Gürbüz ÖZALTINLI
Türkiye 90’lı yıllar boyunca giderek derinleşen bir siyasi kriz yaşadı. Vesayet merkezinin başarısız müdahalelerine ve ANAP, DYP, CHP, DSP, MSP ve MHP’nin varlığında cisimleşen çok parçalı siyasi rekabete tanık olduk. Bu tablo, siyasi çatının eskidiğini; değişen sosyolojiyi taşıyabilecek sıklette bir merkezin kalmadığını gösteriyordu. Süreç, 2000’li yılların başında, takip eden yılları çok etkileyecek bir kırılma yarattı; iki önemli durum yaşandı. Bunlardan ilki, siyasi yelpazede merkezin çöküşü; ikincisi, Milli Görüş’ün geleneksel çizgisini terk etmeye karar vermesiydi.
Çöken merkezle hiçbir zaman özdeşleşmemiş; dahası, müesses nizamca makbul parçası sayılmamış; böylelikle temsil arayan kitlelerin gözünde masum kalmış bir damar olarak, Milli Görüş radara girme şansı yakaladı. Aynı dönemde 28 Şubat travmasının etkisiyle, bu hareket de kendi iç krizini yaşıyordu ve oradan kimliğini yenileyerek çıkmayı başardı. 2002 seçimleri bu iki krizin sonuçlarının kesiştiği ortamda gerçekleşti ve yepyeni bir dönemin habercisi oldu.
Ak Parti yeni kimliğiyle, temsilsiz kalan merkeze talip oldu ve tam da bunun gerektirdiği ne varsa onları yapmaya koyuldu. Bu noktada, kilit kavram olarak kullanılmayı hak ettiğini düşündüğüm “merkez” kavramını açmak gerekir. Bu kavramı, siyaseti algılama ve tercih oluşturmada karakteristik özellikler gösteren; farklı renkler taşısa da benzer kültürü paylaşan sosyolojiyi (ve onun temsilini yansıtan siyasal alanı) tanımlamak için kullanıyorum. Olmazsa olmaz iki özelliği, ideolojik dokusu gevşek ve siyasi tercihlerinde refahı vadeden kalkınmacı politikalara çok duyarlı olan bir sosyoloji bu. Sağ-Sol ayrımında ağırlıklı olarak sola mesafeli ama çok da inatçı değil, inançlı ama modernlikle barışık, Batı’ya karşı kuşkulu ama düşman değil, milliyetçi; toplumsal cinsiyet rolleri, aile gibi konularda geleneksel kalıpları benimseyen fakat bunların hiçbirisini keskin çatışma konuları olarak siyasallaştırmayan ılımlı bir kimlikten söz ediyorum. Adım başı rastlayacağımız insanlar yani.
Ak Parti kapsayıcı siyasal söylemi ve kalkınmacı sosyal devlet uygulamalarıyla hızla bu merkeze açıldı. Dünya konjonktürünün de elverişli olduğu koşullarda uyguladığı rasyonel ekonomi politikalarla hane halkının hayatında önemli iyileştirmeler gerçekleştirdi ve temsil gücünü arttırdı. Aynı dönemde temel siyasi rakibi CHP, yoğunlaştırılmış ideolojik kimliğiyle, değişime direnen vesayet rejimine tam boy eklenmiş, anakronik tepkilerle kendi içine kapanmıştı. Bugünün aklıyla dönüp Baykal CHP’sinin yaptıklarına baktığımızda, izlenen çizginin bir felaket olduğunu; neden bu partinin yıllardır yüzde 25’e saplanıp kaldığını daha iyi anlayabiliriz.
Ak Parti’deki değişimin kırılma noktaları nelerdi? Bu değişimi Gezi’yle başlatma eğilimi muhalif yorumcularda çok yaygın. Gerçekten Gezi, Ak Parti içinde, merkezci özellikler taşıyanlarla otoriter yönelimlerin farklılaşmaya başladığı bir tartışmaya yol açtı. Fakat bünyesini köklü biçimde değiştirecek bir etki yaratmadı. Kanımca asıl büyük kırılmanın iki nedeni var: Birincisi, Fethullah Gülen’in askeri vesayete karşı koruyucu olmaktan çıkıp kendisinin vesayet rolüne soyunmaya kalkması ve çok sert darbeci yöntemlerle iktidar üzerinde hayati tehdit oluşturmasıdır. İkincisi ise çözüm sürecinin başarısızlığı ve bunun 2015 Haziran’ında Ak Parti’nin iktidar kaybına yol açmasıdır. Aynı seçimlerde MHP’nin yaşadığı oy patlaması ve PKK’nın savaş tercihi, sahnenin kalıcı olarak değişeceğinin habercisi oldu ve Erdoğan artık bütün merkezcilerden kurtularak tutturacağı yeni yola girdi.
