İlhami IŞIK
PKK'yi nasıl değerlendirirseniz değerlendirin, PKK'ye ilişkin söyleyeceğimiz her laf, onu tanımlayacak her kavram, mutlak şekilde bir hakikati bir doğruyu işaret edecektir. “PKK terörist bir örgüttür” dediğinizde elbette bir doğruyu dillendirmiş olacaksınız. “PKK şiddeti siyaset haline getiren bir teşkilattır” dediğinizde de aynı şekilde PKK gerçekliğine parmak basmış olacaksınız. “PKK güce tapan bir yapılanmadır” söyleminiz de hakikatler arasında yerini alır. PKK'yi tanımlayan onu kavrayıp niteleyen bir dizi kavramı sıralayarak listeyi uzatabiliriz.
Ama eğer PKK gerçekliğini tarihsel bir momentte irdeleyip buradan dişe dokunur sonuçlar çıkaracaksanız, mutlaka ABD'nin Ortadoğu stratejilerine ve doymak bilmez arzularına bakmalısınız. PKK'nin tarih sahnesinde belirdiği dönemde hangi ihtiyaçların ürünü olarak, hangi taleplerin pratik işlevi olarak siyasette arz-ı endam ettiğini çok iyi bilmelisiniz. Hatırlayın; 1977’de Türkiye'de ne oluyordu? Olan şuydu? Kenan Evren önderliğinde askeri vesayet darbe planları yapıp, siyaseti anarşinin zehiriyle kundaklıyordu.
Türkiye'nin belli başlı bütün büyük illerinde sağ/sol çatışması adı altında başlatılan terör dalgası, halkı tedirgin etmekle kalmıyor adeta "can güvenliğim sağlansın da ben her tür yönetime razıyım" noktasına sürüklüyordu. Batıda bunlar olurken Doğu nispetten sakindi, ta ki PKK sahne alıncaya kadar. Doğu'da sağ ve sol ayırımı yeterince belirgin olmadığı için çatışmanın merkezi sol ile sol arasına kaydırdılar ve burada başrolü PKK'ye verdiler. 11 Eylül gecesine kadar PKK kendisine verilen görevi başarılı bir biçimde yerine getirdi. Artık 12 Eylül darbesi yapılmıştı. PKK'ye ihtiyaç kalmamıştı. PKK de Suriye'nin yolunu çoktan tutmuştu. Nitekim Abdullah Öcalan darbeden aylar önce Suriye'ye kaçmıştı.
Bu darbenin arkasında ABD vardı. Nitekim 12 Eylülden hemen sonra Amerikan başkanı "Bizim çocuklar işi becerdi" demedi mi? O gün de bugün de ABD'nin Ortadoğu'daki ayak izlerine odaklanmadan PKK gerçeği anlaşılamaz. Çünkü PKK her dönemde ABD hedeflerinin bir parçası olarak var oldu.
1970'lerin sonunda Sovyetler Birliği karşıtlığının dorukta olduğu bir dönemde ve Türkiye şiddet sarmalının göbeğinde yer cayır cayır yanarken, ABD, Sovyet yanlısı parti ve örgütlere karşı, onları yok etmek üzere, her türlü yol ve yöntem kullanılarak PKK denilen örgüt yapay olarak üretilmedi mi? PKK hormonlu bir örgüttü ve kurulduğu günden bugüne her zaman birileri adına vekaleten mücadele yürüttü.
Sırtını ABD'nin o günkü politikalarına dayayan PKK, güç ile var olma hedeflenmesinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Aynısını bugün de bölgede en sorgusuz devlet olan İran’a dayanarak hep sürdürüyor.
Karşımızda gücü yanında görünce canavarlaşan, karşısında güç görünce de teslim olan hiçbir ilkesi olmayan, ahlaktan yoksun, vicdani hiç bir duygusu olmamış, sürekli mutantlaşan bir örgüt var.
Evet bütün bu söylediklerimiz doğru. Doğru olmasına doğru da, peki neden bu doğru tespitler sorunun çözümüne yetmiyor? PKK'nin doğru bir şekilde tarif dilmesi, PKK'nın varlığıyla yol açtığı sorunların otomatik çözümü olamıyor? 40 yıllık siyasi pratik göstermiştir ki, doğru tarifler doğru çözümlerin garantisi olamamıştır. Peki o zaman sorun nedir? Neden doğru tanılar doğru çözümlerle buluşamıyor? İşte bu noktada PKK gibi bir sonucu doğuran tarihsel nedenlere çok soğukkanlı biçimde bakmak gerekiyor.
PKK, Kürt sorununun bir sonucudur, nedeni değil. Kürt sorunu doğru bir biçimde çözüm yoluna koyulmadan PKK sorununu çözmek neredeyse imkansızdır. Kürt meselesinin barışçıl, sivil ve demokratik çözümü beraberinde PKK'nin yok oluşunu getirecektir. Bu bir bakıma bataklık-sivrisinek hikayesine benzer. Bataklık kurutulmadan sivrisineklerle baş etmek mümkün değildir.
PKK'ye rağmen Kürt meselesinde yeniden inisiyatif ele geçirilmek isteniyorsa bunun yolu artık daha çok belirgin ve mümkün. 25 Eylül’de Kürdistan Bölgesel Yönetimi bağımsızlık referandumu yapacağını ilan etti ve şimdilerde de yoğun bir çaba ile uluslararası destek arayışında. Bu referanduma karşı olduğunu ilk açıklayan örgüt PKK oldu. PKK'nin bu tavrı, Türkiye'ye altın tepside bir tarihsel fırsat sunuyor. Kürt meselesine yeniden ortak olmak ve PKK'ye karşı bir ahlaki üstünlük sağlamak fırsatı bir adım ötede.
Bu konuda Ankara PKK'ye paralel bir siyaset mi izleyecek, yoksa bütün Kürtlerin takdirini kazanacak yeni bir siyasetin altına imza mı atacak? Global güçlerin bütün ihtişamlarıyla Kürt coğrafyasında müttefik ve ittifak arayışında oldukları biliniyor. Bu eksende de iki güç ortaya çıkıyor.1- Mesut Barzani'nin temsil ettiği geleneksel Kürt güçleri ile 2- PKK'nin temsil ettiği melez ve işbirlikçi güçler. Türkiye hangisini tercih edecek?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile birlikte hareket etmek, PKK sorununun çözümü için de devasa imkanlar doğuracaktır. Bunun anlamı bir taşla üç kuş vurmaktır: 1- Bölgesel yönetimi destekleme siyaseti içeride PKK karşıtı Kürtlerin daha çok güçlenmesini sağlayacaktır. 2- Bölgesel yönetimin oluşturduğu meşruiyet zemini, içeride daha kolay çözüm adımlarının atılmasını sağlayacaktır. 3- Bölgesel yönetimin referandum kararını desteklemek, Türkiye'yi ABD ve Rusya gibi yeniden Irak ve Suriye denklemin içine sokacaktır.
Bu siyaset tarzı PKK'nin etkinliğini ciddi biçimde sınırlayacaktır.
Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenen PKK, bu sorunun çözümüyle bir örgüt olarak ölü siyasi partiler mezarlığındaki yerini alacaktır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025