İlker DEMİR

DEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF
4.10.2025
283

TBMM açılışında kamuoyuna servis edilen fotoğraflar siyaset sahnesini karıştırdı. Siyasi atmosferi sanki ikiye böldü. Bir tarafta TC Başkanı'nın açılış konuşmasını boykot edenler, CHP, Tip, Emep, Töp, diğer tarafta dinleyenler, diğer partiler.

Yeni bir ittifak mı oluşuyor diye ne kadar pompalansa da oluşan zahiri bir hoşgörü algı yaratımından öte gidemedi. Bu algı da zaten fazla sürmedi, birkaç gün ve birkaç açıklamadan sonra dağıldı, her biri kendi yoluna koyuldu.

Ama ayrı politik hattın en kahır çekeni, kendince kararlı mücadele edeni DEM vekillerinin pozları elden ele dolaştı göze, gönüle ve çirkin politik sıfatlara battı, batırıldı.

Bunlar, Erdoğan karşısında Dem vekillerinin göbekten el bağlamalı sempati yüklü tebessüm fotoğraflarıydı.

Ağzı olan konuştu. Yılışık yavşama teslimiyet yazılabilir sıfatlardı. Mücadeleyi, Kürt halkını sattı diyenden de geçilmedi. Bazıları provakatifti ve sahibine aitti.

"Eleştirenler" Kürt özgürlük mücadelesinin ödediği bedellere bu duruşun yakışmadığını vekillerin ve Dem yönetiminin yönetim eksikliğinden bahsetti.

Ama Dem yönetimi hiç bağımsız bir yönetim oldu mu ki?

Kimileri yanlışın nedenini Öcalan'ın tasarlayıp devletle girdiği "teslimiyet"  politikasına dayandırdı.

Öte yandan, kimi savunanlar da yine mücadeleden, bedellerden,mücadelecilerin yumurta küfesi taşıdığından bahsetti, mücadelede yer almayanların bu kırıcı eleştiriye hakkı yoktur dedi ve bunu "Çanakkale geçilmez!" edasıyla "ata"dı.

İki taraf da iyiyi savunmak istedi, ama eksikti, eksiklikte eşitlik arandı.

Birkaç saatlik meclis kokteylinde başlayan fırtına bir türlü dinmedi.

Eleştiri neydi, kırıcı/yapıcı neydi, sınırı nerede başlar nerede biter belli değildi.

Ama bu tartışma yeni değildi, epaydir gına getirendi.

E feodal kültür, düello edecek değil ya, her an pusuda, aklınca gafleti sezdi mi alnının ortasına basacaktı "kurşun"u, bastı. Giyim kuşam teknoloji tamam da kültürü hemen değiştiremiyordu; eleştirenler 12 Eylül'de kalma, donanımsız, tükenmiş "delikanlılık kriterli" sol veya kapitalist modernistlerdi. Argümanları, o duruş delikanlılığa, ödenen bedellere ya da solculuğa sığar mıdan öte ö değildi.

Yaldızlı tumturaklı cümleler teori ve dayanak üretmiyordu.

Çok az yazar ilkeler, eleştiri ve yöntem üzerinden değerlendirdi konuyu. Duruş ve politik ifade üzerine yazan  Doç Şebnem Oğuz bir "kelaynak"  gibiydi. "Sol"culara "konuyu bilerek eleştiri yapın" dedi analiziyle.

Hep söylenir ya,"her sakallı dede değildi."

Türkiye'de sol Cumhuriyet kurulduğundan beri, öncesini geç, devletin zulmünde yaşadı ve hala yaşıyor. Ama hala insan hakları, kişilik hakları öğrenilemedi. Ekolojiyi bilmemesi, aksesuar kalışından belli. Yıllarca öğrendiğini sandığı eleştiri özeleştiri ve ikna metodundan da yoksundu. Olmasa bu yüzyıllık badirelerden sonra sol seçenek olurdu.

Sol bir parti, hatta DEM, sivil bir (düşünce) örgüt, bir "akil"  kişi çıkıp, "hele bir yüze kadar sayın, önce o fotoğraftaki arkadaşları dinleyin demedi. Çünkü bizim egemen sol SAVUNMA HAKKInı bir türlü içselleştiremedi. Şener Şen bile filminde "hele bir sor, niye" diye defalarca söyledi ama nafile, o pırıl pırıl dinamik gençler yaşlandıkça, istisnalar dışarı, devletin yetiştirdiğine döndü.

O fotolar geçmişi geleceği bir anda nasıl silerdi, işte o beyninde yüklü değildi? Sevap değilse günahtı.

Her insanın gaf anları vardır, mesela insanın en çirkin anı tavuk yerken/ısırırken, öyle bir fotoğrafı bir kibar İstanbul efendisini, "bu vahşi adama bak"  diye servis etsen doğru mu olurdu?

Dem vekilleri diplomatik duruş dersi mi almıştı? Asla niyetleriyle bağdaşmayan, iyi sandıkları enstantene/bir duruştan "idam"  etmek yanlıştı.

Ama bu vesileyle Dem'in vekil belirleme politikası, o seçici komisyon diktası, üç dönemdir görevi ekonomi(uzmanı) olduğu halde solun ekonomik büyümeden yana olmadığını, kalkınmacı olduğunu yeni yeni söyleyebildiği, yine uzatmalı diğerinin, mecliste "ekonomik büyüme rakamlarınız şişirme, silikonlu, hormonlu" diye "sol" konuştuğunu sandığı vb  eleştirilse neyse. Ama bu hamaset değil donanım isterdi. Birkaç kişi dışında kimse dile getirmedi.

Velhasılı ortada cehalet fırtınasından başka bir şey yoktu. Solu da modernisti de cahildi. Bileşenlerle daha bir süreci örgütleyemediler.

Hükümet muhalefetten daha örgütlü daha donanımlı. Çünkü muhalefet değil halkı, kendini bile örgütleyemeyecek durumda. Mesela Dem ve bileşenleri politik programatik bir ittifak içinde değiller. Onca yıla rağmen olmaları gerekmez miydi? Sadece Kürtlerden vekil alarak ittifak olmazdı ki. Meclisin açılışında dahi ortak duruş sağlayamadılar. Bir çığır açacak komünal/ yatay örgütlenme, doğrudan demokrasi de hala sağlanamadı. Devleti suçlamak çok anlamlı değil, bu halle süreç tabi ki ağır ilerler. Devletten beklenirse çok beklenir! Sürecin yol alması mücadele ve mücadele ittifakları.

Öte yandan birinci partiyim diye ekranları titreten CHP mecliste ortak duruş örgütleme, çözümün altına elini sokarsa angaje olmaktan korktu. Çözüme dair hangi toplantıyı yaptı hangi toplantısında şövenizmi eleştirdi? CHP demokrasi ittifakı kurmayı aklından dahi geçirmedi, yıllardır herşey kendi çatısı altında olsun istedi. Dolayısıyla CHP'nin demokrasi, çözüm istediği halka, kimseye  geçmedi. Tayyip kötü, otokrat, ekonomi iflas diye iktidar olunamaz. Sen neden iyisin? İktidardan ne farkın var ortalıkta somut bir burjuva demokrasisi vaadi görünmüyor.

Böylelikle demokratik toplum yürüyüşünün bugün birkaç fotoğrafta, yarın başka bir devlet sakıncasında boğulmaması için demokrasi ittifakının kurulması şart.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar