Gürbüz ÖZALTINLI
Türkiye’de “darbe” üzerine konuşulurken, laik sosyolojide bir düzeyde yaşadığı kabul edilen darbeci zihniyete ve ordunun kurumsal geleneğine dikkat çekilmesi şaşırtıcı değil. Gerçekten, seçimlerde çoğunluğun desteğini alsalar bile “Siyasal İslam” olarak kodladıkları güçlere iktidar şansı tanınmaması gerektiğini düşünen ve ordunun gücüyle bunun engellenmesini meşru bulan bir zihniyet, hem sivil kesimlerde hem de bizzat orduda belirgin biçimde mevcuttu. Bu realiteyi unutmamız ya da önemsiz saymamız mümkün değil.
Ancak, kanımca darbe riski üzerine samimiyetle kafa yorarken hesaba katılması gereken faktörler artık bunlardan ibaret değil. Bunlar yine önemli ama başka dinamikleri de gözlem altına almak, tartışmak gerekir.
Öncelikle gözlem sahamızı laik sosyolojiyle sınırlı tutmaktan çıkartmakta, iktidar destekçisi kesimleri de ışık altına almakta yarar var. Bu cenahtan işittiğimiz sert darbe karşıtı çıkışları, demokrasiyi ve çoğunluğun iradesinin meşruluğunu hazmetmişlikle ilişkilendirmek yersiz bir iyimserlik olur. Bu kesimde, çoğunluk olduklarına dair güven sarsıldıkça, meşruiyet algılarının merkezine “haklı dava sahibi olmak” geçiyor gibi gözükmektedir. “Yerli ve milli” olanlarla “düşman” olanlar sayılara vurarak karşılaştırılamaz; hangisinin “yönetmeyi”, hangisinin “ezilmeyi” hak ettiğine oy sayarak karar veremeyiz halet-i ruhiyesinin yaygınlaştığını; bunun yaygınlaşmasında yarar da görüldüğünü düşünmemize yol açan çok işaretler var.
Demokratik zihniyetin ilk koşulu “öteki” nin de kendisi gibi bir hak süjesi olduğunu kabul etmektir. Anlaşmak veya uzlaşmak gerekmez ama eşitlik duygusunu sindirmişlik belirleyicidir. Uzlaşmaz bir mücadele yürütebilirsin fakat karşındaki senden değersiz, senin kullandığın hakları kullanmasına izin verilemeyecek bir düşman değil, senin eşitin bir varlıktır. Bu bilinç bu coğrafyada tarihsel olarak zayıftır. O çok kullanılan metaforla, derin “fay hatları” na sahibiz. Bu tarihsel bir olgu. Uluslaşma sürecinde siyaset kurucuların kaynaştırıcı; entegrasyoncu değil dışlayıcı ve asimilasyoncu yollar tutturmaları da bugüne altından kalkılması güç bir miras bıraktı.
Bugünün çatışmalı politik tercihlerinin arkasında kaynaştırılamamış köklü kültürel kimlikler var. Biraz hoyratça bir genellemeyi göze almak kaydıyla; solculuğu kazırsak altından Kemalist endoktrinasyon ve Alevilik kültürü; sağcılıkta, baskıcı katı laiklik ve zorlayıcı modernliğin rahatsız ettiği muhafazakâr sünni kimlik; Kürt siyasallaşmasının arkasında da asimilasyonculuğun başarısızlığının kanıtı olarak yükselen öfkeli Kürt kimliği çıkar. Yani yaşadıklarımız, Batı tipi sınıfsal temellere sahip ve toplum olma bilincine imkân tanıyan dinamiklere benzemeyen bir tarihin ürünü.
Başlı başına bu manzara, siyaset oyuncularının önüne aşırı sertleşmeye, kural tanımazlığa götüren bir pist açıyor. Düşmanlaştırmaya dayanan stratejilerin ihtiyaç duyduğu duygusal malzeme, kitlelerin hafızasında yeterince mevcut. En etkili propaganda, önyargıları kaşımaya, güçlendirmeye yönelen propaganda. Bu durum, şiddeti dışlayan, hakların eşit dağıldığı, özgürlüklerin güvenceye alındığı, demokratik normlara dayalı bir sistemi sürdürülebilir kılmayı güçleştiriyor. Her dönemin mağdurları ve zalimleri oluyor.
Aktüel darbe tartışmalarına da bu perspektiften bakmak yararlı olacaktır.
Türkiye’de çatışan kimlikler ve onların siyaset yapıcılarının hiç birisi, demokratik usullere ve en önemlisi de genel oya dayalı serbest seçimlere iddia ettikleri kadar sadık değiller. Evet, CHP’nin sözcülerini dikkate davet edelim; evet o sicilden duyduğumuz kaygıyı gizlemeyelim, darbe karşıtlığı üzerine daha vurgulu daha yüksek sesli siyasi söylem isteyelim. Ama, bir bardak suda fırtına kopartanların, derin nefret ve şiddet gösterilerine girenlerin, muhalefeti sindirebilmek için onayladıkları hukuksuzlukları hafife almayalım. Siyasi hasımlarını insan-altı varlıklar, yok edilmesi gereken düşmanlar olarak kodlayabilen bir söylemin, çoğunluğu kaybederse iktidarda kalabilmek için neler yapmayı meşru görebileceğini de sorgulayalım.
İstanbul seçimlerini, dezenformasyon kampanyasıyla ve YSK üzerinde etki kullanarak geçersiz kılmaktan kaçınmayan bir girişime tanık olduk. Halkın oyuyla seçilmiş HDP’li başkanların yönettiği belediyelere kayyum atama uygulaması hala sürüyor. Bu yolla, 65 belediyenin tam 51’ine oralarda seçimleri kaybetmiş iktidar tarafından el konulmuş durumda. Darbe karşıtlığı için ölçü belirleyelim dense ilk sıraya herhalde “seçimlere saygı” yazarız. Peki iktidar bunun neresinde yer alır, sormak gerekir.
Şunu unutmamak gerekir: Meşruiyet duygusunu, seçimlerden önce “haklı davasından”, karşısındakileri düşmanlaştırmaktan alan her siyasi hareket potansiyel bir darbe failidir. Bütün mesele, azınlıkta olsa bile iktidarda kalabilecek kaba gücü kontrol etme yeteneğini elde edebilmesindedir. Bu güçle bastırma kapasitesinden emin olduğunda “haklı davasını hainlerin tuzağına düşmüş çoğunluğa” kurban vermek istemez. Mevzubahis olan vatansa, seçimler teferruata dönüşebilir. Güç yeterse, mantık böyle işler.
Evet Türkiye’de yaşayan ve bütün içtenliğiyle darbelerden nefret eden; önce askeri vesayetin tasfiyesinde, ardından Gülenist hareketin iktidara yönelttiği darbeci girişimlere karşı, tereddütsüz meşru hükümetin yanında yer alan bizim gibi insanlar; endişelenmekte haksız değiliz. Bu endişe, sadece tarihteki tecrübemizden değil, bugün tanık olduğumuz kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dava siyasetinin demokrasiyle bağdaşmaz dinamikler üretmesinden kaynaklanıyor.
Darbe karşıtlığı, öldürüleceklerin listesini tutmakla övünerek; kurşun dolu kavanozlar göstererek olacak iş değil.
Darbe karşıtlığı; siyasetin normalleşmesine, düşmanlaştırıcı dilin terk edilmesine bir tuğla da benden diyenlerin hak ettiği bir siyasi sıfat…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023