Markar ESAYAN

Biden ne yapmak istedi
6.10.2014
1947

 Tarihler 12 Ekim 2012'yi gösteriyor. Yani ABD başkanlık seçimlerine 25 gün kadar kalmış. ABC kanalında karşı karşıya gelen Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Cumhuriyetçi aday Paul Ryan arasındaki en hararetli bölüm Suriye'deki iç savaş oluyor. Moderatör 'Suriye'de şu ana kadar otuz bin insan öldü. Geçen yıl mart ayında, Başkan Obama başka katliamların önlenmesi için ve ulusal çıkarlar adına Libya'ya yapılan askeri müdahaleyi savunmuştu. Peki aynı mantık Suriye'de geçerli değil mi Başkan Yardımcısı Biden?' diyerek pimi çekilmiş bombayı masanın üzerine koyuyor.

Biden Libya ile Suriye arasındaki coğrafi farklarla söze girer. "Müdahale edilmemektedir çünkü bölgesel bir savaştan, hele hele bir mezhep savaşından çekinilmektedir." Şöyle devam eder Biden:

'Suriye'de yardımı hak eden muhalifleri tanımlamak için Türklerle, Ürdünlülerle, Suudilerle el ele çalışıyoruz. Öyle ki, Esed gittiğinde, ki gidecek, El Kaide sponsorluğunda değil, meşru bir hükümet onu takip etsin.'

Biden sonra 'Siz farklı ne yapardınız?' diye soruyor Ryan'a...

Ryan'ın cevabı özetle şöyle:

'Öncelikle Rusların sağladığı silahlarla sivil vatandaşlarını öldüren Esed'i reformcu diye tanımlamazdık. Bu sorunla ilgili çabalarımızı BM üzerinden Rusya'nın vetosuna rehin vermezdik. (...) Başkan Obama'nın Esed'in gideceğini söylemesi üzerinden bir yıl geçti. Esed on binlerce sivili öldürmeye devam etti ve daha fazla yabancı savaşçı (El Kaide gibi gruplar) bu ülkeye doldu. Özgür Suriye Ordusu savaşçılarını tanımlamayı, Türkler, Katarlılar ve Suudiler gibi müttefiklerimizle daha kolay başarır, müttefiklerimizle daha iyi bir noktadan başlamak için bir planımız olurdu. Kofi Annan'ın BM'den bir karar çıkarması için bekleyip Esed'e zaman kazandırmazdık. BM üzerinden zaman kaybedildi ve otuz bin Suriyeli öldü.'

Biden'ın cevabı ilginç olduğu için devam ediyorum.

'Aylardır insani ve diğer konularda yardım için, eğitim için, bizlerin, Türklerin, Suudilerin Suriye'deki özgür güçler olduğuna inandığımız kesimlere yardım yapıyoruz. Bu devam ediyor. Müttefiklerimiz ile aynı zemindeyiz.'

Bu diyaloğu tahmin ettiğiniz üzere Biden'ın Harvard'daki konuşması üzerine aktarıyorum. Biden bu konuşmada Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'ın IŞİD'e 'Esed gitsin diye' silah ve para yardımı yaptığını, hatta Erdoğan'ın kendisine 'Yanlış yaptık' diye itirafta bulunduğunu söylemişti. Hürriyet ve diğerleri de bu sözlerin üzerine adeta 'atlamıştı.'

Erdoğan 'Bu sözleri söylediyse Biden benim için bitmiştir' dedikten sonra Biden Erdoğan'ı arayarak özür diledi. Beyaz Ev ise 'Türkiye veya bölgedeki diğer müttefik ve partnerlerin kasten Suriye'de IŞİD veya diğer şiddet yanlısı aşırıcıların büyümesine destek verdiğine' yönelik oluşan herhangi bir imadan dolayı özür dilendiği açıklaması yaptı.

Biden'ın sözleri medyaya yansıdığında Beyaz Ev'deki orijinal metne baktım. O metinde ilgili bölüm yoktu. Videoyu izledim, çünkü ne bizim, ne de yabancı malum basına güven olurdu. Ama evet, Biden bu sözleri söylemişti. Beyaz Ev bu sözleri metinden çıkarmıştı.

Yıl 2014... Biden'ın kaçındığı bölgesel-mezhep savaşı başlamış durumda. 2012'de El Kaide grupları ülkeye çoktan girmiş durumdaydı ve yönetim beceriksizlikle suçlanıyordu. 30 bin Suriyelinin ölümü karşısında seçimlerde ter döken Obama yönetimi şu an çeyrek milyon sivilin ölümü gerçeği ile karşı karşıya. Irak bitmiş halde. Ve Biden, muhaliflere yardım yaptıklarını, Türkler dahil müttefiklerle birlikte çalıştıklarını, çakışan çizgide olduklarını söyledikten bir buçuk sene sonra aynı müttefiklerini suçlayabiliyor. Çünkü ABD'nin Suriye-Irak politikası çökmüş durumda. Ex Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın 'Kırıp döktük ve sahip çıkmıyoruz' dediği Irak'ı Maliki üzerinden batırıp, Suriye konusunda bir ileri iki geri yapmasının faturasını Türkiye'ye çıkarıyor. Belki de koalisyonun isteklerine uyması için kendince bir baskı taktiği uyguluyor.

Üstelik Obama'nın olası bir müdahale için 'kırmızıçizgi' olarak ifade ettiği kimyasal silah kullanımının da Ağustos 2013'te Doğu Guta'da gerçekleştiğini ve ABD'nin hiçbir şey yapmadığını es geçerek söylüyor bunları.

Hatırlayın, bu kimyasal silahların Türkiye'den gittiğine dair 2013'ün eylül ayında Rus istihbaratı üzerinden PKK kaynaklı bir haber ortalığı sarsmıştı. Nurettin Sofi ve Şahin Cilo isimli Suriyeli PKK'lıların konuşmaları MİT'e takılmıştı. O diyaloğa göre Ruslar kimyasal silahların Türkiye'den gittiğine dair yalan bir haber yapılması konusunda bastırıyordu. PKK 'Aldığımız bilgilere göre muhaliflere Türkiye'den kimyasal silah gidiyor' diyecekti. Böylelikle Türkiye ve ÖSO karalanarak Esed aklanacaktı ki müdahale olmasın.

Rus istihbaratının baskısıyla 'haber' PKK'nın Lekolin.org sitesi üzerinden dolaşıma sokulmuş, Fırat Ajansı'na geçmiş, Odatv başta olmak üzere malum basın haberi büyütmüştü. Aynı 'bilgi'ye ulaşan Seymour Hersh bir makale yazmış, yine aynı 'yerli' gazeteler bu makalenin üzerine atlamıştı. Ama Hersh Batı'da alay konusu olmuştu. New York Üniversitesi profesörlerinden Ryan Goodman, 'Hersh kimyasal silah saldırısını Türkler'in yaptığını söylüyor, bense Ruslar'ın Hersh'ü kandırdığını düşünüyorum' diyordu.

Türkiye bağımsız ve ilkeli dış siyaset tercihinin bedeli ile sık sık yüzleştiriliyor. Muhtemelen şimdi de koalisyonun lideri ABD'nin Irak-Suriye vizyonsuzluğu ile Türkiye'nin stratejisi arasındaki fark bu şekilde kapatılmaya çalışılıyor. Yalan haberlerle, usta gaflarla Türkiye'yi IŞİD ile ilişkili gösterme, kapsamlı bir Irak-Suriye planı yerine, yüzeysel bir rüzgâr estirmek ve iç-dış kamuoyu önünde rahatlama amaçlı kampanya devam ediyor.

Geçmişle tek fark, artık özür dilemek zorunda kalıyorlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar