Levent Gültekin
İYİ Parti lideri Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir tv programında -mealen- “Terörle mücadeleyi ve bu çerçevede atılan adımları devlet politikası gördüğümüz için destekliyoruz, desteklemeye de devam edeceğiz” dedi.
Bu yaklaşım, sadece Meral Akşener’in değil neredeyse bütün muhalefet partilerinin benimsediği bir politika.
Muhalefetten aldığı destek iktidarın bu alanda istediği gibi hareket etmesini sağlıyor.
Ne doğru, ne yanlış, atılan adımlar yarar mı getiriyor zarar mı tartışılması yapılamıyor çünkü ‘devlet kararı’, ‘devlet politikası’ denildiğinde nerdeyse akan sular duruyor.
Halbuki terörle mücadele de bir politika.
Nasıl ki farklı eğitim, farklı ekonomi, farklı tarım politikaları varsa terörle mücadelede de farklı yöntemler olabilir, olmalı.
En doğru yöntemi bulmak için daha fazla tartışılmalı, konuşulmalı.
Fakat iktidar bu konunun tartışılmasına müsaade etmiyor.
Muhalefet de bu yasağa, ‘devlet kararı’ diyerek teslim oluyor.
Peki bu iktidarın yaptığı işlerin hangileri devlet politikası, hangileri iktidar politikası?
Bu ayrımı nasıl ve neye göre yapacağız?
Hangi kurumların aldığı kararlar devletin, hangi kurumların aldığı kararlar iktidarın kararı?
Veyahut hangi kuruma devlet kurumu, hangi kuruma iktidar diyeceğiz?
Ya da devlette görev alan şahıslardan hangilerinin yaptığı işleri devlet kararı, politikası olarak görüp hangilerinin yaptıklarını iktidarın kararı, politikası olarak göreceğiz?
Mesela, muhalefet partileri Tayyip Erdoğan’ın ekonomi politikasını yerden yere vuruyor, tarım politikasını beğenmiyor.
Dış politikadaki zikzaklarını kıyasıya eleştiriyor.
Eğitim politikasını eleştirip destek olmuyor.
Yargı kurumlarının aldığı kararlara da devlet politikası demiyor, kıyasıya eleştiriyorlar.
Fakat her alanda kıyasıya eleştirdikleri, yanlış yaptığını söyledikleri, gerçeklikten kopmakla itham ettikleri, dahası ortak akıl devreden çıktığı için artık herhangi bir konuda doğru bir karar verememekle suçladıkları Erdoğan, muhalefete ve kimilerine göre bir tek konu güvenlik meselesi olduğunda doğru karar veriyor.
Mesela ekonomide alınan kararlar niçin devlet politikası olmuyor da güvenlikle alakalı kararlar devlet politikası oluyor?
Eğitim meselesinde yine aynı iktidara bağlı bürokratların aldığı kararlar uygulanıyor.
Burada da ‘devlet politikası’ deyip niçin desteklemiyorlar?
Veyahut bir yargı kurumu bir karar aldığında niçin ‘devlet kararı’ demeyip kıyasıya eleştiriyorlar?
Bu ayrımı tam olarak neye göre yapıyorlar, anlaşılır gibi değil doğrusu.
Mesela içişleri bakanıyla büyük kavga veriyorlar, zaman zaman ‘aklını kaybetmiş’ olmakla itham ediyorlar.
Fakat her konuda kavga ettikleri, eleştirdikleri, üslubunu, yaklaşımını, tutumunu, siyaset anlayışını zerre kadar beğenmedikleri içişleri bakanının terörle mücadele politikalarına tam destek veriyorlar.
Niçin?
Çünkü muhalefete göre Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin ve Süleyman Soylu’nun siyaset anlayışları sorunlu ama terörle mücadele politikaları devlet politikası olduğu için doğru.
Bu size mantıklı geliyor mu?
Buradaki tutarsızlığın akılla, mantıkla, ülke sevgisiyle izah edilir bir tarafı var mı?
Geçmişte nispeten de olsa bir devlet ve iktidar ayrımından bahsedebilirdik.
Fakat rejim değişikliğiyle beraber ülke açık bir şekilde parti devletine dönüştü.
Yani bir partinin de lideri olan tek adamın verdiği her karar artık devletin politikası olarak uygulanıyor.
Kurumların etkisi de önemi de kalmadı.
Bilmem hangi ilçedeki kütüphane müdürünün kim olacağına da devletin başındaki bu partinin lideri karar veriyor, kimin Anayasa Mahkemesi üyesi olacağına da.
