Hasan CEMAL
Adam Başbakan. Ne özgür medya, ne bağımsız yargı, ne kuvvetler ayrılığı, ne şeffaf ihale düzeni takıyor. Bir telefonla haber attırıyor. Gazeteci attırıyor. Patron ağlatıyor. Bir telefonla Danıştay Başkanı belirliyor. “O işadamını mahkûm ettir!” diye bastırıyor. İhaleye fesat karıştırıyor. Kural tanımayan bir Başbakan o. Ben yaptım oldu, diyor. Devlet benim, diyor. Peki dünün mağdurları ne yapıyor?
Adam Başbakan, açıyor telefonu Adalet Bakanı’na:
- Beraat kararını değiştirin, diyor.
- O işadamını mahkûm ettirin, diyor.
Açıyor telefonu Adalet Bakanı’na:
- Danıştay’ın başına şu gelsin, diyor.
Açıyor telefonu:
- O ihaleyi iptal edin, diyor.
Açıyor telefonu iş adamına:
- Sen merak etme, gir ihaleye, diyor.
Akıl da veriyor:
- Biraz fiyat indir, diyor.
Yol yordam da gösteriyor:
- Oraya değil buraya yaz, diyor.
Yetinmiyor, güvence de veriyor:
- Sen merak etme, İsmet’i de (Savunma Bakanı) toplantıya göndereceğim, diyor.
Milyar dolarlık ihale böylece, Başbakan’ın devreye girmesiyle el değiştiriyor.
Adam Başbakan, açıyor telefonu:
- Atın o haberi, diyor.
- Sansürleyin o programı, diyor.
- Muhalefet adayının haberlerini o kadar çok vermeyin, diyor.
Gazete patronuna ağlatana kadar hakaret
Adam Başbakan, açıyor telefonu gazete patronuna ağlatana kadar baskı yapıyor, hakaret ediyor.
Buyrun, bir kez daha okuyun Başbakan Erdoğan’la Milliyet-Vatan gazetelerinin sahibiErdoğan Demirören arasında, geçen yılın mart ayı başlarında, İmralı Zabıtları’nın Milliyet’te yayımlanması üzerine yapılan konuşmayı.
BOŞLUK
Demirören: Üzdüm mü seni patron?
Erdoğan: Valla duman ettiniz her tarafı, rezil ettiniz.
Demirören: Ne zaman bir araya gelelim seninle?
Erdoğan: Valla, neyini bir araya geleyim ben yani, böyle bir rezillik olur mu ya…
Demirören: Bunu sızdıranları bulmamız lazım onun için…
Erdoğan: Siz bırakın sızdıranları yani sızdıran sızdırmış size o ayrı mesele de, yani sizin gazetenizin görevi böyle bir provokasyonu yapmak mı?
Demirören: Yok böyle aklımızın ucundan geçer mi sayın Başbakanım.
Erdoğan: Ne demek geçer mi canım, işte geçti daha ne olacak. Üç tane beş tane fazla satayım diye böyle namussuzluğu yapıyor. Hangi adamın yapıyorsa, ondan sonra siz hâlâ bunları savunuyorsunuz.
Demirören: Savunmuyorum. Bütün gece ben bununla uğraştım. Benim senden bir ricam var, sen bana bir yarım saatini ver.
Erdoğan: Valla çok sana yarım saatler ayırdık ya… Yani ayıp oluyor ya… Böyle bu şey olur mu ya… Bundan sonra zaten bir tane gazetenizden adam almayacağım yurtdışı seyahatlerime... Kaç kere oturduk konuştuk. Derya efendiyle (Genel Yayın Yönetmeni) ben de konuştum, arkadaşlarım da konuştu. Yani bu güzel bir sürecin içerisine girmişiz, bir çözüm süreci diyoruz, riskler alıyoruz, bilmem neler yapıyoruz. Ve yalan yanlış bir tane şey orada, atıyor manşeti, ahlaksız, adi herif, kepaze herif… Bu sürecimizi bizim baltalamak istiyor, siz de bunun patronusunuz.
Demirören: Peki, benden ne istiyorsun?
Erdoğan: Benim senden isteyeceğim, bu adamların, bu namussuzların hepsine ne yapacaksan yapman lazım. Yani bu başlığı nasıl atarsınız demen lazım. İşyerinizde size birisi bir namussuzluk yapsa acaba bir saat tutar mısınız?
