Halil BERKTAY
[11Temmuz 2018] Darbe girişiminin ikinci yıldönümüne dört gün var. Referandum bitti; başkanlık sistemi onaylandı. Seçimler de bitti; Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yeni çerçevede, yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Yemin etti ve kabinesini kurdu. Her bakımdan yeni bir döneme girdik. Başka bir deyişle, geçiş sarsıntıları geride kaldı. Artık AK Parti liderliğinin tutacak mı, tutmayacak mı, ya da kazanacak mıyız, kazanamayacak mıyız diye endişelenmesine gerek yok. 2017’de referandum sona erdiğinde, (mealen) “seçimlere kadar en ufak aykırılığa tahammül edemeyiz; böyle, topyekûn çatlaksız götürmek zorundayız” tarzı şeyler konuşuluyordu medyada. Herhalde bunun da zemini kalmadı. Beka sorunu bir şekilde halloldu. Önümüzde, iktidarın pek bir şeyden korkmaması gereken bir beş yıl uzanıyor.
Peki, bu dönemeç basına nasıl yansıyacak? Hukuka ve yargıya nasıl yansıyacak? Gene sosyalizm benzetmelerime dönecek olursam; daha önce de belirttiğim gibi Marx, “proletarya diktatörlüğü”nü sadece devrim ânının kendisi, kapitalizmden sosyalizme geçiş sarsıntıları için öngörmüştü aslında. Diyelim ki şimdi olan da bir AKP devrimidir. Farzedelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kapitalizm”i parlamenter sistem, “sosyalizm”i de başkanlık sistemiydi. Oldu işte; birinden diğerine geçtik. Buradan hareketle şunu sormak istiyorum: Gerilimin kaynağı bu geçiş sarsıntıları mıydı gerçekten? Bittiyse, son iki yılın anormal “ihtilâl hukuku [ve basını]” da sona erecek mi? Normalleşme başlayacak mı?
İlk ağızda ve makro planda, söz konusu anormalliğin en berrak ifadesi, adı üstünde “olağanüstü” olan OHAL kalkacak mı? Başkanlık sisteminde ve yeni kabineyle, KHK’larla yönetim de geçmişe mi karışacak? (1) Son iki yılda çıkarılmış KHK’lar yeni Meclisin onayına sunulacak mı? Ya da ne zaman sunulacak? (2) Doğrudan doğruya Cumhurbaşkanının Meclise sevkedeceği kanun tasarıları üzerinden, yeni yasama süreçleri ne zaman ve nasıl oluşacak?
Bir adım ötede, şu son iki yıllık dönemin kritik bazı mahkemeleri, gözaltıları, tutuklamaları, mahkumiyet kararlarına ne olacak?
Hemen belirteyim; FETÖ dâvâları, özellikle de ordu, yargı ve polis içindeki FETÖ dâvâları değil meselem. Bir, bu örgütün devlet yapısından temizlenmesini prensipte haklı buluyorum. İki, ayrıntılı bilgim yok; haklı-haksız sınırının nereden geçtiğini, ne kadarının “kurunun yanında yanan yaş” kategorisine girdiğini söyleyebilecek durumda değilim. Rastgele konuşmak istemiyorum; dolayısıyla da konuşma hakkımı yok sayıyorum.
Fakat ikinci olarak geliyoruz, YÖK’e ve üniversitelere... Gülencilerin kurduğu üniversiteler kapatılabilir de, devrettirilebilir de. Kapatılan bütün üniversitelerin bu kategoriye mi girdiği, veya aralarında kim vurduya gidenler olup olmadığı, tabii ayrı bir konu. Gene de esas itirazım bu kertede değil. Ne ki, burada bir de “kollektif cezalandırma” sorunu var. Bu üniversitelerin öğrencileri korundu, bir yere kadar. Ama gene bu üniversitelerde hasbelkader kadro bulmuş (başvurmuş ve kabul edilmiş), sözleşme imzalamış, önce veya sonra herhangi bir iç halkada yer almamış, sadece kendi işini yapmış, ders vermiş ve araştırmalarını yayınlamış – kısacası, namusuyla çalışmış istisnasız bütün öğretim üyeleri, sırf bu nedenle, yani şahısları hakkında ayrıca bir suçlama olmaksızın, bir tür gayriresmî kara listeye alındı ve bir daha akademik alanda iş bulamaz hale getirildi. İşte bunu asla hazmedemiyorum.
Yüksek öğrenimde bir başka problem, diğer muhaliflerin, en tipik olarak da “1128’ler bildirisi”ni imzalayanların başına gelenler. Tabii bu 15 Temmuz 2016’nın da öncesine, 2015 sonbaharına dayanıyor. Önemli, çünkü siyaset ile hukuk alanlarının birbirine karışmasının çok net bir örneği. Defalarca yazdım; o bildirinin (PKK’ya tek lâf söylemeyip sırf devleti sorumlu tutan, üstelik devletin hendek ve barikatları temizleme çabasını neredeyse soykırım gibi gösteren) içeriğine külliyen karşıyım. Fikir ve siyaset olarak tamamen yanlış buluyorum. 1980’lerin sonlarından beri sürekli eleştirdiğim dogmatik, dar kafalı bir solculuğun kalıntısı olarak görüyorum. Ama suç olmadığı kanısındayım. İmza verenlerinin apar topar işten çıkarılmasını, gözaltına alınmasını, haklarında dâvâlar açılmasını yanlış ve haksız buluyorum. Bütün bu süreçlerin yukarıdan ve siyaset alanından talimatla (Cumhurbaşkanının YÖK’ü, savcıları, güvenlik güçlerinin gü”göreve” çağıran konuşmalarıyla) başlatılmış olmasını ise ayrı bir sakatlık sayıyorum.
Ama haydi bunları da geçelim. Asıl derdim, “aydın ve yazar dâvâları”yla. Yazmaktan, konuşmaktan, fikirlerini dile getirmekten başka hiçbir şey yapmamış olanlar, daha ne kadar şu veya bu “iltisak”tan içerde yatacak? Bu yara kapanacak mı? Nasıl kapanacak?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024