Markar ESAYAN
Çinlilerin “Tuhaf zamanlarda yaşayasın” bedduasını bilirsiniz. Ben bunun beddua olduğuna katılmam pek. Hem tuhaflıkları düşüncemi kışkırttığı için severim, hem de dünya tarihinde her zaman diliminin zaten yeterince tuhaf olduğunu düşünürüm. Bu ülkede doğdum ve geçmişle çok ilgilendim. İnsan hikâyeleri topladım ve tarih okudum. Karşılaştığım her şey çok tuhaftı. Lakin genel olarak ülke ve şahsi geçmişime baktığımda, sevdiğim ama yaşamaktan mutlu olmadığım bir geçmiş görüyorum. Demek ki tuhaflıkların olumsuz biçimlerini daha çok yaşamışız.
Türkiye’nin içinden geçtiği bu son çalkantılı dönem de “şimdi” gerçekleştiği için tüm gelişmeleri ile bizi hâliyle derinden etkiliyor. Oysa geçmişle mukayese ettiğinizde, mesela Kürt konusunun ve PKK sorununun daha iyi bir noktada olduğu bir gerçek. Ama bu gerçeğin sadece bir parçası. Çünkü bu sorunlar dünkü değil, bugünkü bizi etkiliyor. Hem beklentilerimiz, hem standartlarımız, hem de bizler değiştik çünkü. Dünkü dünyada ve Türkiye’de, dünkü bizle yaşamıyoruz. Artık Diyarbakır’da Beyaz Toroslar Kürt avlamadığı için seviniyor olabiliriz, ama bu, Kürtçe anadil ve savunma taleplerini 1990’ları işaret ederek nankörlük olarak görmeyi gerektirmiyor.
Etyen Mahçupyan dünkü “Çamurlu yollarda” yazısında AK Parti eleştirisini iki ana gruba ayırır ve ikincisine, kısaca “anlama” modeline yakın olduğunu anlatırken, “Oysa AKP ve onun tabanı açısından gerçek dünya, sözkonusu eleştirilerin varsaydığından çok daha karmaşık” diyordu. Bu tesbitin önemli olduğunu düşünüyorum.
Gerçekten de bu düşünce süreçlerine katılması gereken bir saptama. Ama nasıl? Bu tesbiti doğru varsayıyorsak, onu nasıl kullanacağız? Başbakan’ı ve AK Parti’nin söylem ve icraatlarını anlamaya çalışırken, tabanı da hesaba katarak bu karmaşıklığı hesaplamalı. Yoksa elitist laikler ile aynı zemine düşülebilir ve niyet sorgulama düzeyinde kalınabilir. Evet, böyle bir tehlike var. Ama Taraf’taki tartışmanın bu sınıfta olduğu iddiası büyük bir haksızlık. Taraf’ın bu denli hedef olması, burada süren eleştirinin günahı ve sevabıyla sağlıklı ve etkili bir noktada olduğunun bir ispatı. Çünkü zaten CHP çizgisi tüm tarih dışılığı ile bir yok gösteren durumunda.
Kısmen katıldığım bu yaklaşımda beni rahatsız eden, eksik kalan bir şey var. İlki tek adamlık denen sorundan kaynaklanıyor. Tek adamdan bahsettiğimizde, olayın içine psikoloji, tarz ve kişisel tercihlerin de girdiği, rasyonalitenin hesaplanamayacağı bir durumla karışı karşıyayız. Mesela şu idam meselesi. Kürtaj konusu gibi, birden bire Türkiye’nin AB süreci ile çoktan aştığı bir konu yeniden sorunsallaştırılıyor. Bu acaba Başbakan’ın kişisel bir tercihi mi, Breivik olayını hazmedemedi de, “Bari burada böyle şeyler olmasın” mı dedi? Yoksa partinin yaptırdığı kamuoyu yoklamalarından çıkan sonuca, yani tabana bir yönelim mi sözkonusu? Bu karmaşık süreci anladığımızı varsayalım; anlamak bizi nereye yöneltmeli? İdama karşı olma durumumuz nasıl eleştirirsek düşmanlık sayılmayacak? İdamı isteyenlerin karmaşık yapısını anladığımızı nasıl ispatlayabiliriz? Bir de geri kalanların karmaşık durumlarıyla kim ilgilenecek? Yoksa iktidar, iktidar olduğu için anlaşılmaya değer tek özne mi? Ya geriye kalanların düşünceleri, tercihleri, hakları? Hükümetin tüm yurttaşların hükümeti olduğunu düşünmekten vaz mı geçmeliyiz?
En önemlisi, bu anlama meselesi, bir aydının en önemli güvenliği olan mesafe duygusuna hangi aşamada zarar verir?
Örneğin, Şemdin Sakık’ın Taraf ve bazı diğer yazarlara karşı Ergenekon Mahkemesi’nde piyasaya yeniden sürülmesi, hangi karmaşık sürecin ve kimlerin ürünü? Ya da açlık grevlerinde her an ölüm haberleri gelebilir durumdayken, bunun olması hâlinde, insan hayatını ve Kürtlerin tamamını ihmal ettik diyelim, AK Parti için bunun nasıl büyük bir siyasi risk olduğunu anlamamasını anlamak, gerçekten karmaşık bir süreci ima ediyor.
Tatminsizliğim, partinin zamana hükmedeceğini varsaymasından kaynaklı. Oysa hiçbir güç buna muktedir değil. Mesela anadilde savunma hakkının bugüne kadar verilmemiş olmasını, eğer açlık grevleri olmasaydı, bu yöntemle anlayabilirdik. Partinin devleti değiştirirken hem devletle kavga etmekten kaçınmasını, hem de tabanı elinde tutmak istemesini de öyle. Ama zaman buna müsaade etmedi. Birçok insanın ölümü veya sakat kalması sözkonusu.
Mahçupyan’ın önerdiği yöntem ilkesel olarak doğru. Mahçupyan zaten aynı zihinsel yöntemi uygulayarak ciddi AK Parti eleştirilerinden de sakınmıyor. Lakin benim de yukarıdaki itirazlarımla katarak uygulamaya çalıştığım bu düşünsel süreci herkese tavsiye etsek bile, bu kısa sürede gerçekleşmeyecek gibi. Pek gerçekçi de değil. O zaman AK Parti’nin, ülkenin ve tüm vatandaşların hükümeti olarak, biraz daha evrensel ve kapsayıcı bir anlaşılırlığa meyletmesi ve bizi daha yıkıcı süreçleri anlama durumunda bırakmaması daha doğru olmaz mıydı?
Türkiye’nin doğru eleştiriye çok ihtiyacı var. O yüzden bu tartışmaya ara ara dönüyorum.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019