Gülçin AVŞAR
“Pişmanlıklarını telafi etme
şansın olsaydı,
bazı konularda farklı davranır mıydın?”
(Matt Haig – Gece yarısı kütüphanesi)
Kuzey İrlanda’da 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının ardından, geçmişteki olaylar ve yaşanan acıların tespiti, kayıt altına alınması ve/veya ortaya çıkarılması için 2000 senesinde Boston College bir sözlü tarih projesi başlattı. Projenin adı “Belfast Projesi” idi.
Proje, “The Troubles” diye adlandırılan çatışmaların yoğun olduğu, Kuzey İrlanda meselesinin en kanlı olduğu döneme odaklanıyordu. 2000 yılında başlayan 2006’da son kaydını yapan proje, herhangi bir yargı boyutu içermeden, sadece anlatıcıların hikayelerini kayıt altına almayı ve bir tarihi miras bırakmayı hedefliyordu. “The Troubles”ı yaşamış, hatta bazı kanlı olayların faili olmuş kişilerin daha evvel asla duyulmamış ve öğrenilmemiş deneyimlerini ve bilgilerini kaydetmek büyük bir projeydi. Anlatıcılara, yaşadıkları süre boyunca kasetlerin kamuya açıklanmayacağı garanti edildiğinden süreçle ilgili cezalandırma veya benzeri yargısal süreçlerin yaşanmayacağınainanılıyordu. Fakat öyle olmadı. Görüşmecilerden birinin vefatının ardından kayıtların anlatıldığı bir kitabın (Voices fromthe Grave/Mezardan gelen sesler) yayımlanmasıyla projedeki kayıtlar soruşturma konusu oldu. Soruşturmalarda proje kayıtları talep edildi. Her ne kadar katılımcıları riske attığı için proje sahipleri bu duruma itiraz etse de yargı, yargısal faaliyete konu edilecek hususlarla ilgili olarak proje sahiplerinin söz hakkı olmadığına hükmetti. Nihayetinde kayıtlar, kişilerin cezalandırılması için yeterli kanıt niteliğinde görülmedi fakat2014 yılında toplumsal barış açısından tehlikeli olduğu kanaatiyle proje sona erdirildi. Nitekim proje devam ederken de yöntem, hukuki çerçeve ve güvenilirlik ile ilgili pek çok kaygıya sebep olmuştu.
Hatta özellikle bu projeye odaklanan 2024 yapımı “Say Nothing” (Hiçbir şey söyleme) mini dizisinde de kısmen gösterildiği gibi hakikat herkesin zaviyesinden farklı yorumlanıyordu ve herkesin hakikat arayışındaki amaç başkaydı.
Kırılgan barış
Belfast Projesini neden anlattım? Çünkü 1998 yılında “GoodFriday agreement” (Hayırlı Cuma anlaşması) ile hayata geçen barışın, 20 sene sonra dahi hâlâ kırılgan olabileceğini gösteriyor. Evet barış esasen bir niyet beyanıyla başlıyor ancak toplumsal yönü tek başına tarafların anlaşmasıyla nihayetlenmiyor. O niyet beyanına (barış anlaşmasına) varana dek hayli zorlukların üstesinden gelinse dahi… Adalet talebi, hakikat ihtiyacı, acıların giderilmesi toplumun çeşitli kesimleri tarafından açıkça talep konusu olabiliyor. Çatışmanın tarafları bu konudan kaçınsa, istemese, yok saysa bile. Fakat bunun nasıl çerçeveleneceğini düşünmek, reddetmekten ve tarafların iradelerine teslim olmaktan fazlasını gerektiriyor. Çünkü sancılı geçen seneler, herkesin farklı bir hakikat arayışında olmasına sebep oluyor.
Biz henüz çatışma çözümünde başarıya ulaşamadık. Fakat barışın sağlanmasının peşinden gündemimize girecek çokça konumuz var. Belfast Projesindeki gibi hakikat kayıtları da buna yönelik talepler veya ihtiyaçlar arasında olabilir.
