İlhami IŞIK
Güneşin Doğu’da battığı yıllardan bahsetmek istiyorum. Her şeyin iç içe geçtiği, anlamakta zorlandığım bugün düşündüğümde ‘mümkün değil/olamaz’ dediğim, her şeyin ama her şeyin yaşandığı yıllardı 1978-1980 yılları arası…
Dünyada Afganlardan sonra, Afganlar için dayak yiyen ilk insanım ben. Bunu çok acıklı bir hikâyesi de var aslında kendi yaşadığım…
Toplam nüfusu o zamanlar 30 bin olan bir şehri göz önüne getirin. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) 4 bin işçisi var. Bir petrol şehri… Nüfusun yarısı işçi olan bir şehir… Diğer yarısına yakını da esnaf olan bir şehirde, ekonomik anlamda kendisine yeten bir şehirden söz ediyorum.
Batman’dan.
Bu şehirde doğdum ve gençliğimi bu şehirde geçirdim. Bilmiyorum sizler hatırlar mısınız, Doğu’da ve Güneydoğu’da o dönemler sağcı olmak ayıp bir şeydi. Gençlik tümüyle sol kökenliydi, solcu olmak durumundaydı ama solcu olmak durumundaydı derken nokta koyamıyorum.
Hangi sol? Bir de o var. Saydığım zaman yetişmekte zorlanıyorum sol örgütlerin ve fraksiyonların isimlerini. Şöyle bir sayayım istiyorsanız:
Başta ünlü Halkın Sülalesi grubundan söz edeyim. Meşhur Aydınlık; bugünkü Doğu Perincek’in o gün çıkardığı ve herkesi düşman gördüğü, bugünkü gibi ‘sosyal faşist’ dediği, baş düşmanın da Sovyetler Birliği yani Rusya olduğunu savunan bir Aydınlık.
Sonra Halkın Sesi, Halkın Gücü, Halkın Birliği, Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu vb. halkla başlayan onlarca örgütlenme… Bu yüzden onlara Halkın Sülalesi denirdi.
Bu örgütlerin hepsinin kendi gazeteleri, dergileri ve çeşitli yayın organları vardı.
Diğer tarafta Dev-Genç, Dev-Sol, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Partisi-L, Türkiye Komünist Partisi-ML, Türkiye Komünist Partisi-D, Türkiye Komünist Partisi-MLD vb adlarda onlarca örgüt…
Kürt coğrafyasında da DDKD, DHKD, Ala Rızgari, KUK, Apocular vb sayısını şu anda hatırlayamadığım örgütler.
Bunların hepsi de şu veya bu şekilde o küçücük ilçede kendisini temsil ediyordu.
Batman o zaman bir işçi kenti olduğu için de Türkiye’nin küçük bir fotoğrafıydı. Herkesin kendisini ifade edebilecek ya da örgütlenmesini sağlayabilecek birilerini bulabileceği bir yerdi.
Ben de bu örgütlerin içindeydim. Sadece Türkiye’deki onlarca fraksiyonu değil, Vietnam, Angola, Mozambik, Etiopya, Eritre, Arnavutluk, Küba’daki devrimci sol ulusal kurtuluş mücadelelerini isim isim ezberlemiştik.
Ama o güne kadar Afganistan’ı hiç duymamıştım.
Ta ki göz altına alındığım 27 Aralık 1979 tarihine kadar.
18-19 yaşında solcu olan bir gençtim. Sovyetler Birliği’ni de meşhur ideologlar üzerinden okuyorduk. Mihail Susnov, Konstantin Zaradov gibi ideologlar; ki onlar Sovyetler Birliği’ni dünyanın en güçlü ekonomisine sahip, refahın inanılmaz derece yüksek olduğu, sosyal yaşamın muhteşem olduğu, ekonomik sıkıntıların hiç yaşanmadığı, işçilerin ve emekçilerin en özgürce kendilerini ifade ettiği, sömürenin ve sömürülenin olmadığı bir ülke olarak anlatıyorlardı.
Biz de sömürüsüz, ezenin-ezilenin olmadığı, baskının olmadığı, feodalizmin olmadığı, hakça bölüşümün olduğu bir dünyayı özleyenler olarak bu ideologların Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi rakamlarla oynayarak tarif ettikleri bu dünyaya inanıyorduk.
Bu hayallerden gözaltına alınır alınmaz bir polis şefinin “siz komünistler Afganistan’ı işgal ediyorsunuz” diye başlayan ve bitmek tükenmek bilmeyen bir dayak faslı ile uyandım:
“Afganistan’a gireceksiniz ha, nasıl girersiniz!”
Tabi ki ilk defa duyduğum bir ülke… Afganistan’ın benimle ne alakası var… Bulunduğum küçücük bir ilçeden binlerce kilometre ötede bir şeyler olmuş, Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal etmiş. Komünist olan Sovyetler Birliği olunca solcuların hepsini de komünist olarak gören bir polis şefi suçluyu bulmuştu: 19 yaşındaki ben!
“Nasıl girersiniz Afganistan’a, Türkiye’yi de mi böyle işgal edeceksiniz” sözleriyle dayak yiyorum ama hiç duymadığım kelimeler ve isimler üzerinden dayak yiyorum ve de benimle ne alakası olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Ancak anlamak mümkün değil çünkü adını hiç bilmediğim bir ülke üzerinden, işgal edilmiş o ülke nedeniyle ben işkenceye maruz kalıp dayak yiyorum. Çok kötü bir dayak ama…
Büyük bir öfke ve hınç ile sanki biriktirilmiş öfke ve hınç ile işgalle aynı gün o öfkelerinin hepsini benim üzerime kustular. Beni ne kadar dövüyorlarsa, kendilerine göre işgalcileri, Sovyetler Birliği’ni dövüyorlar. Büyük bir hınç dayak atmanın ve dövmenin derecesini artırıyor.
Bir işgalci yakalayıp o işgalciyi linç etme söz konusu. Aslında ben hafifleterek anlatıyorum. Aslında bir linç söz konusu; yüzüm ve gözüm kanlar içinde dağılmış ve durmak bilmiyorlar. Bakıldığı zaman ben küçük bir çocuğum. Kocaman ve çok güçlü insanlar tarafından dayak yiyorsun. Anlama durumun da yok, çünkü hiç bilmediğin bir durumla karşı karşıyasın. Öğrendiğin her şeyi gözden geçiriyorsun.
Ben o gün İlerici Gençler Derneği (İGD) üyesiyim. Barışı savunuyorum. Kürtlerin ve Türklerin barışını. Barışı savunduğum için Kürt siyasetini buldozer gibi ezen Apocularla tartışıyorsun. Büyük tartışmalar yapıyorsun. O büyük tartışmalar yetmemiş Apocularla, bu sefer durum fiziki saldırılara dönüşmüş. Buradaki bütün o ismini saydığım örgütlerin hepsi tasfiye olmuş/edilmiş ve tek onlar kalmış. Öyle bir yerde bu tartışmalar içerisinde Afganistan adı hiç geçmemiş, hiç konuşulmamış. Yabancısı olduğum bir ad. Bilgi sahibi olmadığım bir ülke ve öyle bir durumdan ötürü de feci şekilde dayak yiyorum. Hafızamı niçin, neden ve ne alaka diye yoklamaya çalışıyorum; ama kuramıyorum bir bağ doğal olarak. Oysa karşımdakiler kurmuşlar ve o hınçla bana saldırıyorlar.
Elbette sonradan öğreniyorsunuz. Çünkü Afganistan benim için çok acılı bir hikâyenin başlangıcı oldu.
Biz aslında Sovyetler’i, solu savunurken, darbelere/işgallere karşı bir mücadelenin ulviliği adına hareket ederken, meğerse Sovyetler bir ülkeyi işgal etmiş. Askeri darbe yapmış.
Oradaki Komünist Partisi’nin genel sekreterleri birilerini zehirlemiş, yastıklarla birbirini boğmuşlar.
Böyle bir ülke Afganistan ve askerler içerisinde örgütlenip darbe yapan bir Komünist Partisi…
Aslında aynı bizdeki gibiydi. Farklı fraksiyonlar birbirine karşı darbe yapıyor, birbirlerini öldürüyorlardı.
Ben de bu vahşi dayağı hiç unutmamak adına bir hınçla Afganistan’ı tanımaya giriştim. kitapların ve dergilerin içine daldım. Daldıkça hayal kırıklığım arttı.
Sol ve komünist düşünce liderlerinin Afganistan’ı nasıl bir uçuruma sürüklediklerini öğrendim.
Nur Muhammed Teraki, Hafizullah Emin ve Babrak Karmal adlarını öğrenirken bu liderlerin birbirlerine karşı acımasız tavırlarına da şahit oldum
Öyle acımasızca birbirlerine düşmanlıklar ki
Birbirlerinin yemeklerine zehir katıyor
Birbirlerini yastıkla boğuyorlardı. Okudukça hayallerim de yıkıldı.
Afganistan’da darbe olmuş, işgale uğramış, özgürlük/demokrasi getireceğim diyenler birbirini öldürüyor, suikastlar düzenliyor. Bu da yetmiyor ülke işgal ediliyor.
Diğer yönüyle özgürlükler demokrasinin, sınıfsız toplumun adası dediğin Sovyetler Birliği’nin öyle olmadığı, Mihail Sustov’un, Konstantin Zaradov’un anlattıklarının hepsinin yalan olduğunu öğreniyorsun.
Bürokrasinin, yoksulluğun tavan yaptığı bir ülke. Askeri anlamda askeri bürokrasinin çok güçlü olduğu, ekonomik anlamda eşitsizliğin doruklarda yaşadığı bir ülke… O dayakla beraber o dayağın nedenini araştırırken bütün dünyam da alt üst oldu.
Şimdiye kadar mücadele ettiklerimin, öğrendiklerimin hepsinin yalan olduğunu öğrendim.
Böyle bir dünyaya adım atıyorsun. Yol bitmiş, neye inanacaksın ve güveneceksin… Eşitlik, demokrasi ve özgürlük söyleminin sahiciliği kaybolmuş dünyanda. Öğretilenlerin yalan çıkması sende çok derin hayal kırıklıklarına neden olmuş.
O yüzden 1979 yılında Afganistan için yediğim o dayağı hiç unutmadım.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025