Halil BERKTAY
Bir zamanlar AKP'nin "eksen kayması"ndan söz etmek çok yaygındı.
Bense şu 15 Haziran günkü ilk yazımda, Taksim direnişinde, ikinci hafta
itibariyle bir "eksen kayması" olduğunu söylemiştim. Haklı olduğu
ölçüde somut ve sınırlı taleplerin yerini, genel bir politik kriz
yaratma, uzatma, kıyısızlaştırma ve çıkışsızlaştırmaya yönelik tavır
ve politikalar aldı. Gezi Parkı'nın ötesinde, bütün Taksim meydanında
bir "işgal" hali belirdi. Gerek "sol" ve gerekse ulusalcılar, Etyen
Mahcupyan'ın bizatihî bir haklılık zemini taşımadığına işaret ettiği
bu hali normalleştirmeye çalıştı (ve çalışıyor). Paralel bir söylemsel
gelişme yaratıldı; genel bir "demokrasi ve özgürlük" mücadelesinden,
yaygın bir "halk hareketi"nden, "devrim günleri"nden söz edildi (ve
ediliyor). Hükümetin ve özellikle başbakanın, direnişin ilk haftasında
uğradığı, demokrasi açısından gerçekten çok olumlu sayılması gereken
(küçük düşürücü, burun sürtücü) yenilgi, temel kitlelerin toptan yer
değiştirdiği ve iktidarın çökmek üzere olduğu gibi abartılara dönüştü.
Burada, "sol"un kendini dev aynasında görme alışkanlığının bir diğer
tezahürüyle yüz yüzeyiz. Bir tane haklı eylem oluyor; bir demokratik
mevzi kazanılıyor; hükümet bir konuda bir geri adım atıyor -- ve
bakıyorsunuz, herkes gerçeklerden kopmuş; Türkiye'nin on küsur yıl
boyunca giderek netleşen siyasî yelpazesini unutmuş; 1917 Petrograd ve
Smolny Enstitüsü, olmadı 28-29 Nisan 1960, olmadı Tahrir Meydanı
hayalleri kuruyor. 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde AKP'nin oy oranının
sürekli artıp yüzde 50'lere geldiğini; ikinci büyük parti olarak
CHP'nin ancak yüzde 20'lerde kaldığını; özel olarak İstanbul'da da
AKP'nin 2007'de yüzde 45'ten 2011'de yüzde 49-50'ye çıkarak büyük fark
yaptığını hatırlayan yok. Dahası, bu büyük kitlenin, meselâ 1950'lerin
DP'sine kıyasla kendi dâvâsı ve partisine sahip çıkmak konusunda çok
daha kararlı ve bilinçli olduğunu; ordu ve bürokrasi vesayetine karşı
1990'ların ve 2000'lerin mücadeleleriyle bu hale geldiğini -- yani
öyle kolay kolay susmayacağını, saf değiştirmeyeceğini,
tarafsızlaştırılamayacağını veya pes etmeyeceğini de hesaba katmak
gerek.
Taksim'i ve Gezi Parkı'nı kurtarılmış bir bölge, bir tür alternatif
iktidar odağı veya mekânı, bir "çağdaş yaşam alanı" veya "sovyetler
atmosferi" gibi tahayyül etmeden önce, bir durup düşünelim: AKP
önderliği, 15 Haziran açıklamasındaki "zaman ve mekânla sınırlanmayan
bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi" açıklamasındaki meydan okumaya
rest çeker ve hükümet gibi değil de militan, partizan bir parti gibi
davranmaya karar verirse, ne olur acaba? Diyelim ki yarın öbür gün,
AKP Taksim'de büyük bir miting yapmaya ve bir milyon kişiyi Gezi Parkı
dahil bütün Taksim'e yığmaya karar verdi; ne olacak? Hepimiz biliyoruz
ki eylemcilerin ister Taksim meydanına, ister Gezi Parkı'na
"yerleşmiş" ve "burası bizim" diyen halinin hiçbir (meşru demiyorum)
kanuni temeli yok. Bu fiilî durum, sadece kamuoyu meşru saydığı (ve
dolayısıyla hükümet, daha fazla polis müdahalesinin meşru
sayılmamasından çekindiği) ölçüde devam edebilir.
Öte yandan, kimse de diyemez ki bu eylemciler gibi AKP'li kitleler de
Taksim'e gelemez, Taksim'de karşı-miting ve karşı-eylem yapamaz.
Vatandaşsa onlar da vatandaş; halksa onlar da halk; onların da kadın
ve çocukları ve (biz beğenelim beğenmeyelim) onların da talepleri var.
Diyelim ki "eh, yeter, biz de Gezi Parkı'na girip gezinmek,
serinlemek, piknik yapmak istiyoruz" dediler -- bunun gibi bir
gerekçeyle veya bir miting vesilesiyle, 100,000 insan yığıldı sırf
Gezi Parkı'na. Sokmayacak mısınız -- hangi güçle, hangi yöntemle, en
önemlisi hangi adalet ve hakkaniyet ruhuyla? Girdiler; çadırların
arasında geziniyor, her 5-10 kişilik eylemci grubun etrafını
50-100-200 kişiyle belli belirsiz sarıyorlar. Derken hafif itişme ve
sürtüşme de başladı... Bu, polisin uzaktan biber gazı atmasına da
benzemez. İçten içe 27 Mayıs 1960 (veya 9 Mart 1971) tekrarlansın
istiyorsanız, öyle "kardeş kavgası" bahanesiyle müdahale edecek bir
ordu da yok. Ne yapacaksınız, bu hipotetik gerilime ne kadar
dayanacaksınız?
Allahtan ki AKP bu kafada değil. Ben bu satırları, sadece Türkiye'nin
makro-realitelerini hatırlatmak ve fazla uzatılan tırmandırıcılıkların
nasıl zıddına dönüşebileceğine işaret etmek için yazıyorum.
http://kuyerel.org/yazarlarimizYaziGoster.aspx?id=1316&yazarId=101#.Uby3JOOviNA.gmail
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024