Leyla İPEKCİ
Beştepe'de TRT'nin uluslararası İngilizce yayın yapan kanalı TRT World'ün resmi tanıtım gecesindeki davete katıldığım için özellikle kripto cemaatçilerden işitmediğim hakaret kalmadı. 15 Temmuz'un aydönümüne rastlayan o geceye dair iki cümle kurduğum için ne Yezid'liğimiz, ne piçliğimiz, ne zihinsel intiharımız kaldı.
15 Temmuz'dan sonra, aslında ta dershane krizinden beri, millete ve devlete neler yaptıklarını, nesilleri nasıl hile ve şantajla hadım ettiklerini görmeye başladıkça, şahsıma filan örgütlü olarak yapılan karalamalara hep susuyorum. Biz neyiz ki nihayetinde. Lakin isim ve sıfat zikretmesek de şimdi yapacağım gibi arada bir cevap vermek, dünya kuralı.
***
Bu topluluk yalancılığı, hileyi, küfür ve hakareti kendi dini yapılanmalarının birer farzı olarak görmeye o kadar alışmış ki, dışarıdan nasıl da kendilerini ele verdiklerini fark edemiyorlar. Öte yandan ağızdan çıkan her söz, ki kaderdir; ihtiva ettiği bütün anlam katmanlarında bir zikir gibi yayılıyor kainata. Senin rızkın oluyor.
Gezi döneminde ve sonrasındaki dershane krizinde bu savurdukları küfürler ve hakaretlerin dozajı hızla artmıştı. Durmadan küfür ve iftira dolu mesajlar alıyordum. Bu kişiler bir gün öncesine dek benim bayramımı kutlayan, kandillerde güzel sözler yazan kişilerdi üstelik.
Soğukkanlılıkla ve kamuflajla ne kadar kanlı fırıldak çevirdiklerini adım adım görecektik. Bunu yapabilmenin ilk kuralı kendini meşru bir şey yaptığına ikna etmekti. 15 Temmuz'da katlettiği gence “ben ona iyilik yaptım, sayemde şehit oldu” diyebilen bir çarpık niyete bile tanık olduk.
Nefsimiz neyi zikrediyorsa, geldiğimiz aşama odur. Saray, gönüldür. Gönül dar ve karanlık bir hücre. Nefsi temizlemekle açılır, genişler. Kibir ve kin bu hücrenin kilididir ki bunu kırıp açmak gerek. Fakat gönül paslı olursa içindeki sultan görünmez. Askerin düşmanları temizlemesi gibi aşk, gönüldeki 'dünyaperestliği' temizleyecektir. Yani hilekarlığı, yalancılığı, iftiracılığı, hırsı, kini, kibri, sen ben davalarını. Gönül Allah'ın nuru ile aydınlanır ve genişler; ev olur. Daha da genişler, aşk ile. Saray olur. Aşk burada farz.
Evet gönül, evin / sarayın / şehrin / her şeyin sultanını bilmekle yükümlü. İlahi bilgi, arifin yani Hak aşığının gönlünde tecelli etmiştir ve irfan, kamilin gönlünden neşredilmektedir. Her aşık bir saraydır, içinde sultan gizli.
***
Şimdi sen tevhid hakikatinden nasiplenmeden din bezirganlığı yapan aşksız cemaatçi. Nerede ispatın? Bunca nefretle, ki nefret etmek ikiliktir, celaliyle cemalini bir'lemeden, nefs eğitiminden geçmeden, tornadan çıkmış bir insan modeliyle nesillerin kemaline soyundun da ne oldu? Biz en azından ispat edemediğimiz gerçeğin kibrini taşımamaya çalışıyoruz.
Aşık yetiştiren bir irfan geleneğini bugünün siyasi İslamcı söylemlerine hapsedip, en doğrusunu biz biliriz diyerek çıktığın bu yolda samimi sahici, hayatına geleceğine sahip çıkan, demokrasisini savunan, milli iradesini çiğnetmeye gönlü razı olmayan insanları katlettin, yine de bir an tefekkür etmediğin için tahammülsüzlüğün zirve yaptı.
Sultan her yerde gizli. Bunu demek bile ikilik aslında. Hepsi kendi. Onun olmadığı bir gedik yok ki. Her şeyle var, hiçbirine sığmaz. Beştepe'de de oturur, darbe de yapar, Cumhuriyeti de kurar, Pensilvanya'da mahkum da kalır. Bunu bilerek yine de gerekeni yapmak belli bir edep ister, lanet okumadan savaşmak gibi. Yoksa Celaliyle Cemalini bir'lemeden, her baktığın dost yüzü nasıl olacak?
