İlhami IŞIK
Hukukun üstün olması gerektiğine inanıyorum. Benim için adalet toplumsal refahtan daha değerli, daha gerekli ve daha erdemli bir toplumsal mutabakat kavramıdır. Refah içinde yaşayan bir toplumdan mı yanasın, yoksa adil bir toplumdan mı sorusu sorulduğunda, tereddütsüz bir şekilde, benim tercihim ve kararım adil toplum olur. Toplumsal hayatımızın merkezinde bir paradigma olarak adaletin yer alması gerektiğine inananlardanım. Merkez ve her şeyi belirleyen temel insani ilişkilerimizin kaynağında, doğasında, ruhunda, şekil ve özünde ve son kertede de kendi kendine yeterli, kendi başına tek neden olarak adaleti sahiplenmemiz gerektiğine bütün yüreğimle inanıyorum.
Adalet, yolumuzu aydınlatan en büyük deniz feneridir. Adaletsiz bir toplum kesinlikle karanlıkta kalmış, el yordamıyla yolunu bulmaya çalışan saldırgan ve zalim bir toplumdur. Bizi iyi yapan şey adalet duygumuzdur. Tersi de doğrudur, bizi kötü yapan da körelmiş adalet duygusu ile adil olmayan davranışlar sergilemektir. İyi ve kötünün merkez ayrımında sadece adalet vardır. Adil isek “iyi” kategorisindeyiz. Değilsek kötüler kervanına katılmışız demektir.
Bu yazıyı yazmaya başlarken ilk cümlesinde söylediğim gibi, hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Her koşulda ve her zaman diliminde her şeye rağmen, şaşmaz ölçümüz hukuk, hak ve adalet olmalıdır.
Hukukun üstünlüğüne inanmak ile bugün yaşadığımız gezegende hukukun üstün olduğuna inanmak aynı şey değildir. Hukukun üstün olmasına inanıyorum, ama ulusal ve uluslararası ilişkilere hukukun egemen olduğuna inanmıyorum. Bu inancımın önünde engel olarak gördüğüm bir dizi olumsuz örnek var; ama en büyük ve emsalsiz tek örnek bizzat ABD’nin kendisidir.
Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD kendi ulusal çıkarlarını bütün dünyaya uluslararası hukuk diye dayatmaya başladı. Bütün uluslararası antlaşmaların özünde ABD’nin çıkarları var ve bu çıkarları güç dayatması ile sözüm ona devletlerarası ilişki hukuku metinlerine dönüştürüldü.
Devletlerarası ilişkilere kisve olsun diye icat edilen bir dizi uluslararası hukuki metin aslında ABD’nin çıkarlarını kollayan basit talimatlardan ibaret. Son örneklerinden biri de, Reza Zarrab davası olarak kamuoyuna deklere edilen davadır.
Bilindiği gibi ABD’nin Birleşmiş Milletler kararı olmadığı halde İran’a uyguladığı tek taraflı ambargo bir dizi devlet tarafından benimsenmedi. Başta Rusya ve Çin olmak üzere normal ilişkilerinin üstüne çıkarak, adeta İran’la ekonomik işbirliği ilan ettiler. Bu iki devletin İran’la kurdukları ticari ilişki 100 milyar dolarları aştı. Bu durum ambargonun delinmesi ve dolayısıyla dava konusu olmadı.
Peki ama neden ABD Reza Zarrab’tan hareketle hem Reza Zarrab’ı hem de şimdilik örtük olarak Türkiye’yi sanık sandalyesine oturtmak istiyor? İran’a söz konusu ambargoyu ABD uygularken Türkiye’nin bu konuda çok ciddi arabuluculuk yaptığını herkes biliyor. Ve yine herkes çok iyi biliyor ki Türkiye söz konusu ambargo kararının altına imza da atmadı.
Eğer İran’a ambargo uygulamak ABD ve Türkiye arasında bir sözleşmeye dayanmıyorsa, ABD hangi hukuk normları ile Türkiye’yi bundan sorumlu tutabilir? Türkiye ve ABD arasında bir akit söz konusu değil. Tam tersine Türkiye bu karara muhalif olduğunu ilk gün açıklamıştı. Peki neden ABD Türkiye’yi suçlu ilan edip itibarsızlaştırmak istiyor?
Aslında nedeni basit; Türkiye artık ABD’nin Ortadoğu’daki bir ileri karakolu değil. Türkiye Ortadoğu’da ABD’nin her istediğine selam çakıp esas duruşa geçen o eski Türkiye değil. Reza Zarrap davasının merkezinde, Ortadoğu meselesinde Türkiye ve ABD ihtilafları yer almaktadır. ABD yeni Ortadoğu politikası için Türkiye’yi rehin almak istiyor ve Reza Zarrab davası elindeki tek şantaj kozu.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025