Halil BERKTAY
[21-23 Ekim 2016] Geçen gün sözünü ettiğim siyaset ve yalan (özellikle sol ve yalan) sorunsalına, önce ideoloji katmanı açısından yaklaşayım dedim. Yakınçağın üç büyük ideolojisi olarak Liberalizm, Nasyonalizm (ya da Milliyetçilik) ve Sosyalizm gerçeğe nasıl bakıyor; olabilecek en genel ve soyut düzlemde, doğrucu olmayı, (ahlâken haklı-haksız anlamında değil, gerçeğe uygun olan ve olmayan anlamında) doğruları söylemeyi, doğru konuşma ve yazmayı ne ölçüde mümkün kılıyor (veya kılmıyor); bununla başlamak istedim.
Sonra, bunu yazmaya başladığım anda bazı tanım ve ayırımlar yapmanın gerekli olduğunu farkettim. Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir. Şimdi ben de faraza diyeceğim ki gerçeği söyleyip söylememe konusunda görece en rahat olan Liberalizmdir; Nasyonalizm ve/ya Sosyalizm ise “nihaî amaç”ları açısından gerçeği daha kolay feda edebilecek, Makyavelizme daha yatkın bir yapı ve konumdadırlar. Oradan biri çıkacak; bak görüyor musun, liberallere nasıl kol kanat geriyor diyecek ve ardından, tarihte liberal bireylerce söylenmiş bütün yalanları saymaya koyulacak. Başka biri liberalizmi toptan aklamakla kalmayıp, bu zeminde AK Parti’yi de liberalizmle özdeşleştirerek övdüğümü zannedecek. Belki tam zıddında, sağın bütün kötülüklerinin liberalizmden geldiğini varsayan solcular yer alacak. Onlar da siyaset sahnesinin sağında yer almış politikacıların yalanlarını sıralayıp, bu yolla gene liberalizme vurmaya çalışacak.
Bu tür çarpıtmalar, en hafif deyimiyle kavrayışsızlıklar karşısında, ideoloji kertesi ile siyaset kertesinin aynı şey olmadığını baştan vurgulamak ihtiyacını duyuyorum. Birinden diğerine ancak çeşitli kademeler ve çoklu belirlenimlerle (surdetermination’larla) gidilebilir. Birincisi, ideoloji hayli soyut bir şeydir; olabildiğince “saf” şekliyle şu veya bu ideoloji, daha çok kendi klasik metinlerinin (diyelim Milletlerin Zenginliği’nin, Özgürlük Üzerine’nin veya Komünist Manifesto’nun), ya da belki (bunlardan seçme pasajlarla birlikte) günümüz ders kitaplarının konusudur. İkincisi, bu ideolojilerin kendileri çok veya az teorileştirilmiş olabilir. Örneğin Liberalizm oldukça sistematik bir dizi ilkeyi, Muhafazakârlık ise daha çok siyaset pratiğinde gözlenen tepkisel tavır alışları içerir. Evrensel olmaktan çok yerel ve göreli bir kavramdır; karşısına belirli bir meydan okuma çıkmalıdır ki muhafazakârlık neyi muhafaza etmek istediğine karar verebilsin, ki bu da somut koşullara bağlı olarak nerede durduğunun çok değişmesi demektir. Üçüncüsü, bu görece soyut düşünsel düzlemde dahi izolasyon değil eklektisizm geçerlidir. Hemen bütün modern ideolojiler rakiplerinden etkilenir; lâfzen yekdiğerini kesinlikle reddederken aynı zamanda onların çeşitli parçacıklarını kendi içine almadan yapamaz. (Marksizm, hiç olmazsa felsefî planda “mücadele eden zıtların da birbirini etkilediğini” kabul eder. Öte yandan, “proletaryanın ideolojisi” olarak kendisini “burjuva ideolojisi”nin ondan yüzde yüz ayrı duran, asla karışmayan ve bulaşmayan karşıtı gibi sunar. Ama büyük tektanrıcı dinlere de, Darwin’e de, bizatihî kapitalizme de çok şey borçludur. Nitekim “ilkel komünizm” fikrini Yahudi-Hıristiyan geleneğinin “yitirilmiş cennet”inden almadan edemez. Biyolojik evrimin karşısına kendi tarihsel evrim şemasını diker. Piyasadaki ölümcül rekabetin ve “hayat mücadelesi”nin alternatifi, ama aynı zamanda bir başka şekli olarak “sınıf mücadelesi”ni sunar.)
