor. Modi’nin ve Modiciliğin söylemi altında kendini ifade eden, Modi’yi çok seven, Modi’yi kurtarıcı olarak gören Hindu vatandaşı kendi ülkesinde “gariban” olmaktan çıkıyor, kendini “daha büyük” görüyor, et yiyen Müslümanları sokaklarda linç ediyor; bir kere daha “adam” oluyor…
O sırada Modi ve benzerleri (hiyerarşinin tepesinde ya da aşağısında yer alan makam sahipleri, üniformalılar, hocalar, bürokratlar vs.) hem kendi ülkelerinde hem de küresel ölçekte bir arada yaşamanın imkânlarını baltalıyorlar. Herkes “erkekliğini” ispat ederken, herkes için ahlak, hakikat, adalet, özgürlük, refah gibi değerler devreden çıkıyor…
Ama olsun, Modi, Ayodhya Ram tapınağını bir gün mutlaka açacağı sözünü veriyor, sözünde duruyor ve açıyor… Hem insan öldürme konusunda etkin nükleer bombamız da var, SİHA’larımız da… Ne gam!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020