Gülçin AVŞAR
Alman gazeteci Günter Wallraff, 1983-1985 yılları arasında “Ali” isimli bir Türkiyeli işçi kılığına girerek, Almanya’ya göç etmiş Türkiyeli işçilerin nasıl yaşadığını anlattığı kitabına “En Alttakiler” ismini vermişti. Kitabının ismi dahi yabancıların, başka bir ülkede hangi konumda olduğunu göstermesi açısından yeterince çarpıcıyken Wallraff, “Ben bir yabancının neler çektiğini, bu ülkede insanları aşağılamanın nereye kadar gittiğini biliyorum” diyordu.
Ülkeler arasındaki sınırlar, “biz”i ifade eden farklılıkların oluşmasında belirleyici unsurlardan biri. Bazen sınırın iki yanında birbirlerinin sesini duyacak mesafede bulunan toplulukların millet/vatan/toprak aidiyeti, sesini duyabildiği akrabalarının yaşadığı “karşı”nın parçası sayılmayabiliyor.
Suriye’deki savaşla birlikte 3 milyon 600 binden fazla insan Türkiye’ye geldi. Büyük çoğunluğu Türkiye’nin tüm şehirlerine yayılmış ve gerçek anlamıyla hayatta kalabilmek için “en altta” yaşam mücadelesi veriyor. Salt hayatta kalabilmek adına niteliklerini, eğitimlerini, bilgilerini yok sayarak çok düşük ücretlerle çalışan ve çok düşük bir hayat standardıyla Türkiye’ye sığınan Suriyeliler ağır bir ötekileştirmeye, aşağılanmaya maruz bırakılıyor.
Suriyelilerin ötekileştirilmesinde medyanın rolü ve toplumdaki yaygın söylemi belirleme gücü hiç kuşkusuz tüm diğer faktörlerin ötesinde bir güce sahip.
Bununla birlikte Suriyeliler başta seçim dönemleri olmak üzere siyasetçilerin oy hesaplamalarında insafsızca kullanmaktan çekinmedikleri bir grubu da oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahi Avrupa Birliği ile görüşmelerinde “Açarız kapıları” tehdidinde adeta bir silah gibi kullanırken, İYİ Parti yeni bir tehcir vadediyor ve sığınmacıları hedef haline getirme pahasına onlara verilen bir lokma ekmeği topluma şikayet ediyor.
Son birkaç gündür sosyal medya hesaplarından İYİ Parti üyeleri tarafından -nedense- bir kampanya başlatılmış gözüküyor. Göçmenlerin, Suriye’ye gönderilmelerini emreden, vaat eden, duyuran bu kişilerin bir anda ve peş peşe bu paylaşımları yapmaları şaşırtıcı. Ancak bilinen gerçek şu ki; toplumun büyük bir kesiminde bunca senelik ötekileştirici dilin de etkisiyle oluşmuş yanlış bilgiye dayalı olumsuz algıda bu siyasetin bir karşılığı bulunuyor.
(Meraklıları için burada da belirtelim: Özellikle bu konuda Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Dr. Faik Tanrıkulu’nun yazdığı “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Göç ve Suriyeli Sığınmacılar: Algılar, Olgular ve Gerçekler” isimli şahane kitap, tüm bu algıların hakikate tekabül etmediğini açıkça ortaya koyuyor.)
Dördüncü erk olarak adlandırılan medyanın dili ve bilinci şekillendirirken simgeler yaratabilme yeteneği; özellikle televizyon gibi her evde bulunan aygıtlarla haber, program, şov, dizi, reklam, film gibi birçok görsel aracılığıyla ayrımcılığın doğal seyrinde izleyenlerin zihninde belirmesine/pekişmesine sebep oluyor.
Medyanın bilindik ve geleneksel aygıtları arasına sosyal medyanın da eklenmesiyle, gerçek kimliğinin bilinmesine dahi gerek duyulmayan her birey, başlı başına “haberi veren/oluşturan” kimliğiyle bilinci şekillendiren öznelerden biri haline geliyor.
Rafal Pankowski ırkçı görüşlerin nefret söylemi aracılığı ile yaygınlaşmasının Holokost’a yol açtığını hatırlatarak, medyayı nefret söylemlerinden arındırmak ve medyanın ırkçı propaganda araçlarına dönüşmesine izin vermemek gerektiğini vurguluyor. Medyanın özellikle herkesin kolaylıkla erişebildiği bir kitle iletişim aracı olarak televizyonun, gerçek yaşamda zaten mevcut olan ayrımcılık ve nefret söylemlerini pekiştirici etkisi nefret dilinin her toplumsal kesim, statü ve yaş gruplarınca normalleşmesini sağlıyor.
Nitekim sokak ortasında öldürülen, ev kiralarken mağdur edilen, kayıt dışı istihdam ile emekleri sömürülen Suriyeliler ile toplumun kurduğu eşitliksiz ve adaletsiz ilişkide bu dilin büyük bir payı olduğunu kabul etmek gerekiyor.
2019 yılında yayınlanan “Suriyeliler Barometresi”nde sorulan “Türkiye’deki Suriyelileri nasıl tanımlarsınız” sorusuna verilen en yüksek cevap “Bize ileride çok sorun açacak tehlikeli insanlardır” olarak çıkmış. Oysa 2017 yılında yapılan araştırmada ilk sırada verilen cevap ““Zulümden/savaştan kaçan mağdur insanlardır” idi. Yine katılımcılara “Suriyelilerle huzur içinde bir arada yaşayabiliriz” önermesine katılıp katılmadıkları sorulduğunda olumlu cevap verenler sadece %8.6’dır. Bu oran da geçmiş yıllara göre düşüşte…
Bu araştırma nefretin, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin yaygın olduğunu göstermesinin yanı sıra her gün gazete, televizyon ve sosyal medyada karşılaştığımız dilin ciddi bir sorun olarak irdelenmesini zorunlu kılıyor. Türkiye medyası tüm aygıtlarıyla, ayrımcılığın yaygınlaşmasına ve toplumsal kabulüne hizmet ediyor. Hiçbir yaptırımla da karşılaşmıyor.
Toplum önünde sorumluluğu daha ağır olan ve çevrelerini etkileme gücü daha yüksek olan siyasetçilerin de bu dili pervasızca kullanması nefretin, ayrımcılığın yaygınlaşmasına; “en alttakilerin” de her gün sokakta şiddetle karşılaşmasına sebep oluyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 1 Nisan günü Twitter hesabından bir video paylaştı. Videoda bir vatandaş, iktidara olan öfkesini Suriyelilere yapılan yardım ile izah ediyor, Meral Akşener yanlış olduğu defalarca ortaya konulmuş bu izahı dinliyor; hatayı düzeltmiyor ve üstelik bu videoyu sosyal medya hesabından matah bir şeymiş gibi paylaşıyor.
Bunun ardından partisine mensup diğer kişilerden gelen paylaşımlar elbette genel başkanlarına yakışır nitelikte: “Geri dönecekler.” “Türkiye’nin milli güvenlik sorunu haline gelen Suriyeliler de gidecek.” “Suriyeliler, Suriye’deki evlerine geri dönsün.”
Bir kere şunu hatırlatmakta yarar var: Oy uğruna dahi olsa söylenmemesi gereken sözler vardır. Yalan bunların başında gelir. Savaşa bağlı olarak sığınma hakkı kapsamında gelen ve Türkiye içindeki barınmalarının sağlanabilmesi amacıyla Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler ile anlaşmalar çerçevesinde aktarılan kaynakları halktan gizlemek anlamsız bir yalanı sürdürmek olur. Ve bunun da ötesinde, vatandaş olsun olmasın, şu an ülkede yaşayan bir toplum kesimini “sorun”a çevirmek, iç barışı bozmak anlamını taşır.
Muhalefetin unutmaması gereken en temel değer ahlaki kriter olmalı. Bugün bir sebeple etik değerleri umursamadığınız görülüyorsa iktidara yönelik eleştirilerinizdeki etik/hukuk dışı davranışların sizin yönetiminizde de gerçekleşebileceği kolaylıkla varsayılabilir.
Bugün gözünü Suriyelilerin lokmasına diken ve ekonomik krizi onların varlığına bağlayan bir muhalefet; tüm gerçeklerini bilmesine rağmen bu yalanı sürdürüyorsa, sürdüremeyeceği herhangi bir yalan olduğuna halkı ikna etmekte zorlanabilir.
Türkiye’nin “En Alttaki” unsuru bugün Suriyeli sığınmacılar. Her gün işvereninden komşusuna dek herkes tarafından yok sayılan, nefret edildiği gizlenmeyen, tüm felaketlerin müsebbibi görülen ve çok düşük ücretlerle hayat savaşı veren Suriyeliler ile birlikte yaşıyoruz. Siyasetin yapması gereken, eğer bu ülke için bir “iyi” arayışları var ise, toplumun bir arada, daha üretken, daha uyumlu, daha sağlıklı ve daha mutlu nasıl yaşayacağına dair bir çözüm için çalışmak olabilir.
Aksi hâlde uydurdukları hayali hikâyelerle gerçek dışı vaatlere sığınarak otoriterlik limanından öteye geçemeyeceklerini ve aslında bir başka otoriterden de farkları olmadığını gösteriyorlar.
Gören gözler için apaçık bir şekilde…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021
5.03.2021