Gürbüz ÖZALTINLI
Bu “Milli”lik kavramı bu kez de Anayasa çiğnenirken çıktı karşımıza. İktidar sözcülerinin son yıllarda en sık başvurduğu kavram bu. Yerli ve milli olanı kendi politikalarının temsil ettiğini söylüyor; o politikaları eleştirenleri gayrı-milli olmakla suçluyorlar.
Milliliğe eklenen “yerli” etiketiyle de, bu makbul kimliğin, tek bir etnisiteyi değil bu sınırlar içinde yaşayan herkesi kapsadığı ima ediliyor. Millilik, dışımızdaki dünyadan bizi ayıran kimliğimizin ortak çıkarlarının savunulması olarak tanımlanıyor. Bunu aşan bir göndermesi de var. “Batı icadı” kavramları değersizleştirmeye de hizmet ediyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler… Bunlar, Batı’nın sömürgeci politikalarına direnen bağımsızlıkçı yerel iktidarları zayıf düşürmek için kullandıkları retoriktir. Onları içeriden fethetmenin ideolojik araçlarıdır. Biz referanslarımızı kendi değerlerimizden alırız. Geleneklerimiz, adil ve güçlü bir düzen kurmanın en güvenilir kaynağıdır… “Milli ve yerli” kavramı bu söylemin merkezine oturuyor.
Bunun enine boyuna tartışılması gerekir; nedir bu “millilik”? Milli olanla olmayanı nasıl ayıracağız birbirinden? İktidarın millilik tanımı, karşı çıkanı yakan bir tabu mu?
Ulus devletlerin yerini ulus-üstü dayanışma mekanizmalarına bırakmaya başladığını, küresel sorunların çözümünde barışçı bir iklimin güç kazanacağını ummakta belli ki erken davranmışız. Büyük küresel eşitsizlikler, kültürel farklılıklar, demografik yapıları ve bununla beraber yerleşik hayatları tehdit eden büyük göç dalgaları, dünya düzeninin hiyerarşik yapısını sarsan Doğu-Batı rekabeti, gerçeğin umduğumuz gibi olmadığını gösterdi. “Evrensel” olduğu kabulüne dayalı değerlerin, insanlığı ortak idealler etrafında birleştirebilecek siyasetleri taşımaya yetmediğini anlıyoruz. Liberal demokrasiler de kendi yaslandıkları değerleri çiğniyor ve toplumlar bunu engelleyecek güçte tepki vermiyor. O nedenle, içinden geçtiğimiz zamanlarda, “milli”liğin yükselen değer olması anlaşılır bir durum.
Sonuçta millilik sırt dönülecek bir kavram değil. Bu coğrafyada yaşayan insanların “biz” duygusuna ihtiyaçları var ve ortak çıkarlarını önemsemek zorundalar.
Kısacası sorun kavramın kendisinde değil; nasıl kullanıldığında, politik işlevinde…
Kestirmeden konuşmak iyidir. İktidar bu kavramı, muhalefeti, çok sesli tartışmayı susturmak, cezalandırmak için kullanıyor. Fakat dahası var: “Yerli ve milli” kavramı, sağ terminolojiden tanıdığımız “milli irade” kavramını da aşan bir güç taşıyor. “Milli irade” çoğunluğun rızasına işaret eden; azınlıkta kalanların hak ve taleplerini önemsizleştirmeyi meşru kılmak için yardıma çağırılan bir kavramdır. Demokrasiyi seçimlere, çoğunluğun iradesine indirger ve sığlaştırır. “Yerli ve milli” ise, iddia sahibini çoğunluk rızasından da bağımsızlaştıran, hiçbir ölçülebilir nesnel dayanağa ihtiyaç duymaksızın yapıp eyledikleri sorgulanamaz kılınan bir otorite katına çıkartıyor. Hukukun bağlayıcılığı, temel hak ve özgürlükler, hattâ (geçtiğimiz seçim konuşmalarında iktidarın en yüksek sözcülerinden duyduğumuz gibi) halkın siyasi tercihleri… Bütün bunlar “yerli ve milli” olanın iradesiyle çelişirse birer teferruata dönüşüyor. Millilik iddiası, onu tanımlayana hepsini ezip geçme meşruiyeti sağlıyor.
