İlhami IŞIK
Cumartesi günü kaldığım yerden devam ediyorum.
Musul’un işgali DAEŞ ‘e sadece toprak ve bir devlet apartçığı kazandırmıyordu. Rehine kriziyle birlikte Tarık Haşimi üzerinden Türkiye’nin Sunni, Arap aşiretler üstünde kurduğu etki ve işbirliği ağı ciddi bir yara alıyordu. Maliki rejimini dengelemek amacıyla İran ile sürdürülen bölgesel rekabetin bir sonucu ve gereği olarak Tarık Haşimi’ye yatırım yapılmış ve bu etki olası krizler için bagajda tutulmaya çalışılmıştı. Ama DAEŞ, Musul’un işgali hamlesiyle çok amaçlı bu ilişkiye son vermekle kalmamış, Şengal, Mahmur saldırılarıyla ne denli tehlikeli olabileceğini göstermişti.
DAEŞ kuvvetlerinin Erbil’e yönelmesi elbette Kürdistan Bölgesel Yönetimi için çok ciddi tehditti. Öyle ki tam o dönemde Mesut Barzani’nin referandum ve bağımsızlık talebi, sanki bu talebin büyük maliyetini gözler önüne serercesine, DAEŞ tehditiyle karşılaşıyor ve bağımsızlık talebi yerini can güvenliği meselesine bırakıyordu. Kılıçlar çekilmiş ve amansız bir savaş başlamıştı. Aslında bu savaş bir bakıma bağımsızlığın askeri gücü olan peşmerge için de bir teste dönüştü ve ne yazık ki, savaşın ilk haftasında peşmerge bu savaştan istediği sonuçla çıkamadı.
Erbil saldırısının ikinci açık amacı, Bölgesel Kürt yönetimi ile Türkiye arasında imzalanan 50 yıllık petrol anlaşmasını işlevsizleştirmekti. Tam bu noktada rehine alma meselesinin mantığı da açığa çıkıyordu. Nitekim öyle oldu. DAEŞ Erbil’e saldırdığında Türkiye açıktan hiçbir şey yapamadı. Rehine meselesiyle aslında Türkiye bu plan için önceden rehin alınmıştı. Elbette bu durumun yansıması olacaktı. YNK ve Goran hareketi aracılığıyla İran, Kürt Bölgesi’nde gücünü artırıyor ve yine PKK üstünde inşa ettiği güçlü etkisiyle Türkiye’nin iç barışını tehdit ediyordu.
Türkiye içeride barış görüşmelerinde zorlanıyor, Kandil ve İmralı çıtayı yükselterek görüşmelerin müzakerelere evrilmesinde ısrar ediyordu. Oysa İmralı görüşmelerinin ilk mutabakatı olan ‘’geri çekilme’’ durmuş; geri çekilme bir tarafa, Kandil, şehirlerde YDG-H adı altında sonradan Sur, Cizre, Silopi, Nuseybin ve Yüksekova’da ‘’hendek ve barikat’’ savaşlarında tanık olacağımız gençlik hareketinin yapılandırılmasına hız veriyordu.
Tam da bu süreçlerde DAEŞ’ın Kobanê yi kuşatması sonradan da şehrin yarısına kadar işgal etmesi, Türkiye açısından DAEŞ artık sadece bir dış sorun olarak durmuyordu. Jeopolitik olarak DAEŞ’in Kobanê’ye saldırısının öyle sanıldığı gibi ciddi nedenleri yoktu. Siyasi açıdan da bu saldırı kelimenin tam anlamıyla tam bir siyasi aptallıktı. Erbil’in yanı sıra Kobanê saldırısı her şeyden önce güçlü bir Kürt uluslaşmasına neden olabilirdi ve oldu da. Ama bundan daha büyük neden ve hedef Türkiye’in kendi başına geliştirdiği çözüm süreciydi. 49 rehinenin serbest bırakılması ile Kobanê’ye saldırıyı aynı gün içinde tasarlayan akıl, Türkiye’yi töhmet altında bırakarak Kürt-Türk düşmanlığı için güçlü manipülasyonların tohumlarını ekiyordu. Nitekim Kobanê direnişi ve sonrasında ortaya çıkan siyasi sonuç, PKK’in tek taraflı ‘’devrimci halk savaşı’’ ilanıyla varlığına son verilen çözüm süreciydi.
Kobanê saldırısı sonrasında Türkiye 2013 yılının başında elde ettiği güçlü ve etkili konumunu yitirdi. Stratejik derinlik tarafından yapılandırılan Suriye politikası, içerdiği açmazlar yüzünden kısa sürede stratejik bir hayal kırıklığına dönüşüyordu. Suriye muhalefetini yapılandırmada rol oynayan Türkiye’ye, DAEŞ’in Suriye muhalefetinden ayrılıp, Esad’ın muhalif güçlerine savaş açması ilk büyük darbeydi. Musul’un işgal edilmesiyle DAEŞ’in tümden kontrol dışına çıkması bir tarafa, hem rehine hem de Musul’daki etki alanın kaybedilmesi ikinci büyük darbe oldu. Erbil saldırısı ve Kobanê kuşatması, bir bütün olarak Suriye politikasının öyle sanıldığı gibi derin bir stratejiden beslenmediğini ve her an çökebileceğini açıkça ortaya koyuyordu.
Nitekim 6-7 Ekim olaylarında Diyarbakır’da 40 kişinin öldürülmesi, Kobanê ile birlikte savaşın bir biçimde Türkiye toprklarında da sürdürüleceğinin ciddi işaretleriydi. Kobanê’nin düşmemesi için Bölgesel Kürt yönetimiyle girişilen Kobanê’ye peşmerge sevkiyatı, savaşın kazanılmasında ciddi bir rol oynadı ama aynı etkinin iç barışımız için ciddi bir dermana dönüşmediği de kısa sürede görüldü. Çünkü Kobanê kuşatmasını tasarlayan üst aklın tek hedefi Türkiye’yi sadece kendi iç sorunlarıyla uğraşan, sorunlu bir devlet konumuna sokmaktı.
DAEŞ, Türkiye’nin Suriye politikasını çökertmek amacıyla Arap Baharı karşıtı Küresel güçlerin oluşturduğu, sevk ve idare ettiği konjonktürel bir terörist yapılanmadır. DAEŞ her şeyden önce Türkiye karşıtı bir örgütlenmedir.
(Perşembeye devam edeceğim)
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025