Dördüncüsü, reel hayatta hemen hiçbir ideoloji öyle “saf” şekliyle de yer almaz. Tersine, daima kesişme ve örtüşmeler, bileşimler, içiçe geçmeler söz konusudur. Başka bir deyişle, (X) ideolojisi illâ gidip kendisine bire bir tekabül eden (X) partisine hayat vermez; öyle bir “saf X elementinden yapılma” partiye rastlayamazsınız, politika sahnesinde. Tersine, doğadaki hemen bütün mineraller gibi, örgütlü-örgütsüz, kollektif veya bireysel her türlü siyasal aktör de toz toprakla, başka cevher ve alaşımlarla, oksidasyon ve amalgamlarla, cüruf, posa ve yığışımlarla birlikte çıkagelir. Herhangi bir (A) partisi, çok muhtemelen, tek bir ideolojinin somutlanışı olarak çıkmayacaktır karşımıza; öncelikle sırf (X) ideolojisinin değil, diyelim (X, Y, Z) ideolojilerinin mirasından parçacıkları değişen dozajlarda içerecek; bir de bunun üzerine, (tekrar, her partinin çizgisi ve davranış biçimlerine göre değişen dozajlarda) salt politika kertesinin gündelik, taktik icapları binecektir.
Bu da, zaten saf olmayan, tek bir elementten oluşmayan, başlı başına kompozit bir yapı sergileyen ideolojik arkaplan (ya da tabanda, en alttaki kayaçlar) ile reel dünyadaki varoluş hallerinin arasına, az veya çok geniş bir taktik marjın, bir siyaset marjının girmesi demektir. Bir liberali alıp emperyalist bir konuma koyarsınız; bu “liberalizm artı emperyalizm” eklemlenmesinden, Adam Smith veya John Stuart Mill’lerin klasik liberalizmine göre çok farklı sonuçlar çıkar. Çünkü söz konusu emperyalistlik (veya emperyalizmin işbirlikçiliği) konumu, kendi taktik-siyasî marjı ve icaplarını beraberinde getirir. Türkiye’de de, görece daha az ideolojik ve görece daha çok ideolojik partilerden söz edilebilir, ama hepsinde benzer bir marj söz konusudur. Kabul edelim ki AKP’ye kıyasla MHP, HDP ve CHP, hayli ideoloji sürümlü (ideology-driven) partilerdir. MHP aşırı Türk milliyetçisidir, HDP Kürt milliyetçisidir, CHP ise Kemalisttir (ya da modernist Türk milliyetçisidir). Ama (en azından bugün) hiçbirinin tek bileşeni bunlar değildir. MHP 1970’lerde yaptıklarından ve 1980 darbesiyle başına gelenlerden sonra, sokak şiddetinden uzak durmayı öğrenmiştir -- ki buna, demokrasiyi ve hukuk devletini görece sindirmişlik, demokrasinin getirdiği kısıtları ve başkalarıyla yan yana varolmayı bir nebze kabullenmişlik (açıkçası, evet, biraz demokrasi ithal etmişlik) de denebilir. Uzun süre faşizan bir parti profili çizen MHP, Mussolini ve Hitler tarzı “hem seçim, hem terör” ayakları üzerinde yürümek yerine, sırf seçim kulvarında yürümeye yönelmiştir; Atilla Aytemur’un son Bahçeli bunu hep yapıyor(22 Ekim) yazısında hatırlattığı bütün olgular, MHP’nin sineye çektiği bu yeni oyunu hakkıyla oynamanın icapları ve dolayısıyla temel ideolojisi ile siyaset realitesi arasına giren marjın tezahürleridir. HDP, bu dizinin girişinde de belirttiğim gibi (bkz Siyaset ve ahlâk (1) Külter’in düşündürdükleri, 19 Ekim 2016), daha ideolojik ve örgütsel düzlemde bile nasyonalizm (Kürt milliyetçiliği) ile Stalinizm ve/ya Maoculuğun bir karışımıdır; üstelik, otoritarizmi ve lider kültü, eleştirenlerine “Kürt Kemalizmi”nden söz ettirecek ve hattâ MHP’nin neredeyse aynadaki aksini oluşturacak kadar, lâfzen son derece karşı olduğu Türk devletçi-milliyetçiliğinin “Ebedî Şef”ciliği ve “Millî Şef”çiliğin esinlenmiştir; nihayet seçimler ve parlamento sahnesinde meşruiyet arayan pratik siyasetin icapları MHP gibi ona da, (maalesef MHP’ninkileri çok aşan) bütün zigzagları ve bocalamalarına karşın -- bu yalpaların beni ne kadar sinirlendirdiğini bir yana bırakıp objektif olmaya çalışıyorum -- ister istemez demokrasiye sürekli tâviz vermeyi, kâh “Kandil’in hatırına” bir tarafa yatmayı ama ardından bu sefer “Türkiyelilik iddiası ve oy hatırına” diğer tarafa yatıp tereddütlü ve yarım yamalak da olsa “silâhla olmaz” demeyi dikte etmektedir. CHP deseniz, tabii TC’nin kurucu partisi niteliğiyle çok büyük ölçüde Kemalisttir, ama her şeyden önce Kemalizmin kendisi evrensel bir kategori, bir tür “Weberyen ideal arketip” (Weberian ideal type) değildir, çünkü aslen bir nasyonalizm türü olmakla birlikte, ana mayası olan Türk milliyetçiliğinin içine hayli büyük dozlarda modernizm, (“muasır medeniyet seviyesi”ne) yetişmecilik, dolayısıyla devletçilik, ama aynı zamanda, daha küçük dozlarda olsa bile birkaç tutam liberalizm (evet!), birkaç tutam sosyalizm veya sosyal demokrasi (evet!), dolayısıyla birkaç tutam da evrenselcilik katılmış; bunlar birbirlerini bir şekilde dengelemiş ve terbiye etmiş; üzerine diğer örneklerde de olduğu gibi demokrasiye özgü yaptırımlar binmiş; sonuçta ortaya Türk milliyetçiliğinin -- elbette MHP’den çok farklı, hattâ -- değişik bileşenlerinin kâh oraya kâh buraya çekiştirmesi yüzünden son yirmi yılda nerede duracağını ve ne yapacağını bilemeyecek kadar kafası karışık hale gelen bir halitası çıkmıştır.