Özellikle 90lı yıllarda Türkiye’de sayısı ile ilgili tarafların uzlaşamadığı ancak varlığını kimsenin reddedemediği faili meçhuller yaşandı. Gözaltında kayıplar, insan öldürmeler, zorla yerinden edilmeler, köy boşaltmalar, orman yakmalar gibi pek çok hukuk ve insanlık dışı olayın gerçekleştiğini biliyoruz. Kuzey İrlanda sürecine göre çok daha büyük felaketler (mukayese etmek doğru değil esasen) yaşandı. Yaşadığınız coğrafyaya ve çocukluğunuzun geçtiği döneme göre bunlarla ilgili hislerimiz fark ediyor. Örneğin, köyünden bir gece yarası hiçbir eşyasını alamadan, cebinde de parası olmadan şehre göç etmek zorunda kalmış bir ailenin maziye baktığında hissettikleri ve talep ettikleri benimkiyle aynı olmayabilir. Oysa barış 90larda yiyecek ekmeği, giyecek kıyafeti olmadan yabancı şehre gitmiş kişilerin de göğsünde ferahlık sağlamalı.
Kendini duyurmak
2009 senesinde başlayan Cizre-Jitem (Temizöz) davasında yakınları kaybedilmiş, öldürülmüş kişilerin (müdahil taraf) avukatlığını yapmak üzere davayı takip etmiştim. O tarihlerde demokratikleşme sürecinin etkisiyle eski şikayet dilekçeleri hızla soruşturma konusu edildi. Kazılar yapıldı ve çeşitli şehirlerde çok sayıda kemik bulundu. Yakınlarını kaybeden kişilerin ifadeleriyle örtüşen bu bulgular dava konusu edildi. Senelerce sümen altı edilmiş suçlar, demokratikleşme süreci, Habur ve çözüm süreci ile bir anda yargının ilgilendiği meseleler hâline geldi. Fakat 2015’e geldiğimizde barışın sona ermesiyle davalarda da “cezasızlık” sorunu gündeme geldi: Zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davalar tek tek kapanmaya başlandı. Oysa “insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı işlemez”di.
Davayı takip ettiğim günlerde mahkeme salonunda evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini arayanların ortaklaştığı en büyük talep “Kabul etsinler” idi. Yargılananların ceza alması/almaması değil, inkar etmesi onları yaralıyordu. Burada çok temel insani bir ihtiyacı görüyoruz: Kabul edilmek. Varlığıyla, diliyle, acısıyla, gördüğü zulmüyle; hayatının tanınmasını istiyor. Kendisini “karşı taraf” görenlerin ve/veya uzağında olanların onu ve hayatını bilmesini istiyor. Acısından da ziyade hayatını duyurmak istiyor. Öç alma, zarar verme veya kin gibi duygulardan ari biçimde; farklı hayatların, farklı hakikatlerin; ötekiler nezdinde saygı ile tanınması.
Gideceğimiz yolun yönünü konuşabilmek ve gerçek bir toplum olmak adına “ötekine temas”ın önemli olduğu bir gerçek. Kast ettiğimi özetle şöyle söylemeliyim sanırım, geçmişin sorunlarının çözümü zaman alacak, barışın ardından da muhatap olacağımız muhtemel problemleri göz önüne almalıyız fakat “barış ihtimalinin ıskalanmaması” kaydını aklımızda tutarak.Çünkü öncelikle ihtiyaç duyduğumuz bir başka şey var: Barış süreci başarıyla sonuçlanmalı. Hakikati hakkıyla konuşmak bize bir barış mesafesinde.
Olmaz değil, tüm meseleler açıklıkla konuşulur, süreç layıkıyla gelişir. Ancak eksik ne varsa ve ne olacaksa bizim hepimizin eksiğidir. Sadece mevcut aktörlerin değil. Tam da bu yüzden Matt Haig’in romanındaki soruyu barışla muhatap etmememiz gerekir. Yeniden çözümü ıskalayıp pişman olmamak adına. Nihayetinde bir kez daha tamamlanamamış bir barış; hepimizin özgürlüğünü, zenginliğini, mutluluğunu, huzurunu etkileyecektir. Ve belki de farklı hayatların farklı hakikatlerini de duymayı imkansız kılacaktır.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.04.2025
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021