Markar ESAYAN
İnsan istemediklerini de yapan bir varlıktır. İnsan olmanın çelişkili hâlleri...
Sürekli o replik tekrarlanıyor. “İyi misin?”, “İyiyim, her şey yolunda...” “Şşş... geçti bebeğim.”
Ama iyi değiliz pek.
İnsan istemediklerini de yapan bir varlıktır.
Çok ilginç; bu aslında “insan olmak için kendimi reddediyorum” demek. İnsan olmanın tüm kapasitelerini iğdiş ederken, trajedi...
Asla yok edilemeyecek, yokluğu ile var olacak şekilde. Yok ettikçe daha güçlü geri dönecek şekilde, duygularımız...
Reddettikçe güçleniyormuş gibi hissetmek, övgüler bile alıyoruz, benzerlerimizden:
“Ne kadar mantıklısınız, ne kadar güçlüsünüz, ne kadar cesursunuz, ne kadar öngörülüsünüz! Her şeyi yok edebilirsiniz, hayranız size!”
Süper, harika, müthiş!
Ya ancak onların içinden geçerken alacağımız o değerli çizikler...
Vaktinde açılmış, zamanında iyileşmiş yaralar... ve belli olmaz, bazen de işler yolunda gider, işte türlü türlü ihtimaller...
Kestaneyi ateşe koymadan bıçakla çizmek gibi...
Bizi patlamadan, ateş üzerinde —hayatta— tutacak olan, çizikler, duygularımız.
Kafa karıştıran şey, korkunun da insanı insan yapan duygu mönüsünde yer alması.
Korku, tüm duyguları bastıran insani bir mevhum değil mi? O zaman bunda bir paradoks yok mu? Bir tercih mi bekliyor bizden, o göz, bizi hep izleyen?
Ya hep, ya hiç.. ortası yok, mu?
İkisi de insani nasıl olsa. İçime benden habersiz konan duyguları nasıl sigaya çekebilirim ki! Seçebilir, içlerinden bazılarını tercih edebilirim ancak, öyle mi?
“İnsanlık mönüsüne buyurmaz mıydınız? Nasıl bir insan tercih ederdiniz? Ana malzemeleri seçtikten sonra, istediğiniz ilavelerle zenginleştirebilirsiniz kendinizi.”
Şeytani limit!
İnsan olmanın tüm hâlleri mi? Iıh, çok pahalı ve çok riskli, lüzumsuz. En iyisi, fiks mönü.
Hem dikkatimizi dağıtacak milyonlarca şey var bu dünyada. Hayat gailesi.. ne trajik, öznesini unutan bir gaile hâli.
Tıpta kanser, inançta günah.
Şeylerin yer değiştirmesi. Şeyin amacını şaşırması.
Birini ötekine kurban etmeye programlanmış olmak.
Hangisi bizi daha çok korkutuyorsa, kazanan o olacak.
Kurban edilen duygular ise itina ile değersizleştirilecek, gözden düşürülecek. Başka türlü dayanamayız kendi kendimize yaptığımız bu kötülüğe. Kendimizi idam ederken, ensemize birileri güçlü bir yel üfürmeli. Korkunun güçlü nefesi olmalı o.
Canımız çok çok yanar yoksa. İnsan acıdan kaçan da bir varlıktır. Yazık bize!
Korkunun nefesi büyük, bunu başarıyor da, ama kıymık, hep kalacak içeride. Bir kıymık, göze, ize gelmez, unutulur zamanla, ama en olmadık anda, elini sürdüğünde canına batacak, sen “Ahh!” derken, o “ben hâlâ buradayım, hiçbir yere gitmedim” diyecek.
İnsan kendi vücut ısısından kaçabilir mi? İnsan kendi vücut ısısında yanabilir mi?
36,5 dereceyi içinde taşıyan, 41’e kadar dayanan insan, her türlü duygunun yakıcılığına göre tasarlanmıştır.
Doğu.. en çok korkan insanların diyarı. Sürekli duygularını kurban ederek yaşayan insanların coğrafyası.
Yaşamayan bir sürü insan, sayısız... Erkekler erkek, kadınlar kadın değil, bu yüzden bunca şiddet. Olamamanın oldurmamaya dönüşen yıkımı. Evet, ben kadınlardan yanayım, erkekler daha bişey. Sevmek yerine işgal etmeyi seçtikleri için. Kibirli ve öfkeliler.
Sadece basitçe bir sevivermek yeterliydi oysa, dünya yerli yerine otururdu belki, şeyler yerini buluverirdi.
Bir dizi seyretmiştim, belki de siyah-beyaz dönemdeydi. Bir sürü bir sürü şeyden sonra, yerüstünde hayat olanaksızlaştığı için insanlar yeraltında yaşamaya başlamıştı.
İnsanlar 35 yaşında öldürülüyordu...
Doğanlara yer açmak için. Buna kim karşı çıkabilir? Doğanlara yer açmak gerek, o zaman birileri ölmeli. 35.. hmm, makul.
Yüksek mistisizm dozlu bir ritüel eşliğinde, senenin belli dönemlerinde, 35’likler, bir çember oluşturuyor ve kötücül bir anti-ressuraction gerçekleşiyordu.
Tabii ki sevişmek ve çoğalmak sıkı kısıtlamalara tabiiydi ve tabii ki aşk yasaktı.
Donukluk... İnsanların donukluğu, ürperticiydi...
Ve bir gün, bir azınlık, yerüstünü merak etti. O kadar... Çıktılar.
Yerüstünde hayat vardı.
Çoğunluk, kendi dibimizde yaşıyoruz, yerimizin altında, içimize çökmüş halde.
Fark edebilsek keşke.
Bazı bazı gördüm, yukarısı çok güzel.
*İnsan yorulan da bir varlıktır. Bir süre yokum. Döndüğümde buralarda kalanlarla devam eder, ya da etmeyiz. Canımız nasıl isterse.
[email protected]
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019