Dost yüzü deyince yalnızca cemalini anlayan ve pamuk dede gibi kamilleri hayal edenler de eksik bakıyor. Tam bakabilenlere tam görünen gerçeğin izini sürerken tevhidden; celalinden cemalinden ayrı görmüyoruz. Gayrı yok çünkü. Yine bu yüzden sizden nefret etmedik. Onca hakarete, küfre, sataşmaya maruz kalıyoruz her seviyeden, her makamdan yine de şahsi bir polemiğe dökmedik.
Ama başta dediğim gibi içimizden tevhid edip severek, zahirden ise gerektiğinde sövmek Hak. Hakkı bir'leyerek, muhatabının Hak olduğunu bilerek, nefretsiz sövmek: Tevhidi ispat yolunda kıymetli bir merhale şüphesiz. Bu dediklerimin sizin gibi toplu irşada inanmış birörnek küfürler eden cemaatler için bir anlam ifade etmediğini biliyorum.
Ne de olsa saraya gönül vermek bedel ister. Vergini kendin kesmelisin. Nasıl olacak senin gibi bir kibir sultanı için bu? Nefsini hesaba çekecek kadar kınanmayı bilmeden vergini nasıl keseceksin? Daima vatandaşların vergisiyle alınan tankları, topları, uçakları, vatandaşların emeğiyle alınteriyle kazanılan sınavları, gelecek umutlarını sabote ederek, kul hakkına girerek hileyle mi kaçıracaksın vergini?
Mecburiyet gereği soruyoruz. Cevabında da elbet sultan gizli. Ama sultan nihayetinde saraya layık. Dolayısıyla gönlü saray yapmaya gayret ediyoruz. Güzeldir o. Güzeli sever. Güzellik vergisini aşıkla maşuk kendinden keser, stopajı içinde!
***
Varsın bizim şahsımızda saraya küfredilsin. Varsın külli irade sözümüzü dahi vasat anlayanlara sözümüz ulaşmasın, varsın kainat imamı öğretisiyle yetişmiş bu birörnek lanet okuyanlara kendi nefislerinin suretini gösteren bir ayna işlevi görelim. Nasıl bir tahammülsüzlükse, bir liderden bahsedilince (Cumhurbaşkanı) işte buna tepki vermeden duramıyorlar. Çünkü onların Mehdisi (!) var.
Sultanı bilmeyenler Mehdi'den medet umuyor. Zat sırrından haberdar olmayanlar kainat imamından medet umuyor. Kuvvet sıfatlarının tamamı insana secde eder, yedi uyurlarını enfüsünde uyandırmadan insanı (men arefe sırrını) bilmeden, Mehdi'nin kaç katmanda anlamına vakıf olunabilir ki?
Velayet sırrının sahibi ol sultan yetişir, Resulullah'ın hakikatini kendinde cem eder, alemi çevirir. Amel alemdir. Mısri'nin sözleriyle; “her ne yana eğilem ol yana alem eğilir.” Tabii bu sözü böyle birebir anlayan şekil Müslümanlığından bahsetmiyorum. Muhammedi hakikatin ferdiyyet sırrından bir gül koklamamış, tevhidi bilgi aktarımı sanan bir cemaat liderine elbet inanmaya devam edebilir her isteyen. Lakin kibir sultanlığını genişletmeye ve zulmete devam etmeleri karşısında seyirci kalmak imkansız.
İsimler, sıfatlar, fiiller tevhidini gerçekleştirmek, Hakkı kendinde ve eşyada ispat etmek, Zat sırrına miraç ile ulaşmak, Muhammedilerin hedefidir. Bir Zat postunun dediği gibi; “mürşid müridin teninde ruhudur.” Süluk çıkaran bin dervişin biri birine değmeden ol insan-ı hakiki tarafından yetiştirilir, hepsi birbirinden başka kokan gül açacaktır bahçede. Her seferinde tekrar ettiğimiz gibi; toplu irşad yoktur, ferdiyyet sırrına varmadan din kemale ermeyecek. Vücudunla, yaşantınla ispat edemediğin hiçbir gerçeğin emanetçisi değilsin. Aşksızlar cemaatine duyurulur.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018