Kürşat BUMİN
Milletin cepheye sürülebilmesi, tabii ki, yine bir ulus-devlet icadı olan ‘zorunlu askerlik’ sayesinde gerçekleşmişti. Sosyolog Pierre Birnbaum, ‘milletin devletleştirilmesi’ olarak adlandırdığı bu dönemi Fransız Devrimi ile başlatıyor. Devrim’in 1793’de ihtiyacı olan 300 bin askeri toplayabilmesi için ilan ettiği seferberlik, günümüze kadar gelen ‘her yurttaş bir askerdir’ anlayışının doğum tarihidir. Yurttaşlar artık savaş alanında eşitlenmiştir.
Yazılarımdan birisinde, Kıbrıs’la ilgili o bitmez tükenmez tartışmalardan birisi münasebetiyle sormuştum: “İyi güzel de acaba Kıbrıslılar bu konuda ne düşünüyor?”
Sorunun bugünlerde bir kere daha tekrarlanması gerekiyor. Biliyorsunuz, bugünlerde tartışma yine kızışmış durumda…
Bugünün tartışma konusu Kıbrıs açıklarında külliyetli miktarda olduğu söylenen hidrogazın sahibinin kim olduğu, kimin tarafından çıkarılması gerektiğine ilişkin. Cumhurbaşkanının unutulmayacak son konuşmalarından birinde (hani şu “Osmanlı tokatı”nın da hatırlatıldığı) Kıbrıs gazı meselesi bir kere daha öfkeli bir biçimde millete ve dünyaya izah edildi.
Dikkat ettiyseniz bu “gaz meselesi”nin ülke gündemindeki ömrü bir (bilemediniz iki) günü geçmedi. “Savaştayız gazın sırası mı şimdi?” diyorsanız haklısınız, ancak unutmayın ki bu “gaz meselesi”nin izahında da (artık hangi ölçekte olacak bilemeyiz) “savaş” eksik değildi. Ayrıca önemli olarak, dikkat ettiyseniz ülke “medyası” da konuyu gündemine almaktan sakındı veya kaçındı.
Bana göre işte geldi yine aynı soruyu dile getirmenin zamanı: “İyi güzel de acaba Kıbrıslılar bu konuda ne düşünüyor?”
Haksız mıyım? 30 bine yaklaşan askerle haklarını savunduğunuz Kıbrıslı Türkler herkesten önce kendilerini ilgilendiren bu “gaz meselesi” hakkında acaba ne düşünüyor,ne yazıp çiziyorlar?
Sorunun cevabını tahmin ediyorsunuzdur: Tabii ki bu konuda eskiden olduğu gibi yine kafa yoruyor, konuya gazetelerinde yine hak ettiği yeri veriyorlar.
Yine tahmin ettiğiniz gibi “gaz meselesi” Kıbrıslı Türkler tarafından konunun ortaya atıldığı ilk günden itibaren ele alınıyor, hak ettiği ciddiyetle inceleniyor.
Bu konuya ilişkin Kıbrıs basınında yayınlanmış kim bilir kaç yazı var. Değerli bir kalem olan Niyazi Kızılyürek bile tek başına konuyu kaç yazısında analiz etmeye çalıştı. Yeni Düzen gazetesi benzer konularda / sorunlarda olduğu gibi bu meseleye de kim bilir kaç sayfa ayırdı. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, Yeni Düzen’in önceki günkü sayısında Sami Özuslu, konuyu “Böyle gaz olmaz olsun” başlığı altında bambaşka bir açıdan ele alıyordu. Yeri gelmişken şunu da hatırlatayım: Yeni Düzenaynı sayısında “Kıbrıs etrafında neler oluyor?” altında BBC Türkçe’nin söz konusu doğalgaz gerginliğine ilişkin hazırladığı hiç de fena olmayan bir dosyadan da okurlarını haberdar etti. Ama tahmin ettiğiniz (ve şahit olduğunuz gibi) bu dosyanın da içinde yer aldığı “doğalgaz krizi”ne ilişkin birçok gelişmeden Türkiyeli gazete okurları haberdar olamadılar… Gelişmeleri “süzgeçten geçiren” bir medya ile karşı karşıya olduğumuz muhakkak…
Gelelim bugün gözden geçirmeye çalışacağımız ikinci konuya: Yine eski bir yazımda, bu sefer “Şehitlik ve Mehmetçik” konusunu gözden geçirirken eskilerin Mehmetçik sözcüğünü hemen hiç denecek derecede az kullandıklarına dikkat çekmek istemiştim. Bu sözcük özellikle bugünlerde karşılaştığımız gibi son derece yoğun bir dolaşımda değildi. Eskinin savaşları konu edinen şairleri bile –erken dönemde- bu sözcüğü kullanmıyorlardı.