Bu ilk üç örnekten sonra bir de AK Parti’ye gelince, ideoloji katmanı ile siyaset katmanı arasındaki farkın iyice büyüyüp genişlediğini görüyoruz. Şüphesiz İslâmiyet ve İslâmcılık kökenlidir, ama yüzde yüz İslâmcı bir gündemi ve programı olduğu söylenemez (zaten on beş yıl önceki şeriatçı takiyye suçlamalarının unutulmaya yüz tutması da bunu yansıtıyor). Ayrıca hem muhafazakâr hem modernisttir, ki bu, CHP’nin daha radikal, tepeden inmeci modernizm damarından farklı, mutedil ve aşağıdancı bir muhafazakâr-modernizm anlamına gelir. Üstelik ciddî bir ekonomik liberalizm damarı da vardır (soldaki karşıtlarına kötüleyici anlamda “neo-liberal” dedirtecek kadar). Ama bir yandan da sağlık, konut, eğitim ve belediye hizmetleri gibi alanlarda bir yığın bölüşümcü (redistributionist) programı devreye sokmuştur, bu sefer laik elitistlerin “bir torba kömür, bir torba makarna” diye karikatürize ettiği, ama bu boyutları çok aşan, ciddî surette kurumlaştırılıp devamlılık kazandırılmış, sosyal tabanına önemli katkıda bulunan. Nihayet, milliyetçiliğin en yaygın “büyük ideoloji” olduğu bu ülkede ve toplumda, o da milliyetçidir, MHP, CHP veya HDP kadar olmasa da. Hepsinin bir karışımıdır ama doktriner olmayan bir karışımıdır; dolayısıyla çok daha faydacı ve pragmatiktir politika sahnesinde, bütün diğer partilere kıyasla. Siyasetin taktik icaplarını çok daha yakından kollamakta; bu da ne yapacağının ona izafe edilen ideolojiden/ideolojiler yumağından kolay kolay çıkarsanamaması, çoğu zaman öngörülememesi, rakiplerini ve dış dünyayı sürekli şaşırtabilmesi anlamına gelmektedir. Dikkat edelim; bu, çizgisi yok demek değildir. Her zaman oldukça belirgin bir çizgisi vardır aslında; öyle ki, diğer partiler çizgi kavramını neredeyse unutmuşken, hattâ açık seçik çizgi değişiklikleri dahi yapamaz veya deklare edemezken, yerine göre Yeni Türkiye, yerine göre (ister beğenin ister beğenmeyin) “millî ve yerli” gibi net çizgi formülasyonları ve değişimleri, son yıllarda hep AKP’den gelmektedir.
* * *
Farkına varmadan, kısa bir “Türkiye siyasası” (Turkish party politics) tasvirine sürüklendim sanıyorum. Geldiğim yere döneyim tekrar. Ana fikrim şuydu: İdeoloji ile politika ve siyaset sahnesindeki davranışlar aynı değildir, özdeş değildir. Dolayısıyla belirli partiler ve politikacılar yalan söylüyorsa, ya da diğerlerinden fazla ve sürekli yalan söylüyorsa, bu, kestirmeden salt ideolojik kökenleriyle açıklanamaz. Ama madalyonun diğer yüzünde, (tek ve mutlak belirleyici olmamakla birlikte) ideolojik mayalanmanın da bir payı ve sorumluluğu vardır kuşkusuz… Ancak bu kayıtlardan sonra, bazı ana ideolojilerin, en soyut düşünsel düzlemde, gerçeğe ve yalana ne kadar yer açıp açmadığı konusuna geçebilirim.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024