Kürşat BUMİN
Karar neredeyse “PKK’nın tarihi” başlığı altında kitap haline getirip piyasaya sürülebilecek nitelikte. Abartmıyorum açıp bakabilirsiniz; karar metninin neredeyse yarısı bu konuya hasredilmiş bulunuyor. Kim bilir kaç dosyadan derlenen bu “tarih”in mahkemeye yapılan başvuruyla ne ilgisi var derseniz haklısınız çünkü gerçekten bence de ciddi hiçbir ilgisi yok
Yazının başlığında işaret ettiğim konuya girmeden önce AYM kararıyla eşzamanlı olarak gündeme düşen bir başka gelişmeye değinmek istiyorum: Adına “OHAL Komisyonu” denilen adalet dağıtıcı kurum nihayet (5 aydan sonra) önündeki 102.432 dosyadan üç yüzüne (yüz diyen de var) ilişkin kararını açıklamış. Mesleğe iade ve başvuru reddine ilişkin oran henüz meçhul. Ümitsiz ve sabırsız olmamak gerekiyor tabii ki; 5 ayda 300 dosya ile ilerleyen süreç çok geçmeden 102.432 başvuruya da elbette bir çare bulunacaktır… Yok eğer “İdare Mahkemesi’den Danıştay’a uzanan anayasal kurumların yetki alanına giren bir konuda nevzuhur bir Komisyon nasıl karar sahibi olabilir?”diyorsanız, sorunuzun cevabını tabii ki siz de biliyorsunuz.
Neyse, biz geçelim asıl konumuza, AYM’nin Demirtaş kararına: Yazının başlığında söylediğim gibi bu karar neredeyse “PKK’nın tarihi” başlığı altında kitap haline getirip piyasaya sürülebilecek nitelikte. Abartmıyorum açıp bakabilirsiniz; karar metninin neredeyse yarısı bu konuya hasredilmiş bulunuyor. (Prof. Engin Yıldırım’ın karara karşı oy kullandığını da hatırlatmalıyım.) Kim bilir kaç dosyadan derlenen bu “tarih”in mahkemeye yapılan başvuruyla ne ilgisi var derseniz haklısınız çünkü gerçekten bence de ciddi hiçbir ilgisi yok. Madem ki Demirtaş mahkemeye asıl olarak bir milletvekili olarak tutuklanarak, bir cumhuriyette asla atlanmaması gereken “temsil” rolünün ve yükümlülüğünün elinden alınmasına ilişkin kararın düzeltilmesi amacıyla başvurmuştur, o zaman mahkeme kararının merkezini de bu talebin tartışılması gerekmektedir. Kararı okuduğunuzda mahkemenin (önceden olduğu gibi) bu gelişmeyi hiç mi hiç sorun etmediğine şahit oluyorsunuz. Yani Anayasa değişikliğiyle dokunulmazlık kaldırıldığına göre milletin Meclis’te eksik temsili anayasal bir kural haline gelmiştir; dolayısıyla konunun tekrar tekrar mahkeme önüne getirilmesinin anlamı yoktur…
O halde (sırası gelmiştir diyerek) mahkemenin şu soruya nasıl bir cevap verebileceğini de düşünelim: Diyelim ki Meclis çoğunluğu (AKP, MHP ve unutmadan CHP) günün birinde “Bu Anayasa Mahkemesi’ne de gerek yok, zaten eskiden de yoktu” diyerek “usulüne” uygun olarak bir anayasa değişikliğine gitti. Böyle bir anayasa değişikliği mahkemenin önüne gelecek olursa ne denecek? “Usul’üne baktık yanlış yok, ‘esas’ zaten bizi ilgilendirmiyor, bu durumda hadi bize eyvallah!” mı diyecek? Bana sorarsanız “dokunulmazlıklar”la ilgili kararlarına göz atacak olursak bu mahkemenin bu kararı vermesi kuvvetle muhtemeldir. Bir Anayasa Mahkemesi Meclis’ten usulüne göre çıkan kanunların “ruhu”nu gözetmenin de kendi varlık nedenini oluşturduğunun bilincinde olmak zorunda değil midir? “Kuvvetler ayrılığı” denilen ilke –herhalde– “yasama”nın elini olabildiğince serbest bırakıp Anayasa Mahkemesi’ni “usul denetimi” ile vakit geçiren bir kuvvete dönüştürmek anlamına gelmese gerek…
Mahkemeden çıkan şu “Hüküm”e bakın: “Açıklanan gerekçelerle; A. 1. Yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE”
Yani diyor Hüküm, bekleyin sırada daha AİHM var!
“Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE”
Yani diyor ki Hüküm: Senin hakkındaki “Soruşturma Dosyası”na erişip de ne yapacaksın? Seninle ilgili bir şey değil ki!
“Tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA…”
Yani diyor ki Hüküm: Tutuklu olarak eşbaşkanı olduğun siyasi partinin Meclis’teki sıralarına oturamamanın ya da nedenini Meclis Başkanı’nın yakınlarda sana güzelce izah ettiğini gibi partinin grup toplantılarına SEGBİS sistemi yoluyla bile katılamamanın “siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlali” ile ne ilgisi var? Meclis’e gelip de ne yapacaksın; görüyorsun zaten her gün kavga döğüş…
Dediğim gibi “Demirtaş kararı” bir “PKK tarihi”ne dönüşmüş. Karar metninde neler yok ki? Bol miktarda telefon konuşmalarının dökümü, bazı kişiler hakkında (örnek: Sabri Ok) çokça malumat ve tabii ki “Bu bağlamda Kobani’de PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olduğu ifade edilen PYD/YPG ile DAEŞ arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı dönemde” türünden “soğuk” bir dille başlayıp sayfalarca devam eden “Kobani olayları”. Hani şu “düştü düşecek” teşhisiyle daha bir alevlenen olaylar. AYM’den çıkan karar AİHM kararlarına da epeyce yer ayırmış. Bu faslın örnek davası da 1994’te ikisi Meclis’ten polis zoruyla atılan DEP milletvekillerinin davasına ilişkin AİHM değerlendirmelerin yer almasına “AYM açısından ne kadar acı bir manzara” diye düşündüm. Ülkenin siyasi tarihinde bir kara leke olan bu girişim (hatırlıyorsunuz, yine bir “dokunulmazlık kaldırılması” sonucunda çıka gelmişti) mahkemenin “hüküm”ünü destekleyen bir delile dönüştürülmüş. Bu davranışın karşısına Alınak, Yurttaş, Sakık ve Türk’ün AİHM’e yaptıkları başvurudan çıkan kararı da eklemek gerekmez miydi? Özellikle de kararın hani şu (AYM kararında da adı geçen) Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne ilişkin şu bölümü:
“AİHM, Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Yasası’nın suç saydığı ve cezalandırdığı suçlardan yargılanan başvuranların, Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde, içlerinde askerlik mesleğinden olan bir hakimin bulunduğu hakimlerin karşısına çıkmaktan korkmalarının anlaşılır olduğu kanaatindedir. Bu sebeple, başvuranlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, davanın özüne yabancı düşünceler tarafından yönlendiriliyor olmasından endişelenme hakkına meşru bir şekilde sahip olmaktaydılar. Dolayısıyla, bu yargılamanın bağımsızlığı ve tarafsızlığı hakkında başvuranlarca beslenen şüpheler objektif olarak doğrulanmış kabul edilebilir. Sonuç itibariyle, AİHM, başvuranları yargıladığı ve mahkum ettiği sırada Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin AİHS’nin 6 § 1 maddesinin öngördüğü anlamda bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığına hükmetmiştir.”
Kararda Demirtaş’ın her açıklamasının (kaydedilip) dosyaya sokulduğunu görüyoruz. Mesela içinde şu yerinde tespitlerin yer aldığı sözler:
“Şimdi eğer elinizde silah dışında yöntemlerle güçle, mekanizmayla direnebilecek, başarabilecek yeteri kadar birikim varsa siz buna rağmen silahı kullanırsınız birincisi bu ahlaki olmaz ikincisi de siyasi olarak da doğru bir tercih olmaz.” / “ …bedeller büyük, acılar büyük, bunun farkındayız sanmayın ki görmüyoruz, her yerde çektiğiniz acıyı görüyoruz. Asker annesinin, polis annesinin, ailelerinin, gerilla ailesinin, sivillerin ailelerinin, şu saldırılarda mağdur olmuş insanların yaşadığı acıları dramı mağduriyetlerini görüyoruz sanmayın ki unutuluyor bunların hepsini bu acılarının hepsini özgür ortak yaşamamızın harcı yapmaya çalışıyoruz …”
Noktayı koymadan karar metninde gözüme çarpan “tuhaf” bir isim tamlamasını da aktarmak isterim:
“Türk milletvekillerinin tutuklanması da AİHM kararlarına konu olmuştur. Bu bağlamda 20/10/1991 tarihinde yapılan genel seçimlerde milletvekili seçilen ve milletvekili olarak görev yaparken TBMM’ce dokunulmazlıkları kaldırılan (bkz. § 12) Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Mehmet Hatip Dicle, Leyla Zana, Mahmut Alınak ve Orhan Doğan devletin istiklalini ve birliğini bozmak veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak ve PKK terör örgütüyle bağlantılı olmakla suçlanmışlardır.”
Ne dersiniz yanılıyor muyum? Paragrafın başında yer alan “Türk milletvekillerinin” ifadesi bir yanlışlık sonucu mu metne girmiştir, yoksa amaç “Kürt milletvekilleri”ni Türkleştirmek amacısını mı taşımaktadır? Böyle olsa gerek, çünkü bugüne kadar “Türk milletvekilleri” gibi bir isim tamlamasıyla karşılaşmadık!
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları







































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018