Gülçin AVŞAR
Alman gazeteci Günter Wallraff, 1983-1985 yılları arasında “Ali” isimli bir Türkiyeli işçi kılığına girerek, Almanya’ya göç etmiş Türkiyeli işçilerin nasıl yaşadığını anlattığı kitabına “En Alttakiler” ismini vermişti. Kitabının ismi dahi yabancıların, başka bir ülkede hangi konumda olduğunu göstermesi açısından yeterince çarpıcıyken Wallraff, “Ben bir yabancının neler çektiğini, bu ülkede insanları aşağılamanın nereye kadar gittiğini biliyorum” diyordu.
Ülkeler arasındaki sınırlar, “biz”i ifade eden farklılıkların oluşmasında belirleyici unsurlardan biri. Bazen sınırın iki yanında birbirlerinin sesini duyacak mesafede bulunan toplulukların millet/vatan/toprak aidiyeti, sesini duyabildiği akrabalarının yaşadığı “karşı”nın parçası sayılmayabiliyor.
Suriye’deki savaşla birlikte 3 milyon 600 binden fazla insan Türkiye’ye geldi. Büyük çoğunluğu Türkiye’nin tüm şehirlerine yayılmış ve gerçek anlamıyla hayatta kalabilmek için “en altta” yaşam mücadelesi veriyor. Salt hayatta kalabilmek adına niteliklerini, eğitimlerini, bilgilerini yok sayarak çok düşük ücretlerle çalışan ve çok düşük bir hayat standardıyla Türkiye’ye sığınan Suriyeliler ağır bir ötekileştirmeye, aşağılanmaya maruz bırakılıyor.
Suriyelilerin ötekileştirilmesinde medyanın rolü ve toplumdaki yaygın söylemi belirleme gücü hiç kuşkusuz tüm diğer faktörlerin ötesinde bir güce sahip.
Bununla birlikte Suriyeliler başta seçim dönemleri olmak üzere siyasetçilerin oy hesaplamalarında insafsızca kullanmaktan çekinmedikleri bir grubu da oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahi Avrupa Birliği ile görüşmelerinde “Açarız kapıları” tehdidinde adeta bir silah gibi kullanırken, İYİ Parti yeni bir tehcir vadediyor ve sığınmacıları hedef haline getirme pahasına onlara verilen bir lokma ekmeği topluma şikayet ediyor.
Son birkaç gündür sosyal medya hesaplarından İYİ Parti üyeleri tarafından -nedense- bir kampanya başlatılmış gözüküyor. Göçmenlerin, Suriye’ye gönderilmelerini emreden, vaat eden, duyuran bu kişilerin bir anda ve peş peşe bu paylaşımları yapmaları şaşırtıcı. Ancak bilinen gerçek şu ki; toplumun büyük bir kesiminde bunca senelik ötekileştirici dilin de etkisiyle oluşmuş yanlış bilgiye dayalı olumsuz algıda bu siyasetin bir karşılığı bulunuyor.
(Meraklıları için burada da belirtelim: Özellikle bu konuda Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Dr. Faik Tanrıkulu’nun yazdığı “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Göç ve Suriyeli Sığınmacılar: Algılar, Olgular ve Gerçekler” isimli şahane kitap, tüm bu algıların hakikate tekabül etmediğini açıkça ortaya koyuyor.)
Dördüncü erk olarak adlandırılan medyanın dili ve bilinci şekillendirirken simgeler yaratabilme yeteneği; özellikle televizyon gibi her evde bulunan aygıtlarla haber, program, şov, dizi, reklam, film gibi birçok görsel aracılığıyla ayrımcılığın doğal seyrinde izleyenlerin zihninde belirmesine/pekişmesine sebep oluyor.
Medyanın bilindik ve geleneksel aygıtları arasına sosyal medyanın da eklenmesiyle, gerçek kimliğinin bilinmesine dahi gerek duyulmayan her birey, başlı başına “haberi veren/oluşturan” kimliğiyle bilinci şekillendiren öznelerden biri haline geliyor.
Rafal Pankowski ırkçı görüşlerin nefret söylemi aracılığı ile yaygınlaşmasının Holokost’a yol açtığını hatırlatarak, medyayı nefret söylemlerinden arındırmak ve medyanın ırkçı propaganda araçlarına dönüşmesine izin vermemek gerektiğini vurguluyor. Medyanın özellikle herkesin kolaylıkla erişebildiği bir kitle iletişim aracı olarak televizyonun, gerçek yaşamda zaten mevcut olan ayrımcılık ve nefret söylemlerini pekiştirici etkisi nefret dilinin her toplumsal kesim, statü ve yaş gruplarınca normalleşmesini sağlıyor.
