Markar ESAYAN

Bu hikâye yarım kalmasın
11.04.2011
2376

“Adamlar yine yüzde elliyle gelecekler ya...”

“Vallahi billahi gelecekler...”

“Feci bir şey bu.”

“Her tarafı ele geçirdiler. Bütün kadroları kendi adamları ile doldurdular.”

“En az 10 sene gerekir bu yapılanların düzelmesi için.”

“Ergenekon davası dediler, bütün muhalifleri içeri tıktılar. Gazeteci bırakmadılar.”

“Zaten daha da kimse bir şey yazıp çizemez bu ortamda.”

“Ama bu halk gider yine bunlara oy verir.”

“Verir tabii. Halkın umurunda bile değil olanlar. Çoğu gazete okumuyor. Olan bitenin farkında bile değiller.”

“Bakalım yeni anayasa nasıl olacak?”

“Onu da kendilerine benzetirler.”

***

Bu diyaloglar tamamen gerçek. Havalimanından dün eve servisle dönerken oturduğum sıranın hemen arkasında iki genç böyle konuşuyorlardı aralarında.

Oldukça hüzünlendim. İçim sıkıldı.

Bu ülkenin pırıl pırıl iki genci, üniversite öğrencisi veya mezunu olmalılar. Sözlerine ister katılın ister katılmayın, çok endişeli oldukları kesin. Görüşleri objektif değil. Halkı olayları takip etmemekle suçlarken, kendileri belli ki Sözcü okuyarak klişe ediniyorlar.

Ama olsun. Bu çok önemli bir veri değil mi halkın geri kalanının duygularını anlamak için? Onlar da bu ülkenin vatandaşları ve kendilerini yöneten hükümet hakkında paranoyaya varacak bir altüst oluşla yaşıyorlar.

Demek ki acilen bir şeyler yapmak gerekli. Bu algıyı oluşturan haklı ve haksız nedenler neler? Bunları önlemek için neler yapmak lazım geldiğini düşünüp, reçeteyi uygulamak lazım.

***

Ankara’ya gitmiştim.. Hukukçu ve yazar Orhan Kemal Cengiz’in kurucusu ve başkanı olduğu İnsan Hakları Gündemi adlı STK’da düzenlenen, gençlere yönelik kursta bir ders verdim. Türkiye’de demokrasi, insan hakları, azınlık sorunları gibi konularda uzun ve çok verimli bir paylaşım oldu.

Gençlerin çoğunda aynı şeyi gördüm. Yapılanları önemsiyorlar, ama sapmalar olduğunu düşünüyorlar. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmış olması ciddi bir güvensizlik yaratmış durumda.

Başbakan Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi imaları herkesi endişelendiriyor. Yeni bir anayasanın Başkanlık tartışmalarına kurban gideceğini düşünüyorlar. Bu çocuklar serviste kulak misafiri olduğum gençlerden farklı. Politikler ve kafaları çok açık. Doğrunun da yanlışın da hakkını verecek kadar analitik düşünüyor ve objektif bakıyorlar Türkiye’ye.

İster tamamen AK Parti karşıtı, ister AK Parti’yi yerinde destekleyen, yerinde eleştiren kesimler olsun, Erdoğan’ın olası Başkanlık ısrarının ülke için felaket olacağını düşünüyor insanlar. Parlamenter sistemi yeni özgürleştirmeye başlamışken, henüz Kürt, Ermeni, Alevi sorunları çözülmeyi beklerken, gereksiz bir Başkanlık kutuplaşmasına ihtiyacı var mı Türkiye’nin.

***

Erdoğan’ı başarılı buluyorum. Dün anlattım. Ben sembollere, önyargılara değil, yapılan işe bakarım. Küstüğüm ülkeyi ülkem olarak benimseme yolunda, çok ciddi pansumanlar yaptı Erdoğan ve kurmayları.

Ama durdular. Onlar durdukça endişeler arttı. AB üyeliği bizim en büyük sigortamızdı, tavsadı. Yapılanların geri alınamayacağı bir noktada değiliz henüz. Değişimin tek taşıyıcısı AK Parti... Bir de başka partiyi deneyelim noktasında da değiliz. Çünkü çok riskli bir kavşaktan keskin bir dönüş yapıyoruz, yaşananlar görüş ayrılığı değil sadece, bir iktidar-sınıf savaşı.

AK Parti’nin temsil ettiği halk, İttihatçı-imtiyazlı laikçi zümre ve bunların ardında hizalanmış endişeliler...

Demem o ki, AK Parti sadece kendi ve kendi tabanından sorumlu değil. Ülkenin vesayetten tamamen kurtulması, Ergenekon’un kafasının ezilmesi, İttihatçıların geri dönemeyecek kadar yenilgiye uğratılması lazım. Başbakan işinin bittiğini düşünmesin. CHP ve MHP’nin dönüşmesini sağlayacak sosyolojik veriler henüz ufukta görünmüyor. Kutuplaşma arttıkça da bu olmayacak. Siyasetin yerini korku tahkim etmeye devam edecek çünkü.

Hâsılı, değişim bayrağını devretmek veya yere düşürmek için henüz erken. Yukarıda konuşmalarını aktardığım çocuklar için de “Bana ne, benim seçmenim değil ki” deyip görmezden gelemezsiniz.

Bu noktada, radikal demokrasi hamlelerine dönüş yapan AK Parti’ye şiddetle ihtiyacımız var. Aklı başındaki herkesin, önümüzdeki seçimlerden sonra, ilk iktidar dönemindeki dinamik bir AK Parti’yi umdukları bir noktada, Başkanlık Sistemi’nin peşine takılmanın bir mantığı yok. Bu Erdoğan için de üzücü bir final olur. Tarihe geçmek üzereyken, ülkeyi yarı yolda bırakan ibretlik bir lider olarak anılır. Kimse de yaptığı iyi işleri hatırlamaz.

Reçete belli; Kemalizm’le tüm bağların ve İttihatçı zihniyetle özellikle milliyetçilik konusunda paylaşılan ortak genlerin tasfiyesini yapmak. AK Parti nasıl Milli Görüş defterini kapattıysa, milliyetçilik defterini de kapatmalı. Ergenekon, bu ülkenin kaderini değiştirecek en önemli dava. Tavsayan, yanlış giden, düşünce ve ifade özgürlüğünün tehlikeye atıldığını düşündüren yanlışlardan dönülmeli. Bu dava çok önemsenmeli ve adil yürütülmeli, iyi yönetilmeli.

Yeni anayasa tek önceliğimiz olmalı. Toplumun ekseriyetinin içine sinecek bir metin için olağanüstü çaba sarf edilmeli. Kürt meselesi mutlaka dinamik bir şekilde gündeme geri dönmeli. BDP-PKK çizgisinin temsil ettiği kesimlerin şikâyetleri, korkuları önemsenmeli. Güven tahkim edilmeli. KCK faciası sona ermeli.

Henüz yolun başındayız. Bu hikâye yarım kalmamalı.


[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (6)
  • muhammet celik

    muhammet celik

    14.07.2013 22:37

    Sandalyeye asker otursun, ve 12 eylul, 28 subatta oldugu gibi kimin faili kim oldugu, kimin kime tecavuz ettigi dahi belli olmasin istiyorsunuz. Aslinda onlarinda azmettiricisi belli ama sizn gibi duyarli demokrat yazar oldugunu iddia edenler o azmettirciler hakkinda iki kelam karalayamadilar cunku onlarda faili mechullere karisirlardi. Zaten sizin boyle elestirebiliyor olmaniz dahi ulkedeki demokrasinin en buyuk gostergesi degilmi Allah askina... Raragip cicen in sordugu sorunun cevabinu bekliyoruz altan bey.

  • ali gulec

    ali gulec

    6.08.2012 21:52

    Sayin Altan, cozdugunuz ve sordugunuz denklemde muthis. size tesekur etmeyi bir borc biliyorum.Bir gun, insanlar, bir gun, bu uldede demokrat ve laik olamayacaklarmi? yani onurlu, serefli.

  • veysi

    veysi

    5.08.2012 15:30

    keşke her gazeteci senin gibi cesaret edip gerçekleri dile getirseydi..

  • muharrem

    muharrem

    5.08.2012 15:15

    sayın Altan ,politikacı ister fizanda ister se dünyanın başka bir ucunda farklı millet ,din, kültürden olsun.hiçbirisine güvenilmez. chp şimdi bilmemnereye gidiyor ama bürokratik vesayetin baba savunucusu geçmişte chp idi.chp nin eski yerini ise şimdi akp dolduruyor.yarın chp iktidara gelsin tersi olur.muhalefette doğru söyler iktidarda şaşar hesabı.bu ülkeye bisikletle işine giden yöneticiler gelmediği müddetçe hirbirşey değişmez.halka saygı ve sevgi yok.yetmez ama dedik kötünün iyisini seçtik.

  • abdullah tayşun

    abdullah tayşun

    5.08.2012 14:41

    şırnaktan selamlar sayın büyük üstad ahmet altan senin bu dürüstlüğüne hayranım senin bu güzel çalışmalarına üstün başarılar dilyorum ve seni can günüden tebrik edyurum

  • Ragıp ÇİÇEN

    Ragıp ÇİÇEN

    5.08.2012 11:13

    Sayın Ahmet bey..! İnanıyorum ki, bu ülkede bu sözleri söyleme hakkına sahip olabilecek en son kişi siz olabilirsiniz..! "Referansım islam" diye,"Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır" diye açık ve net cümlelerle "niyetini ifade eden" bir başbakanı, bir siyasi hareketi "YETMEZ AMA EVET" diye destekleyen, bu projeye bavul dolusu (nereden edinildiği, kimin hazırlayıp kurguladığı belli olan" %90 ı sahte çıkan belgeleri "balyoz" gibi bu iktidarın eline ve emrine veren BİZZAT SİZ DEĞİLMİSİNİZ?

Yazarlar