Kimin büyükelçi olacağına da bu kişi karar veriyor, kimin genelkurmay başkanı olacağına da.
Milli savunma bakanının neler yapacağını da devletin başındaki bu parti lideri belirliyor, mili eğitim ya da ekonomi bakanının yapacaklarını da.
İktidardan bağımsız, iktidarın etkisinde olmayan bir bürokrasiden de bahsedemeyiz artık.
Çünkü mevcut iktidarın politikalarına karşı çıkan kimsenin devlette konumunu muhafaza edemeyeceğini herkes biliyor.
Hal buyken nasıl oluyor da Milli Savunma Bakanlığı’nı ilgilendiren politikalar devlet politikası oluyor da Ekonomi Bakanlığı’nı ilgilendiren politikalar iktidar politikası oluyor?
Sanırım muhalefet ülkenin bir parti devletine dönüştüğü gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor ya da kabul etmek işlerine gelmiyor.
Hâlâ eski alışkanlıklarla bir devlet ve iktidar ayrımı olduğu varsayımıyla hareket ediyorlar.
Bu durum doğal olarak en çok da devletin başındaki o parti liderinin işlerini kolaylaştırıyor.
Çünkü her zaman iç politika aracı olarak kullanılan terörle mücadele politikası bu iktidar tarafından muhalefeti sindirme, hizaya sokma, kontrolde tutma, toplumu da kendi arkasında toplama aracı olarak kullanılıyor.
Terörle mücadelenin 40 yıldır sonuç getirmeyen yöntemine, politikasına ‘devlet kararı’ deyip en küçük eleştiri getirmeyen, itiraz etmeyen muhalefet de bu tutumuyla iktidarın güvenlik politikalarını seçim malzemesi yapma çabasının parçası haline geliyor.
Dahası beş yıldır uygulanan fakat sonuç getirmeyen ekonomi politikasını yerden yere vurup farklı bir politika öneriyorlar ama 40 yıldır sonuç getirmeyen terörle mücadele politikasındaki yöntem yanlışlığını tartışmaya açmaktan korkuyorlar.
‘Gerçeklikten kopmuş’ dedikleri iktidarın yanlış ekonomi politikalarının yarattığı yoksullara ağlıyorlar, dert ediyorlar ama aynı iktidarın terörle mücadele adı altında attığı yanlış adımların faturasını canıyla ödeyen gençleri gündeme getirmiyor, bu konuda caydırıcı, doğru politikaya yönlendirici bir yaklaşım içine girmiyorlar.
Bana göre devlet ve iktidar ayrımı gerçeklikten yoksun bir ayrım.
Özellikle rejim değişikliğiyle beraber ülkede devlet ve iktidar ayrımı bütünüyle ortadan kalkmıştır.
Kaldı ki devlet politikası olsa da bu tür kararları devlet denen bir aygıt değil, o kurumlarda görev alan insanlar veriyor.
Terörle mücadele de diğerleri gibi bir politika meselesi.
En doğru, en yararlı yöntemi bulmak için tartışmak, konuşmak gerekiyor.
Devlet organizasyonunda görev alan kimilerinin yanlış kararlarını ‘devlet kararı’ deyip kutsallaştırmak, güce teslim olmak, toplumun yararını gözetmemektir.
Diğer yandan devlet-iktidar ayrımı meselesi sadece muhalefet partilerinin sorunu değil.
Benzer bir durum muhalif toplumun bir kesimi için de geçerli.
Her konuda iktidarı yerden yere vuran, mevcut iktidarın yanlış politikalarıyla geçim sıkıntısı yaşayan, yanlış politikalarla ülkenin büyük bir yıkıma sürüklendiğini düşünen toplum kesiminin önemli bir parçası da konu savaş, çatışma olduğunda bir anda iktidarın yanında saf tutuyor.
Onlara göre de her konuda yanlış yapan iktidar, konu savaş ve sınır ötesi operasyonlar olunca nasıl oluyorsa bir anda doğru politika uygulayan bir iktidara dönüşüyor.
Esas olan halktır. Toplumun huzuru, bütünlüğü, refahı ve ülkede yaşayanların insan gibi bir yaşam sürmesidir.
Hiçbir devlet kararı bundan daha önemli değildir.
‘Devlet kararı’ deyip bazı yanlışlara sorgusuz, sualsiz destek olmak, devlet elbisesi giymiş insanlara kutsallık atfetmek, ülke yararına olacak doğru politikaların oluşmasını engellemektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları














































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023