Nitekim sokak ortasında öldürülen, ev kiralarken mağdur edilen, kayıt dışı istihdam ile emekleri sömürülen Suriyeliler ile toplumun kurduğu eşitliksiz ve adaletsiz ilişkide bu dilin büyük bir payı olduğunu kabul etmek gerekiyor.
2019 yılında yayınlanan “Suriyeliler Barometresi”nde sorulan “Türkiye’deki Suriyelileri nasıl tanımlarsınız” sorusuna verilen en yüksek cevap “Bize ileride çok sorun açacak tehlikeli insanlardır” olarak çıkmış. Oysa 2017 yılında yapılan araştırmada ilk sırada verilen cevap ““Zulümden/savaştan kaçan mağdur insanlardır” idi. Yine katılımcılara “Suriyelilerle huzur içinde bir arada yaşayabiliriz” önermesine katılıp katılmadıkları sorulduğunda olumlu cevap verenler sadece %8.6’dır. Bu oran da geçmiş yıllara göre düşüşte…
Bu araştırma nefretin, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin yaygın olduğunu göstermesinin yanı sıra her gün gazete, televizyon ve sosyal medyada karşılaştığımız dilin ciddi bir sorun olarak irdelenmesini zorunlu kılıyor. Türkiye medyası tüm aygıtlarıyla, ayrımcılığın yaygınlaşmasına ve toplumsal kabulüne hizmet ediyor. Hiçbir yaptırımla da karşılaşmıyor.
Toplum önünde sorumluluğu daha ağır olan ve çevrelerini etkileme gücü daha yüksek olan siyasetçilerin de bu dili pervasızca kullanması nefretin, ayrımcılığın yaygınlaşmasına; “en alttakilerin” de her gün sokakta şiddetle karşılaşmasına sebep oluyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 1 Nisan günü Twitter hesabından bir video paylaştı. Videoda bir vatandaş, iktidara olan öfkesini Suriyelilere yapılan yardım ile izah ediyor, Meral Akşener yanlış olduğu defalarca ortaya konulmuş bu izahı dinliyor; hatayı düzeltmiyor ve üstelik bu videoyu sosyal medya hesabından matah bir şeymiş gibi paylaşıyor.
Bunun ardından partisine mensup diğer kişilerden gelen paylaşımlar elbette genel başkanlarına yakışır nitelikte: “Geri dönecekler.” “Türkiye’nin milli güvenlik sorunu haline gelen Suriyeliler de gidecek.” “Suriyeliler, Suriye’deki evlerine geri dönsün.”
Bir kere şunu hatırlatmakta yarar var: Oy uğruna dahi olsa söylenmemesi gereken sözler vardır. Yalan bunların başında gelir. Savaşa bağlı olarak sığınma hakkı kapsamında gelen ve Türkiye içindeki barınmalarının sağlanabilmesi amacıyla Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler ile anlaşmalar çerçevesinde aktarılan kaynakları halktan gizlemek anlamsız bir yalanı sürdürmek olur. Ve bunun da ötesinde, vatandaş olsun olmasın, şu an ülkede yaşayan bir toplum kesimini “sorun”a çevirmek, iç barışı bozmak anlamını taşır.
Muhalefetin unutmaması gereken en temel değer ahlaki kriter olmalı. Bugün bir sebeple etik değerleri umursamadığınız görülüyorsa iktidara yönelik eleştirilerinizdeki etik/hukuk dışı davranışların sizin yönetiminizde de gerçekleşebileceği kolaylıkla varsayılabilir.
Bugün gözünü Suriyelilerin lokmasına diken ve ekonomik krizi onların varlığına bağlayan bir muhalefet; tüm gerçeklerini bilmesine rağmen bu yalanı sürdürüyorsa, sürdüremeyeceği herhangi bir yalan olduğuna halkı ikna etmekte zorlanabilir.
Türkiye’nin “En Alttaki” unsuru bugün Suriyeli sığınmacılar. Her gün işvereninden komşusuna dek herkes tarafından yok sayılan, nefret edildiği gizlenmeyen, tüm felaketlerin müsebbibi görülen ve çok düşük ücretlerle hayat savaşı veren Suriyeliler ile birlikte yaşıyoruz. Siyasetin yapması gereken, eğer bu ülke için bir “iyi” arayışları var ise, toplumun bir arada, daha üretken, daha uyumlu, daha sağlıklı ve daha mutlu nasıl yaşayacağına dair bir çözüm için çalışmak olabilir.
Aksi hâlde uydurdukları hayali hikâyelerle gerçek dışı vaatlere sığınarak otoriterlik limanından öteye geçemeyeceklerini ve aslında bir başka otoriterden de farkları olmadığını gösteriyorlar.
Gören gözler için apaçık bir şekilde…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.04.2025
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021