Gürbüz ÖZALTINLI
Bugün iktidar, hak ve özgürlükleri keyfi olarak kısıtlamak, muhalif sesleri susturmak ve cezalandırmakla eleştiriliyor. Rejimin aşırı otoriterleştiği; kuvvetler ayrılığının gizlemeye bile gerek görmeksizin iptal edildiği, yargının denetim gücünün kalmadığı, iktidarın kontrolüne girdiği, yasamanın tek merkezden gerçekleştiği, seçilmiş vekillerin yasa tasarılarının içeriğinden haberdar dahi olmadığı konuşuluyor.
Bunların hiç birisine itiraz etmek mümkün değil. Gerçekler böyle. İnsanlar, yazıp söyledikleri düşünceleri nedeniyle tutuklanıyorlar, aylarca iddianamesiz, yargılamasız cezaevinde tutuluyorlar. Seçilmiş siyasetçiler yargı aracılığıyla etkisizleştiriliyorlar.
Bu rejim, seçimler dışında demokrasiye benzetebileceğimiz bir kuruma sahip değil.
Çoğunluğun rızasını almayı başaran otoriter bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.
Yani, çoğunluğun otoriterleşmeye bir itirazı yok. Fakat asıl sarsıcı soru şu: Azınlığın otoriterleşmeye itirazı olduğundan emin miyiz? Böyle sorulunca tuhaf geliyor haklısınız. O halde şöyle soralım kendimize bu soruyu: İktidarın dışında kalan azınlığın asıl itirazı otoriterliğe mi, yoksa iktidarı “öteki” olarak tanımladığı kimliğe kaptırmış olmaya mı?
Azınlık olarak -belki bu azınlık olma halinin hiç şuurunda bile olmadan- rejimin makbul kesimini oluşturdukları dönemde bugünün muhalif sosyolojisinin hangi siyasetleri, ne tür söylemleri onayladığını hatırlamak biraz aydınlatıcı olabilir. Sokaklara sürülen tanklarla, Genel Kurmay ’da yürütülen brifing kampanyalarıyla, ana akım medyaya gönderilen andıçlarla, MGK taarruzlarıyla ve neticede 28 Şubat darbesiyle hükümet devrilirken “hak ve özgürlüklere” sahip çıktıklarını, “hukuk devleti” talep ettiklerini hatırlamıyoruz. AKP’ye karşı basın toplantıları yapan Genel Kurmay Başkanları sözde değil özde laik Cumhurbaşkanı talimatı verirlerken, e-muhtırayla hükümeti tehdit ederlerken, 367 gibi sadece hukuksuz değil çok da ahlaksız bir operasyonu AYM eliyle yürütürlerken, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, hukuka saygı, demokrasi gibi itiraz sesleri duymadık biz bugünün muhaliflerinden… İkna odaları kurulurken, başörtüsü yasağıyla eğitim hakkı engellenirken de rejimden yana durdular.
Kuşkusuz bugün Erdoğan iktidarının otoriterleşmesi karşısında sesini yükseltenlerin bir kısmı o günün katı, otoriter, anti demokratik uygulamalarına da itiraz ettiler ve muhafazakarların haklarını, hukuk devletini, demokrasiyi savundular. Fakat hepimiz biliyoruz ki onların sayısı çok azdı ve diğerleri tarafından “dincileri savunmak” la itham edildiler…
Bugünün muhaliflerine ait daha birçok anti demokratik tutum hatırlatabilirim yakın geçmişten. Fakat bu yazıyı iktidar eleştirisi yapan muhalif kesimle polemik yapmak için yazmıyorum. Bu çok saçma olur. Daha önemli olduğunu düşündüğüm, daha derinde yatan başka bir memleket gerçeğine bir kez daha dikkat çekmek istiyorum kendimce.
Bu gerçek, bu toplumun otoriter kültürle yoğrulduğu, şiddet merkezli güç ilişkileri kurduğu, üste çıkanın alttakine köle muamelesi yaptığı gerçeğidir. Otoritenin sınırlanması, paylaşılması, denetlenmesi değil; ele geçirilmesi ve ötekine tahakküm edilmesi için sınırsızca kullanılması zihniyetiyle donatılmışız. Kuvvetler ayrılığıymış, ötekinin hakkıymış, eşitler arası diyalog/pazarlık/uzlaşma/taviz vermeymiş; bunlar bu coğrafyanın hâkim kültürüne yabancı değerler.
