Hilâl KAPLAN
Önce Hakan Fidan'ı nerdeyse "vatan hainliği"yle suçlar bir üslupla yayınlar yapıldı. Sosyal medyada, Fidan'ı "PKK dostu" diye ananlar bile oldu. Sabih Kanadoğlu'na benzer şekilde "Hakan Fidan ifadeye gitsin, bir çay içip döner" gibi muhtemelen söyleyenin de inanmadığı çağrılar dillendirildi.
Zemin kazanılamadığı, Başbakan ve kadrosunun vesayet kurma girişimine boyun eğmediği ve halkın büyük çoğunluğunun ikna olmadığı anlaşılınca; "Fidan'ın "şüpheli" sıfatıyla çağrılmasını neden onayladınız?" sorusuna tutarlı bir cevap verilmemesine rağmen "Hakan Fidan iyi de çevresi kötü" frekansına bağlanıldı. Bu sefer de KCK-MİT "ortaklığı" varmış gibi haberlerin servisine başlandı. MİT'çilerin bir kısmının deşifre olup öldürülmesi tehlikesine rağmen bu yapıldı. MİT'in istihbarî bilgiler elde etmek için yasal olan ile olmayan arasında gidip gelmesi zorunluluğundan bîhaber metinler döşendi. "Oslo görüşmeleri fiyaskodur" benzeri yorumlarla yargının yürütmeye müdahalesi tahfif edilmeye çalışıldı. Yani darbelerin genel-geçer meşrulaştırıcısı olan o argümana, 'hükümetin başarısızlığı'na vurgu yapıldı. "Velev ki hükümet başarısız oldu, hesabını yargı değil halk sorar" demekten imtina edildi.
Yetmedi, "Savcıların elinde dehşet bilgiler var, bildiğiniz gibi değil" denildi. "Onlar bizim savcılarımız, güvenmeyecek miyiz?" demagojileri köpürtüldü. Ancak yine olmayınca MOSSAD ve CIA'ye işaret etmeler ve "Savcı yapmış bir hata, büyütmeyelim" söylemine geçiş yapıldı. Hata işlemez kabul edilen savcıların da hata yapabileceği kabullenilmiş oldu.
"Ak Parti'yi bekleyen karşı-propaganda" yazımda anlattıklarıma ek olarak önümüzdeki günlerde de şu propagandayla karşılaşmamız muhtemel: PKK sorununa dair hükümet emniyetçi çizgiyi takip ederken şartsız, şüphesiz destek verenler yüzlerini tam ters istikamete çevirecekler. Geçtiğimiz sonbahar "PKK, bahara biter" gazını verip, şimdi haksız çıktıklarını itiraf edemediklerinden -keşke haklı çıksalardı elbette- bundan sonra gerçekleşebilecek her PKK saldırısını hükümetin yol açtığı 'emniyet zaafı'na bağlanıp, Ak Parti'ye fatura etmeye kalkışılacak. MİT üzerinden hükümete vurulmaya çalışılan darbe, bu şekilde haklılaştırmaya çalışılacak. Üstelik bu, PKK saldırılarında bahar aylarında artış olduğu 25 yıllık kısırdöngüyü takip eden herkesin malumu olmasına rağmen yapılacak.
7 Şubat darbe teşebbüsüne ilişkin kurulan bir diğer 'müdafaa' hattına göreyse Ak Parti ile Gülen Hareketi arasında bir ihtilaf yokmuş ama bir kısım liberaller, nifak tohumları ekerek bu tuzağı kuruyorlarmış. Mevzubahis hattın ön cephesinde Bugün yazarı Ahmet Taşgetiren yer alıyor. Taşgetiren, yazdığı iki yazıyla Ali Bayramoğlu'nun neredeyse tüm 'MİT krizi'ni yöneten akıl olduğunu, bu aklı simgelediğini iddia ediyor. Bayramoğlu'nun "otonom yapı" diyerek tarif ettiği emniyet-yargı işbirliğinin "törpülenmesi" gerektiği yorumunu da hükümeti "tuzağa" çekmek için yapılan bir çağrı olarak değerlendiriyor.
Eğer Taşgetiren, Bayramoğlu dışındaki yazarları da okuyorsa sorunun bu veçhesine değinenlerin sadece ondan ibaret olmadığını görebilir. Örneğin Ak Parti'ye yakınlığı ile bilinen Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete'nin Sabah'ta yayınlanmış yazısına göz atmış olsaydı bile 'suçu' sadece Bayramoğlu'na yükleme kolaycılığına kaçmazdı belki.
Ete, "otonom yapı" yerine oldukça sert bulduğum "neo-Kemalist aktörler" ifadesiyle mevcut duruma ışık tutmaya çalıştıktan sonra şöyle diyor:
"Ancak, bir cehalet perdesi altına gizlenmeyeceksek, Cemaatin bu son krizde, hükümetin yanında yer almadığı da aşikâr. Krizin patlak verdiği ilk günden beri, Cemaate yakınlıkları veya mensubiyetleri ile bilinen isimler, hem emniyet ve savcılığın iradesini sahipleniyorlar, hem de hükümetin kendisini hedef alan hamleyi boşa çıkarmaya yönelik teşebbüslerine karşı kampanya yürütüyorlar. Dolayısıyla, Cemaatin, mevcut krizde, planlı ve kararlı bir stratejiye sahip olduğu söylenebilir."