Başta Çanakkale Savaşı’nı konu edinen bir şair olarak Mehmet Akif’in kaleminden bile bu sözcüğün çıkmadığını söylemiştim. Atatürk başta olmak üzere dönemin eski asker devlet adamlarının söylevlerinde de karşılaşmamıştım. (Yeri gelmişken bir düzeltme yapmam gerekiyor: Mehmet Akif’in Çanakkale şiirinde yer alan şu dizeleri atlamışım: “Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, / Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl, / Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; 0 Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.” Ama o kadar, şairin “Mehmetçik” sözüne başka bir şiirinde rastlamadım.)
Yani bidayette “Her yerde, her zaman söyledim, burada da söylüyorum, siz Mehmetçiksiniz, yani küçük Muhammed. İslam dünyasında hiçbir yerde askerine Mehmetçik adını veren bir başka ülke yoktur. Ecdadımız o kadar önemsemiş, o kadar sevmiş ki, askerimize küçük Muhammed anlamında Mehmetçik demiş” türünde bir söylev ya da açıklama yoktu. “Asker ocağı”nın “Peygamber ocağı” olarak anılmasının da bu dönemin ürünü olduğunu söyleyebiliriz herhalde.
Bu çerçevede Ali Bulaç’ın “Peygamberin asker ocağı yoktu; ordu savaş zamanı bir araya gelirdi” açıklamasını da hatırlatmıştım. Alıntılar yaptığım bu eski yazımda -yine “Mehmetçik”ten bahisle- “Onun için de şu anda birçok şehit veriyoruz ama bilesiniz ki toprağı vatan yapabilmek ancak şehitlerle mümkündür. Aksi takdirde hangi arazinin imar görmesi oradaki bazı işlemlere tabidir. Bu toprakların da vatan olması şehit kanlarıyla yoğrulmasıyla mümkündür” açıklamasını ise şaşkınlıkla karşılamıştım. Bu sözlerin bende şaşkınlık yaratması doğaldı herhalde: Bir tarafta “toprakların şehit kanıyla sulanarak vatan yapılması”, diğer tarafta ise “arazinin imar girmesi” gibi “kentsel dönüşüm”ü hatırlatan bir benzetme…
“Mehmetçik” meselesiyle ilgili bir bilgi daha çıktı karşıma TSK’nın yayın organı olan Silahlı Kuvvetler Dergisi, Türk askeri için kullanılan “Mehmetçik” isminin nereden geldiğini açıklamış. Söz konusu dergide sorunun cevabı şöyle veriliyor: “Ocak 1912’de Trablusgarp’ta Tobruk Savaşında bir subayın yanında çarpışan Mehmet isimli asker şehit düştü. Onbaşı, subaya dönüp ‘Kumandan Mehmet şehit düştü’ diye bağırdı. Subay da ‘Vah Mehmetçik, vah’ diye karşılık verdi. Subayı duyan diğer askerler şehit düşen askerin ismini Mehmetçik sanıp ‘Mehmetçik şehit düştü’ diye bağrıştı. Arap askerler ise dilleri dönmediğinden, ‘Muhammedçik, Muhammedçik şehit oldu’ diye bağırdı. Alay yazısı da deftere ‘ilk şehidimiz Mehmetçik’ diye yazdı. O gün şehit düşen, gazi olan ama adı bilinmeyenlerin hepsine Mehmetçik denildi.”
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bu açıklama bana inandırıcılıktan biraz değil epeyce uzak geldi.