Bahçeli’nin kürsüsünü temsil ettiği devlet odakları da Kasım seçimlerinde aradıklarını bulamadı ve yeni bir strateji oluşturdu. Fethullahçı ekibi tasfiye edip yerine geçme fırsatını fark etti. Erdoğan’la çatışmayı bırakıp, onun ihtiyaç duyduğu ittifak rolüne yöneldi. Fethullahçıların tam boy içinde olduğu çok açık olan o tuhaf 15 Temmuz darbe girişiminde bu yönelimin bir rolü var mıdır, yoksa altın tepside yakaladıkları bir fırsat mıdır, bunu ileride öğreneceğiz. Fakat hemen ardından Bahçeli’nin 50+1 başkanlık modelini masaya sürdüğünü; vazgeçilmez ittifak konumunu güvenceye aldığını biliyoruz. Böylelikle Türkiye bambaşka bir istikamete girdi.
Merkez partisi özellikleri gösteren; 2000’li yıllarda eski sağ partilerin seçmenlerini arkasında toplayan Ak Parti ve lideri hızla otoriterleşti; koyu bir milliyetçiliğe eşlik eden İslami söylemlerle, ideolojiyi önceleyen bir kimlik partisi olmaya başladı. Kutuplaştırma tavan yaptı. Bu ideolojinin çoğunluk desteğini garantiye alacağı, muhalefeti sonsuza kadar azınlığa mahkûm edeceği varsayıldı.
Aynı süreçte yozlaşma da zirve yaptı. Denge ve denetlemenin tamamen kalktığı, keyfiliğin hukuku teslim aldığı koşullarda çürüme kaçınılmazdı. Skandallar, gündelik hayatın normaline dönüştü.
Hepsinden önemlisi, akıl almaz ekonomi politikalarının toplumu yıkıp geçen sonuçlarıdır.
Muhalefetin ana damarı CHP’de ise Ak Parti’de gözlenen sürecin tam tersi yaşanıyor. İdeolojiyi eksen alan kimlik gevşedi, silikleşti. Her renkten partilerle ortak siyaset üretmeyi başaran bir esneklik sağlanabildi. Son derece kapsayıcı bir söylem üretildi. Refah ve kalkınmaya odaklanan sosyal devletçi bir dil oluşturuldu. Çatışmacılığı reddeden, ılımlılığı yücelten bir duruş sağlandı. Yerel seçimlerde başarı elde eden, icraatlarıyla benimsenen aktörler yeni çizginin inandırıcılığını güçlendiriyorlar. Bu çizginin mimarı Kılıçdaroğlu da, merkeze yürüyen bu çok yönlü değişime cuk oturan bir profil sergiliyor.
Özetle Erdoğan 2000’li yıllarda neden kazandı ve zamanla daha da büyüttüyse başarısını; bugün de Kılıçdaroğlu aynı nedenlerle kazanacak.
Kuşkusuz bu 20 yıl Türkiye’nin başka dönemine benzemiyor. Büyük bir değişim yaşandı. Dışarıda tutulanlar, hor görülenler, varlıkları tehlikeli bulunanlar, herkesin hakkı olan saygın vatandaş kimliği kazandılar. Sosyal devlet politikalarının imkanlarından yararlandılar. Önleri açıldı, güç sahibi oldular. Bu açıkça, yumuşak bir sosyal devrimdi. Değişimi sürükleyen liderlerinin hangi badirelerden geçtiğini gördüler. Buralarda kurulan derin duygusal bağlar kolay kırılmaz. Onun için, bugün bu ağır koşullarda bile, Erdoğan’ın, sıradan siyasal partilere asla nasip olmayacak bir destekçi topluluğu var. Öte yandan tarihsel gerçekler derin izler bırakabiliyor; CHP’nin yaşadığı büyük değişim hemen karşılık bulamıyor. Bu nedenle biz toplumca nefesimizi tutmuş seçim sonuçlarını bekliyoruz. Ne kaybedenler kaybettiklerinin farkında ne de kazananlar kendinden emin.
Bugün olanları anlamaya çalışırken 20 yıl öncesinin analizine başvurduğum için “köprülerin altından çok sular aktı” itirazında bulunan Erdoğan bağlıları çıkacaktır. Yıllar neyi değiştirirse değiştirsin, ideolojik motivasyonlar ne kadar etkili olursa olsun, son sözü “merkez”i anlayan, onu yakalayabilen söyleyecektir. Kimlik kutuplaştırıcılığının altın dönemi geride kaldı. Çünkü CHP bu oyunu bozabilecek aklı geliştirdi, yüzünü adım adım merkeze döndü.
Tarihsel ana akım içinde, herkesin bu akla katılmasını bekleyemezsiniz. Her zaman eskinin fanatikleri olacaktır. Değişim, ona direnenlerin gücünü kıra kıra ilerler. Dünün “altın çocukları” etkisizleştikçe hırçınlaşırlar. Çatlak patlak sesler verirler. Bunun önemi yoktur. Doğru yolda değişiyorsanız ve değişimi ustalıkla yönetiyorsanız binlerle, yüzbinlerle, milyonlarla çoğalırsınız; üçlerle, beşlerle, onlarla eksilirsiniz.
Yanlış yolda değişiyorsanız, bu sayılar tersine işler.
Erdoğan bu yüzden kaybedecek…
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023