Ayrıca pek bahseden olmadı ama bu ihtilafa dair kanaatimce en dikkat çekici yazıyı Hocaefendi'nin talebelerinden olan Ali Ünal kaleme aldı. Zaman'da "Bir tecrübe, bir rüya ile teneffüs" başlığıyla yayınlanan yazıda "Hocaefendi'nin cübbesine ve 'öğrencilerine' dokunan Hz. Ömer (r.a.) bile olsa yanar" iması yapılıyordu. O yüzden "cehalet perdesi" ardına gizlenmenin, "bu liberaller de çok oldular artık!" homurtularıyla gerçeği bulandırmaya çalışmanın pek bir anlamı yok.
Zira Gülen Hareketi'nin siyasî bir birim gibi tek merkezden hareket ettiği tezini sadece liberaller değil, mütedeyyin kesimler de tartışıyor. Gülen Hareketi'nden bir kısım yazarın referandum süreci başta olmak üzere Ak Parti'ye desteklerini hatırlatıp âdeta "diyet" isteme izlenimi yaratmaları üzerine "Bürokrasi üzerinden iktidardan pay mı isteniyor?" sorusu akıllara düşmüştü ki "ganimeti paylaştırma" deyiminin de o günlerde dolaşıma sokulması bu soru işaretini güçlendirmeye yaramıştı.
Gülen Hareketi'ne mensup rektörlerin, valilerin, emniyet müdürlerinin, savcıların veya hâkimlerin olmasının mütedeyyin kesimleri rahatsız etmesi mümkün mü? Asla. Kitleleri esas sorgulamaya iten, devlet kademesindeki Gülen Hareketi mensuplarının işlerini yaparken hükümet/ devletten aldıkları talimatla mı başka bir merkezden aldıkları yönlendirmeyle mi hareket ettikleridir. Hükümetin görev yerini değiştirdiği pek çok emniyet mensubu olması da bu algıyı güçlendirmiştir. Eğer görev yeri değiştirilenler Gülen Hareketi'ne mensup değilse, neden bazı yazarlar bu değişikliği nerdeyse "kişisel" olarak algılayıp tepki gösterdiler? Eğer mensuplarsa hükümet, oy kaybetmeyi göze alarak neden böylesi bir inisiyatif almayı gerekli gördü? Bu sorular açıkça cevaplanmadığı için soru işaretleri de yerini muhafaza ediyor. Müslüman temsili olan yazarların hiçbirisi bu soruları açıktan sormaya cesaret etmediğinden bu düşüncelerin dindar çevrelerde hiçbir karşılığı olmadığı imajı inşa ediliyor. Ancak Gülen Hareketi'nden olan ve olmayan Müslümanlar bu soruların tartışıldığının ama tartışılmıyormuş gibi yapıldığının farkındalar...
Kaldı ki tüm bu olan bitenin ihalesini yazı hayatı boyunca ilkeleri uğruna "kaybeden ata oynamak"tan çekinmemiş, 28 Şubat'ta darbecilere karşı durmuş, Ak Parti iktidarında en sert muhalif yazılara imza atmış, Gülen Hareketi'nin yayın organında yazmasına rağmen "cemaat" kelimesine "üç harfliler" muamelesi yapıp eyyamcılığı seçmemiş bir yazara çıkarmak inandırıcılıktan uzaktır.
Ayrıca muhterem Taşgetiren'e şunu da sormak icap eder: Bir yayın organının Müslüman temsiline sahip olması ve orada yazan kişinin liberal temsiline sahip olması kendisine "misafir" muamelesi yapılmasını mı gerektirir? Örneğin Taşgetiren, beğenmediği bir görüşü olduğunda Gülay Göktürk'e de "Müslüman mahallesinde salyangoz satan" muamelesi mi yapacaktır? Kanaatimce bunun gündeme getirilmesi bile asgari nezaket ölçülerine uymamaktadır. (Bazı liberal yazarların en son "Mavi Marmara" direnişini tartışmaya açmalarında olduğu gibi "Müslümanların başöğretmenliği"ne soyunmalarını eleştirmiş biri olarak bu satırları yazdığımı hatırlatayım. İşin bu veçhesine değinmiyorum zira meselemizle alakalı değil.)
Günah keçisi ilan etmek nefslere hoş geliyor, 'kurban edilen' üzerinden safları sıkılaştırmaya yarıyor ve üzerimizdeki yükleri atmaya imkân sağlıyor olabilir. Ama gerçeğe yaklaşmaya yardımcı olmadığı kesin. Bence de "kediye kedi demek" ve şeffaf biçimde soru işaretlerini ortadan kaldırmak gereklidir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019