Milletin cepheye sürülebilmesi, tabii ki, yine bir ulus-devlet icadı olan ‘zorunlu askerlik’ sayesinde gerçekleşmişti. Sosyolog Pierre Birnbaum, ‘milletin devletleştirilmesi’ olarak adlandırdığı bu dönemi Fransız Devrimi ile başlatıyor. Devrim’in 1793’de ihtiyacı olan 300 bin askeri toplayabilmesi için ilan ettiği seferberlik, günümüze kadar gelen ‘her yurttaş bir askerdir’ anlayışının doğum tarihidir. Birnbaum’un adlandırması yerindedir. Yurttaşlara savaş alanında “Size savaşmanızı değil ölmenizi emrediyorum” emrini vermek artık devletin hakkıdır. Yurttaşlar artık savaş alanında eşitlenmiştir.
Bir bakıma Hasan, Hüseyin, Ahmet ya da Mehmet değildirler, hepsi artık birer “Mehmetçik”tir. Demek ki benzerleri gibi “Mehmetçikler”in olabilmesi en başta “zorunlu askerliğe” ve gerektiğinde devletin herkesi silah altına alma hakkına sahip olmasına bağlıdır.
Ancak biliyoruz ki, askerlik, yurttaşlık, silah altına almak gibi başlıklar “medeni dünya”da artık geride kalmıştır. AB ülkelerinin neredeyse tamamında zorunlu askerlik kalkmıştır. ABD’nin Irak’ta savaştırdığı askerlerin önemli bölümünün -muvazzaflar dışında- oturma izni alabilmek için cepheye gelen “yabancılar”dan oluştuğunu da öğrendik. Peki ya Türkiye’deki durum?
Türkiye bir taraftar, “bedelli”, “kısa askerlik” filan derken ve bu arada “Vicdani red”i bile kabul etmeden herkesi silah altına alırken öte yandan 2011 yılandan itibaren “sözleşmeli er” denilen yeni bir statü belirlemiştir. Bu çerçevede TSK ile ilgili önümdeki rakamlar şöyle: 3 bin 755 subay, 5 bin 375 astsubay, 13 bin 213 uzman erbaş, 20 bin 595 sözleşmeli er. “Sözleşmeli erler” en az ilkokul diplomasına sahip, askerliğini yapmış, belli fiziksel niteliklere sahip, 25 yaşını geçmeyen gençler arasından seçiliyor. “Sözleşmeli erler”görev aldıkları bölgelere göre 2254 TL’den 4003 TL’ye kadar aylık maaş alıyor, kendisi ve ailesinin sosyal güvenleri sağlanmış, 7 yıl sonunda üst sınırı 84.000 lira olan tazminat kazanıyor. Ortaöğretim diplomaları olanlarda askerlik hizmetini yapmış olmak şartı aranmıyor. Önümdeki “güvenilir kaynak” gazetede yer alan bilgilere göre, “sözleşmeli erler” Isparta’da Terörizmle Mücadele Eğitim ve Tatbikat Merkezi’nde yoğun komando eğitiminden geçiriliyor. Gazete haberi devam ediyor: “Zorlu komando eğitimi”, “Terör örgütlerine karşı tam teşekküllü eğitim”, “Sarp arazi ve kanyonlardan geçiş” vs.
Demek iki askerliğini yapmış, aranan kriterlere uygun, (herhalde) çoğunlukla bir meslek sahibi olamamış ve de tabii ki gelir düzeyi düşük, savaşmaya elverişli gençler “sözleşmeli erler” adı altında TSK’nın en savaşçı elemanları olarak yetiştiriliyor.
Bu durumda Tükiye’nin de artık ordusunu profesyonelleştirmiş olduğu haklı olarak öne sürülebilir. TSK artık muvazzaflar dışında “sözleşmeli erler” adı altında savaşmak mesleğine intisap etmiş giderek sayıları artan “Mehmetçikler” barındıran bir yapıya ulaşmıştır. Zaten dikkat ederseniz, Afrin harekatından gelen acı haberlerin dökümünde sayıları hiç de az olmayan “sözleşmeli er ve erbaşlar”dan sıkça (parantez içinde tabii) söz edilmektedir.
Son söz: Madem ki durum bu noktaya ulaştı, kaldırın o zaman “zorunlu askerliği”…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018