Zemin bu olunca, üstündeki reel oyun da böyle yürütülüyor. Oyunun bütün tarafları, kendisi kaybederse başına ne geleceğini biliyor. Karşıdakinin kazanmak için kural tanımaz davranacağının da çok farkında. İşin büyük çıkmazı burada…
Sorunu bu çerçevede görmenin bir umutsuzluk içerdiğini düşünebiliriz. Bu açmazdan, barış toplumuna, normalleşmeye, demokratik bir düzene doğru çıkış olmaz diyebiliriz.
Doğrusu kişisel olarak ben -dünyada yükselen büyük popülist/otoriter siyaset dalgasını ve bölgesel sıkışıklıkları da hesaba kattığımızda- işimizin hiç kolay olmadığını düşünenlerdenim, evet.
Ama, her şey de farkında olmakla, yüzleşmekle başlar. Gerçekler, biz görmezden gelince ortadan kalkmıyor.
Otoriter şiddet kültürünü başta siyaset, hayatın her alanında her fırsatta açıkça teşhir edip, söylemine de eylemine de çok net karşı çıkmamızın en önemli önceliğimiz olduğunu düşünüyorum. Önce kendi aidiyet dünyamıza el atmamız gerektiğine inanıyorum. Kamuya açık yüksek bir sesle kendi otoriter ruhunu sorgulamamış olanların farklı aidiyetler üzerinde inandırıcı olmasının imkansızlığını unutmamak gerekir diyorum.
AKP kazanalı, yani “laikler kaybedeli” 17 yıl geçti. Bugün hala muhalif sosyolojide “dinciler demokrasi getirmez demiştik haklı çıktık” diyenler çoğunlukta. Ne demek istiyorlar diye düşünüyorum. Birinci ihtimal şu: “Aslında eski rejim demokrasiydi bunlar geldi yıktı.” Sanırım bu değil söylemek istedikleri. İkinci ihtimal: “Evet eskisi de demokratik değildi. Darbe tehditleri/yasaklar/ kontrollü yargı/ askeri vesayet altında yaşıyorduk ama iktidar bizdeydi. Bu ülkede demokrasi olmaz. Dinciler de demokrasi getirmezler. Bu naifliği bırakın, gerçekçi olun”… Evet galiba bilinçlerin altında işleyen, söylenmeyen düşünce bu.
Peki “gerçekçi olmak” ne demek? “Bu ülkede yaşanmayacağını kabul etmek” demek!
Geçenlerde rejimin keyfileştiğini otoriterleştiğini ve son anayasa ile demokrasiyle ilişkisini kestiğini söylediğim AKP’li bir arkadaşım bana ikna gücünden şüphe duymadığı argümanla cevap verdi: “Burası Norveç değil, hayal kurma”…
İktidar ve muhalefeti birleştiren tek fikir bu galiba… Ve ben otoriter şiddet kültürüne en güçlü taşları ekleyenlerin “burası Norveç değil” diyenler olduğuna inanıyorum. Gerçekçilik adına bizi şiddete boyun eğmeye, onu normal karşılamaya çağırıyorlar. Niyet sorgulaması yapmayayım, fakat bu tavrın nesnel sonucu kendi benimsedikleri kimliğin tahakkümünü meşrulaştırmak oluyor. Hepimizin sürekli “burası Norveç değil” demesi durumunda burasının ebediyen Norveç olamayacağını bilmiyor olamayız. İtiraz edenler olmazsa burayı kim Norveç yapacak peki. Her eleştiriye karşı burasının Norveç olmadığını bize hatırlatanlar mı?
Otoriterlik herkes için normal ve meşru aslında. Sorun gücün kimin elinde olduğu…Hepimiz son ferdimize kadar bunu mu kabul edelim?
Farkında olalım ya da olmayalım şiddete dayalı kültür ataerkilliğin ruhunu oluşturur. Otoriter siyasal ideolojiler ataerkil kültürden dolaysız beslenirler. Şiddetin en etkin araç olduğu ilişkiler dünyasında, azınlıkta olanlar, zayıf olanlar ve en çok da kadınlar altta kalırlar; ya işbirliğine ya itaate zorlanırlar, acı çekerler, ezilirler…
Şiddet kültürüne karşı ses yükseltirken onlara güveneceğiz. Başka yol yok.
Çünkü hepimizi Norveç’e almazlar…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023