Leyla İPEKCİ
Kendi sözünüzü dünyaya duyurma telaşına kapıldığınızda, size çığlık attıran meselenin insanlığa bakan yüzünden ziyade çığlığınızın tonuna takılıp kalabilirsiniz. İşte kalem erbabının düştüğü en incelikli tuzaklardan biri.
Kalem tutanın bu minvalde düştüğü sonsuz tuzak var. Kimi bunlara kendini hapseder, 'nefsi emmare'nin sınırlı terimleriyle beslenir. Kimi nefsinden ilham aldığı kadar, daha yüksek kademelerden de çekmeye başlar esinlerinin kaynağını.
Sanat tartışmalarına katkı niyetine yazdığım bir önceki yazılarda da bahsetmiştim. "Nefsin kuvvetlerinden yararlanmak nefsani olmak manasında olmayabilir" diyen Gulamrıza Avani, insanın sadece kendi nefis mertebesinde sınırlı kalmayacağını söyler: "İnsanın kalp ruh gibi nefisten daha üstün mertebeleri vardır."
Bazen yazmamı motive eden en büyük etmenlerden birinin adalet ihtiyacı olduğunu düşünürüm. Şeyleri yerli yerine koyma ihtiyacı. İnsanın asli doğasından kaynaklanıyor sanırım bu. Kendi adıma, kalemin iniş kalkışlarının olayları kayda geçirmek veya okuru şahit tutmak gibi bir gayesi de var tabii. Eğer bu niyet, hakikati talep ediyorsa, hakikati oluşturan hak hukuk hakkaniyet gibi yan açılımlara duyduğumuz fıtri çekim sayesinde oluyor biraz da.
'Adl' esmasının tezahürleriyle birlikte düşünecek olursak: Adalet talep etmek dahi bazen nefsimizden kaynaklanabiliyor. Her şeyin en doğrusunu bildiğimizden hareketle sağa sola istikamet vermeye kalkışmak, belli bir noktada kibre dönüşebiliyor. Hele kalem tutuyorsak. Yani nefsimizden almaya başlıyoruz ilhamı. Oysa biliyorum ki, adalet bir nefsin hakkaniyet talebinden ötedir; bize bahşedilmiştir.
Kalemi eline alıp kullanmanın çok başka gayeleri de var. Söz'ün size ait olmadığının şuuruyla bakıyorsanız hayata, onun bir emanet olarak ne şekilde, hangi üslupla, nasıl bir edeple taşıyacağınızın ve paylaşılacağınızın estetiğini de zamanla bulabilirsiniz. Çünkü bizim sözümüz sınırlıdır. Ve tam da sınırlı olduğu içindir ki, sözümüzden kelime terkipleri oluşturmaya ve sanat icra etmeye meylediyoruz!
Söz bize ait değilse, yazmak niye? Kalem kimin? Binbir ilahi ismin keşfi için geldiğimizi düşünüyorum bu dünyaya. Kalp ilmini arttırmak! Hakikatin payından bize düşen nuru tanıyabilmek! Eğer böyleyse, o halde yazmak, yani kendi sözünüzü belli bir terkip içinde paylaşmak bu anlamda bir amel oluyor. Sadece dünyanı değil ahiretini de şu anın sonsuzluğunda kucaklıyor, kavrıyor.
Bu insiyakla 'yazan' kişi, salt nefsinden aldığı ilhamla yazıyor değildir artık. Kalemi tutmanın bir tür ilahi şifre taşıdığını bilir. Kalem Suresi'ndeki ayeti kerimenin mealindeki gibi; Ümmül Kitap'taki bütün kitapları yazan O'nun Kalemi'dir. Satırlar halinde. Kalem'in yazdıklarından bizim kalemimize düşenler işte bu nedenle sadece nefisten kaynaklanan ilhama indirgenemez. Bir bakıma kendi kalemimizin iradesiyle O'nun Kelamı'nı yazma serüvenidir bizim payımıza düşen. Kaderimizi irademizle seçme serüveni de diyebilirim belki.
Gelgelelim eğer "nefis, hakikatleri üst mertebelerden almamış" ise, Avani'nin dediği gibi böyle bir sanatçının nefsi tamamen serbesttir, bağlandığı ölçüler yoktur. Bu durumdaki bir sanatçının Avani'ye göre ilhamının ilahi bir tarafı da yoktur.
Kalemi tutan elin, çizen kalemi tutanın O'nun 'eli' olduğunu düşünen biri ile yazdıklarının kendi benliğinin hükümlerinden kaynaklandığını düşünen birinin ilham mertebeleri de farklıdır bence. (Kaynağı bir de olsa.) İlkinin ilahi esinlerinin üst sınırı yoktur, tıpkı İlahi Kudret'in de icad ve yaratmasının üst sınırı olmadığı gibi.
Her birimiz, kendi hayat tecrübemizden biliriz ki şeyleri nefsimizin hükmettiği gibi yönlendiremiyoruz. O'nun, her şeye uygun olan sureti vermesi işte bu anlamda, insanın sanatçılığındaki (kaleminin ilhamındaki) sınırlılığı da biçimlendiriyor. Sınırlıyız evet. Ve bu demektir ki, sınırı olanın bir çerçevesi, tabi olduğu ölçüler, dayandığı bir biçem var. Sınırlı olduğumuz için bir biçimimiz vardır yani bizim de!
Yaratıcı, her şeyi ilk örneğinde yaratmıştır ama biz insanlar da "en güzel surette" yaratılmışızdır. Sen ve O değil, sadece O'dur diye fısıldar bize Kalem. Her şeyi işaret edebilir o halde bizim de kalemimiz, her şeyi temsil edebilir, ama her şeyi yazmaz. Bir bakıma yazmadan yazar.
Bir süredir devam eden tartışmalarda sanat veya sanatçı için yapılan her türlü tanımın bizi kendi dünyamıza hapsettiğine inanan biri olarak, ironik bir biçimde kendi kategorizasyonumu da yapmış oldum böylelikle: Tevhid sanatçısı ile nefsi emmare sanatçısı. Buyrun, bir de burdan yanın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018