Markar ESAYAN

Şablon darbeler 1993 ve 2013...
8.10.2014
1827

 33 askerin şehit olduğu 23 Mayıs Bingöl saldırısı 1993 darbe sürecinin en kritik anıydı. Devlet ve PKK'nın içindeki derin yapılar ile şüphesiz istihbarat örgütleri harekete geçmiş, siyaset ve asker içindeki barış iradesinin önünü 'de facto' bir darbe ile kesmişlerdi.

İşte size 1993'e dair oldukça sadeleştirilmiş kara bir liste...

- 24 Ocak: Gazeteci Uğur Mumcu öldürüldü.

- 28 Ocak: İşadamı Jak Kamhi'ye suikast teşebbüsünde bulunuldu.

- 5 Şubat: Adnan Kahveci trafik kazasında hayatını kaybetti.

- 17 Şubat: Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis uçak kazasında öldü.

- 18 Mart: PKK lideri Abdullah Öcalan ateşkes ilan etti.

- 17 Nisan: 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal öldü.

- 23 Mayıs: PKK'lı teröristler Bingöl-Elazığ karayolunda 33 silahsız tezkereci askeri şehit etti.

- 8 Haziran: Abdullah Öcalan 'ateşkesi' sona erdirdiklerini açıkladı.

- 2 Temmuz: Sivas'ta Madımak Oteli ateşe verildi, ikisi saldırgan 37 kişi öldü.

- 5 Temmuz: Başbağlar köyünde PKK ve diğer örgütlerin ortak yaptığı eylem sonucunda 33 kişi öldürüldü.

- 12 Temmuz: Anayasa Mahkemesi Halkın Emek Partisi'ni (HEP) kapattı.

- 27 Temmuz: Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in görev süresini 1 yıl uzattı.

- 29 Temmuz: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, 30 Ağustos beklenmeden görevinden alındı yerine Orgeneral Karadayı atandı.

- 4 Eylül: DEP Milletvekili Mehmet Sincar ile DEP'li Metin Özdemir öldürüldü.

- 10 Ekim: Tansu Çiller, Avrupa Konseyi toplantısı için bulunduğu Viyana'da 'İspanya tecrübesinden (Bask modeli) biz de yararlanacağız' dedi.

- 11 Ekim: Cumhurbaşkanı Demirel, Çiller'e 'Çözümü İspanya'da arama' dedi.

- 22 Ekim: Diyarbakır Jandarma Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldü.

- 22 Ekim: Siirt Derince mezrasında PKK tarafından çoğu çocuk 22 kişi öldürüldü.

- 25 Ekim: PKK, Erzurum'da kahve bastı, 35 kişi öldü, 50 kişi yaralandı.

- 27 Ekim: Başbakan Çiller, 'Terör ya bitecek ya bitecek!' açıklamasını yaptı. Dört gün sonra da «Terörün dıştaki ve içteki kaynaklarını kurutacağız» dedi.

- 4 Kasım: JİTEM'in kilit isimlerinden Cem Ersever öldürüldü. Ersever, 'Güneydoğu'daki gerçekler Türk milletinden gizleniyor' demişti.

Ülkede tersten öyle bir rüzgar estirdiler, öyle bir şiddet sarmalına soktular ki, karşısında kimsenin durması mümkün olmadı. Tansu Çiller gibi Kürt meselesinde daha liberal görüşlere sahip olan isimler 1993-1997 dönemindeki şiddet sarmalında 10 gün içinde (10 Ekim-22 Ekim) terbiye edildiler. Bu durum kimsenin sorumluluğunu azaltmaz; ama bilmek gerekir ki siyasetçinin etkisi şiddet ülkeyi ele geçirene kadardır, sonra dayatılan iklime teslim olmak zorunda kalır. İşte buna '1993 tipi darbe' diyoruz. Siyasetin kaos ve şiddetle, yükselen milliyetçiliklerle rehin alınması...

Yukarıdaki kısa listede şiddet kaldıracı ile siyasetin nasıl dizayn edildiği açıkça ortadadır.

Öcalan ta 2011 yılında 17-25 Aralık türünden bir darbenin yaklaştığını öngörmüştü, çünkü tecrübeliydi. Bu açıdan PKK tarihi çok iyi çalışılmalı, özellikle de 1993 yılı... Gezi krizi ve 17-25 Aralık Darbesi inanılmaz şekilde atlatılabildi. Ama 2013 darbe süreci devam etmektedir. 2013'ün 1993 yılından hayati farkı, Paris suikastları, Gezi ve 17-25 Aralık gibi girişimlerin, Bingöl saldırısı türünden bir 'başarıyı' yakalayamamış olmasıdır. Dolayısıyla darbe süreci ucu açık şekilde ilerlemeye devam ediyor ve 2015 seçimleri öncesinde çok işlevsel bir meseleyi ele almış vaziyette: Kobani travması.

Öcalan'ın Kobani üzerine değerlendirmesini hatırlayınız: 'Kobani kuşatması sıradan bir kent kuşatması olmanın çok ötesinde, sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye'yi de yeni bir darbe sürecine sokacaktır.'

Öcalan aynı açıklamada IŞİD'i 1990'lı yılların JİTEM'i ile bir tutuyor. Lisanı münasiple 1993 şablonunun bu sürece çok benzediğini ima ediyor.

Peki ne yapılabilir? Bu konuda bol keseden önerilerde bulunmak haddimi aşıyor. Bu sorumluluğu alacak karmaşık bilgilere sahip değiliz. Şu anda yine Gezi krizinde olduğu gibi inanılmaz bir bilgi kirliliği ve provokasyon dizileri yaşanmakta. Kobani yüzünden haklı olarak üzüntü içinde olan Kürt sosyolojisini çıldırtmak için elden gelen esirgenmiyor. 'Sağolsun' HDP de Kürtleri sokağa davet ederek tarih önünde inanılmaz bir yükün daha altına girdi. Meşru siyaset noktasından baktığınızda anlaşılır gibi değil. 'Kobani düşerse Çözüm Süreci biter' türünden bir mit yerleştirilmeye çalışılıyor. Süreci bitirmek için meşru kılıf bulunmuş gibi...

Barış eksenli bir zihniyet tabii ki hükümete Kobani için çağrıda, baskıda bulunabilir; ama bu ancak diplomasi yoluyla olmalıdır, sokakları karıştırarak değil. Hükümeti IŞİD'çi ilan ederek, Çözüm Süreci üzerinden tehdit savurarak barışçıl sonuç almak mümkün mü? Tabii bu öneri barış merkezli düşünen, ama kötü siyaset yapan kesimlerde karşılık bulacak bir öneri olabilir. Türkiye tercihlerini Kandil'e rehin veremez ve kararlı olmak durumunda. Ama tüm haklılıklara rağmen Kürt sosyolojisinin Kobani kırılganlığı nasıl azaltılabilir noktasında doğru reaksiyon göstermek ve oyunu boşa çıkarmak durumundadır.

Tekrar edeyim: Türkiye'de 1993 tipi darbe süreci önüne çıkan her fırsatın üstüne atlayarak, sürekli maske değiştirerek devam ediyor. Çünkü bunlar son 'şanslar'... Türkiye yasalaştırdığı sürecin ikinci aşamasına girme ve 2015 seçimlerinden sonra ilk halk anayasasını yapmanın arefesinde. Çözüm Süreci tamamlandıktan, ilk halk anayasasını yapılarak kurum ve kanun metinlerinden bürokratik devlet tasfiye edildikten sonra, ülkenin başına Le Pen veya Jirinovski'yi bile geçse artık geri dönüş mümkün olmayacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar