Markar ESAYAN
Efendim, Yeni Şafak'a başlamadan önce pazar günlerine denk gelen eski köşemi 'hayata ve insana' dair yazılara ayırmıştım. Tırnak içinde yazdım, çünkü biliyorum ki -siyaset dahil- ne üzerine yazarsak yazalım, aslında hayata ve insana dairdir. Açıkçası siyaset yazmaktan hiçbir şikâyetim yok. Ancak hasbelkader edebiyatla da ilgileniyorum ve arada içimdeki o cenahı da beslemem gerektiğini hissediyorum. Çünkü söz, fikir, tıpkı ana rahmindeki bebe gibi, vaktini doldurdu mu, onu dışarı çıkarmak gerekir. Yoksa bünyeyi zehirler ve kendisi de ölür.
Şimdi, bundan sonra, bazen, söz ve yeri geldiğince böyle yazılar yazmaya döneyim diye düşündüm. Sizler de müsaade ederseniz tabii... Birlikte bir bakarız. Gittiği yere kadar götürürüz. Her pazar yazılmak zorunda da değil. Zor ve tansiyonu yüksek bir ülkede yaşıyoruz, malum. Gevşek bir akit yapalım; ama adı yine akit olsun, söz olsun. İçimizden geldiği gibi hasbıhal edelim. Bundan daha güzel bir şey yok hayatta.
Köşe yazarlığına 2001 yılında AGOS'ta başlamıştım. AGOS haftalık bir gazetedir ve haftada bir yazmak çoğuna için çocuk oyuncağı olabilir. Ama haftada bir de yazsanız, haftanın her günü de, edinmeniz gereken bir iç disiplin olması gerekir. Ve yazı yazmak hafifsenecek bir iş değildir.
Uzaya, vicdanlara kayıtlar bırakıyoruz. Her bir kelimenin hesabını vereceğiz. Buna konuşmalarımız da dahil şüphesiz.
İlk yazımdan beri edindiğim ve uyguladığım bir kural var. 'Asla zorla yazma'. Keyif almadığım bir yazıyı yazmıyorum. O gün boş geçsin, hiç önemli değil. Yazıya ve okuyuculara saygınızı kaybederseniz, akidi bozmuş olursunuz ve bunu herkes hemen fark eder. Güvenirliğinizi kaybedersiniz.
Ancak bu işi ciddiye almayı çok da abartmamak gerekir. Yoksa kendi sayfalarınızın tanrısı olursunuz ki, bu sanatçıların çok fazlaca düştüğü bir putperestlik türüdür. Andrey Tarkovski'nin dediği gibi, sanat içinde yakarış barındırmalıdır. Dua gibi icra edilmeli ve yaratış süreci tüm yaratılışların sahibine saygıyı içermelidir. Çoğu böyle düşünmez ama ben böyle düşünürüm. Bunun için kimseye açıklama yapmak zorunda değilim. Başka türlü düşünenleri yargılamıyorum çünkü.
Lucretius, 'Ölecek olmamıza rağmen, bu hayata mutlu olmaya geliyoruz' der. Ama mutlu olmak herhangi bir mesele değil. Çünkü çok kolay... O yüzden çok zor. Kolay olsaydı değerli olmazdı. Kolay olduğu için de, önce onu zor edip, ondan sonra elde etme hallerimiz var. Üstelik, bizler mutlu olacak her türlü donanıma sahibiz. Bu yüzden, hatalı bir 'eksik' duygusuna bağlıyoruz mutlu olma çabasını. Kolayı zor edebilmenin tek yolu bu.
Bankada bir sürü parası olup da, geçici bir hafıza kaybı geçiren kişinin dilenmesine benziyor bu durum. Bu nedenle de mutlu olmak için bir sürü yollara giriyoruz. Dünyada en çok satan kitapların 'kişisel gelişim' türü olması, new-age akımların bu kadar çok tutması, evrene her gün enerji gönderirken çocuğuna yarım saat vakit ayıramama halleri, kahve falları, komşu günleri, başka hayatları ölesiye merak etme, dedikoduya merakımız, magazin eklerini elimizden düşürmememiz bundan.
Keder... Mutlu olmak, kederli olmamanın ters hali olarak nitelenebilir. Huzurlu olmak, kendinden memnun olmak da eklenebilir buna. Ama hüzün başkadır. Keder cehennemlikse, hüzün cennetliktir. Dünyada çok fazla acı var ve buna sırtımızı dönersek insan olamayız. Sokrates, 'Kendini araştırmaya adanmamış bir hayat boşa harcanmıştır' der öldürülmeden hemen önce. Doğru... Ama bu süreci de fazla abartmamak gerekir. Sürekli kendini yontma halleri, kendini bulmanın yerine geçebilir çünkü. İnsan kendini aldatan da bir hayvandır. En büyük tuzakları başkalarına değil, kendisine kurar.
Çünkü, nasıl desem, sahtekârızdır çoğunlukla. Gerekçeleri yaratır, hayatın o gerekçeye göre şekillenmesini bekler, şekillendikten sonra buna 'kader' deriz. Çoğu şeyi öngörmüş, kararını vermişizdir aslında. Ama sorumluluğu yüklenmemek için farkında değilmişiz gibi davranırız. Çünkü insan çift mekanizmalı bir varlıktır. Hem kendisinin kovalayanı, hem tutanıdır. Bu nevrotik bir durumdur. İnsan çelişkili durumları sevmez. Çelişkiden kurtulmak için de Sokrates'in önerdiğini yapmak yerine, kendisine güvenli bir kader çizer. Ve buna harfi harfine uyar.
Yıllar evvel çalıştığımız cemiyette fakirler kolunu kurarken bir arkadaşım, 'Afrika'da milyonlarca insan açlıktan ölüyor. Bizim uğraştığımız işlere bak. Ne anlamı var ki bu yaptığımız küçük işin' demişti. Tabii ona, sahile vurmuş binlercesi arasında eline aldığı bir denizyıldızını denize geri atan adamın hikâyesini anlatmadım. 'Haklısın. O zaman sen Afrika'ya git, biz de bu küçük işi yapalım' dedim.
Hayat kısa, faydasız konuşmalar can sıkıcıdır ve kaçınmak gerekir.
İyi pazarlar...
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019