İktidarın topluma dayattığı “millilik” ideolojisi budur. Güç kimin elindeyse, çoğunlukla ters düşse bile, milli olanı tanımlamak ona dair bir haktır. Buradaki “güç”, elbette devletin şiddet tekeline sahip olmasının gücüdür. Bu içeriğiyle, kapıları sınırsız keyfiliğe, totalitarizme açılan bir kullanıma müsaittir.
Bu ideolojinin alıcısının çok olduğu bir toplumuz. Fakat biliyoruz ki bu ideolojinin egemen olduğu toplumlarda “biz” duygusu oluşmaz. Devlet-toplum ilişkilerinde, rızanın yerini dışlayıcılık, düşmanlaştırıcılık, cezalandırıcılık alır. Çünkü toplumlar çok parçalıdır; insan varlığı çeşitlilik üzerine kuruludur. “Milli çıkar” tanımı, toplumun özgürce tartışması gereken göreceli bir konudur.
Öyle ki, millilik iddiasında olan siyaset yapıcıları da politikalarını değiştirirler. Biz bunların ilk elden tanığıyız. Dün İsrail, Mısır, Suudi Arabistan veya BAE’yle iyi ilişkileri savunmaya kalksanız gayrı-milli ilan edilebilirdiniz. Bugün tersini savunursanız gayrı-milli olursunuz. Ya da ekonomi politikaları, faiz düşürülürken “yerli ve milli” duruş olarak yüceltilmedi mi? Şimdi bambaşka bir çizgi yürütülmüyor mu? Dahası, Kürt açılımı milli çıkarlar için yapılmadı mı? Şimdi yine milli çıkarlar için Suriye Kürtlerinin üzerine ordu gönderiyoruz.
İktidarın milli çıkarlar için en doğru, olabilecek tek geçerli siyaseti geliştirdiğini nereden biliyoruz? Bu politikaları belirleyen otoritenin yanılmaz olduğunu; hepimiz için her zaman en faydalısını yaptığını neden tartışmasız kabul edelim?
Asıl “yerli ve milli” siyaset, kendi kararlarını toplumun tartışmasına açan siyasettir. “Yerli ve milli” kimliğe; o coğrafyada yönetmekle sorumlu olduğu herkesin görüşlerine, siyasi temsiline alan açan siyaset, milli siyasettir.
Güncel örneğe dönelim bitirirken. “Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’dan aldığı yetkileri kullandığını ve kararının uygulanmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu” düşünüyorsam, bu görüşümün doğru olup olmadığı hukuk üzerinden mi tartışılacak, yoksa gayrı-milli ilan edilip susturulacak mıyım? “Yürütme erkinin hukukla bağlı olması, yasama ve yargı tarafından denetlenmesi şarttır, milli çıkarlarımız bunu gerektirir” veya “AYM’ye bireysel başvuru bu milli iktidarımız eliyle tanınmış bir haktır ve milli çıkarlarımıza uygundur” veya “yargıda olup bitenler toplum için hayati önemdedir, haber alma hakkı temel bir haktır, engellenmesi topluma zarar verir, milli çıkarlarımıza aykırıdır” veya “merkez bankasının bağımsız olmaması, ekonomiye ağır zararlar veriyor, bu milli çıkarlarımızı doğrudan etkiliyor” dediğim zaman, bu fikirlerime saygı duyulup tartışmama izin verilecek mi, yoksa gayrı-milli ilan edilip düşmanlaştırılacak mıyım?
Asıl turnusol görevi görecek sorular bunlardır “millilik” tartışmasında.
Önemsediğiniz şey gerçekten millilik mi, yoksa onu otoriterleşmenin ideolojik malzemesi olarak mı kullanıyorsunuz?
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023