Demirören: Tutmayız.
Erdoğan: Hemen kapıya koyarsınız.
Demirören: Ama ben söyleyeyim bak.
Erdoğan: Bu kadar risk alacağız, bilmem ne yapacağız, dün atılan başlık yenilir tutulur değil.
Demirören: Alo.
(Görüşme kesildi)
Erdoğan: Alo?..
Demirören: Gerekeni yapacağım ben Sayın Başbakan’ım, ben seni…
Erdoğan: Siz takdir ederseniz, nasıl şey yaparsınız.
Demirören: Ben sana söz…
Erdoğan: Derya (Sazak) bu işin birinci derecede sorumlusudur. Haberi yapan terbiyesiz (Namık Durukan) bunun sorumlusudur. Bunu kim ona sızdırdıysa…
Demirören: Ben onu bugün…
Erdoğan: İyi niyetliyse, kim sızdırdıysa onu söylesin, acil, onun hakkından gelelim. Eğer bu benim ekibimden birisiyse, ben gereğini yaparım. Ama bu BDP’den birisiyse onu da söylesin. Onu da, biz de gereğini yapalım.
Demirören: Ben size bugün akşama kadar kimden geldiğini önünüze getireceğim.
Erdoğan: Tamam.
Demirören: Tamam mı Başbakan’ım?
Erdoğan: Tamam tamam.
Demirören: Sen kendini üzme.
Erdoğan: Tamam tamam.
Demirören: Hadi bakalım.
Erdoğan: Peki hadi, hayırlı günler. Alo…
Demirören: Nasıl girdim bu işe ya, kim için… (Ağlıyor)
Erdoğan: Hayırlısı olur inşallah, peki, hadi hayırlı günler…
Demirören: Sağ olasın (Ağlıyor)
Erdoğan: Hayırlı günler.
Kural tanımayan bir Başbakan
Adam Başbakan.
Ne bağımsız medya takıyor.
Ne özgür medya takıyor.
Ne bağımsız yargı takıyor.
Ne kuvvetler ayrılığı takıyor.
Ne şeffaf ihale düzeni takıyor.
Bir telefonla haber attırıyor.
Gazeteci attırıyor.
Patron ağlatıyor.
TV’de program sansürletiyor.
Bir telefonla Danıştay Başkanı belirliyor.
Beraat kararını tersine çevirmek istiyor.
“O işadamını mahkûm ettir!” diye bastırıyor.
İhaleye fesat karıştırıyor.
Bütün bunları, bir Başbakan, Tayyip Erdoğan yapıyor bu memlekette.
Kural tanımayan bir Başbakan o.
Ben yaptım oldu diyor.
Devlet benim diyor.
Uzun lafın kısası:
Sözün bittiği yerdeyiz!
Dünün mağdurları ne yapıyor?
İhsan Dağı dün şöyle yazmıştı:
“Televizyonların yayınlarına, gazetelerin haberlerine karışan, gazete alıp satan, savcı atayan, mahkemenin kararlarını belirlemeye çalışan, kendi icraatlarını denetleyecek Danıştay'a kimin başkan olacağına kendisi karar veren, TV'de kimlerin program yapamayacaklarını belirleyen, muhalif partinin seçim afişlerini astırmayan, ihale bozup ihale dağıtan, yaptığı yasayla yargıyı hükümete bağlayan, internet yasasıyla hükümet sansürünü süreklileştiren, vatandaşı fişleyen, ötekileştiren, sürekli iç düşman imal eden, insanlara kolayca hain yaftası yapıştıran bir liderin ülkesinde liberaller ne yapar?
İtiraz ederler...
Dün, otoriter Kemalizm'e, militarizm’e ve 28 Şubat’a itiraz etmişlerdi. Mağdurun kimliğinden, inancından, düşüncesinden bağımsız olarak otorite karşısında özgürlükten,ceberut devlet karşısında toplumdan ve bireyin tercihlerinden yana durmuşlardı.
Şimdi de aynı ilkelerle aynı yerde duruyorlar.
Devlete karşı toplumu, otoriteye karşı özgürlüğü, zulme karşı adaleti savunuyorlar...
Peki, dünün mağdurları?..” (Dünkü Zaman’dan)
İhsan Dağı’nın sorusu yerinde.
Ben de soruyorum:
Hiç mi utanma duygunuz kalmadı?..
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024