Markar ESAYAN
Soma'da tarihin en büyük maden kazalarından birisini yaşadıktan kısa bir süre sonra Ermenek'teki 18 işçimizden müjdeli bir haber almak için endişeli bir bekleyişi sürdürüyoruz. Lakin aynı günlerde Yalvaç'tan gelen acı haberle yine sarsıldık. 25 kişilik midibüse 87 kişinin balık gibi istiflenmesi ve aracın kaza yapması sonucu 17 mevsimlik tarım işçisi hayatını kaybetti.
Dün Sayın Murat Belge bu trajedileri 'Allah kerim' ideolojisine bağlamıştı. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın 'Bu kazalar bu işin fıtratında var' sözünü (haklı olarak) eleştirirken, kazaları dindarların fıtratına bağlamakta beis görmemiş: 'Bize bir şey olmaz', 'Allah kerim' ve 'mukadderat!' Hepsinde yüzeysel bir dinî anlayışın etkileri olan 'felsefe'ler! Kazalarla AKP iktidarı arasında olabileceğini düşündüğüm dolaylı bağlantı işte bu ideoloji alanında ortaya çıkıyor.
Oysa bu 'kaza'lar konusunda hükümete yapılabilecek o kadar geçerli/mantıklı eleştiriler var ki. Kalkıp da başka ve bence daha kapsamlı/üstten ataerkil/otoriter bir bakış ile yaşanan şeyin nedenini dindarların ontolojisine bağlamak kadar asıl konuyu/ölümleri istismar edici bir yaklaşım olabilir mi?
3 Kasım 2002'den bir çizgi çekersek, önceki Türkiye'de, yani bildiğiniz 'laik/çağdaş/demokratik' iktidarların dönemlerinde insan mefhumunun değerler skalasında yerinin dahi olmadığını teslim etmemiz gerekir. Babam 1995'te, annem ise 2010'da vefat etti. İkisinin de ağır, uzun süreli hastalıkları oldu. 1995'te yaşadıklarımızı anlatmam mümkün değil. Vatandaşın hademe karşısında tir tir titrediği, sabahın ikisine termoslarla numara almak için sıraya girdiği günlerdi. 2010'da ise annemi özel hastanelerde tedavi ettirdik ve mezara koyana kadar para harcayamadık. Mezar kazıcı çocuk da bahşişi 'Abi yasak, işimden olurum' diye reddettiğinde 'isyan' etmiştim.
AK Parti ataerkil mi, evet. Otoriter uygulamalara kaçıyor mu? Zaman zaman evet. Ama biz biliyoruz ki bu dindarlara dair bir 'ideoloji' değil, ülkenin tüm kesimlerine sirayet etmiş, tarihsel nedenlere bağlı ortak bir karakterdir. Ben size bir gün burada özel üniversite, sol örgütler, sendikalar, STK'lar, medya ve odalarda yaşanan rezaletlerden bir kuple yazarım ve ataerkilliğin, yobazlığın, otoriterliğin ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız. Bunu ucube bir egemenlik kavgasında dindarlara izale etmeye gerek yok.
Olayın aslı şu; toplam zihniyetimizde bir adamsendecilik var. Bunun fıtratla da bir ilgisi yok; süregelmiş devlet sisteminin bir sonucu... Devletin vatandaşını tehdit görmesi, kaynakların laik azınlığın arpalığına çevrilerek bugün Erdoğan'a savaş açmış seçkinlerin cebine faiz üzerinden akıtılması ile insanlar yıllarca sahipsiz ve sefalet içinde yaşadı. (Ataerkil AK Parti döneminde 10 yılda faiz yerine yatırıma giden korunmuş para miktarı 700 milyar lira.) İnsanlar cemaatleşerek kendilerini korumaya aldılar. Bu arada bir yolunu bulup 'yırtmak' için yollar aradılar. Bu ortak ahlakı aşındırdı ve işini bilen vatandaş tipi yarattı. Ama nedeni fıtratta bulunan hakirlikten değil, devletin vatandaşı çaresiz bırakmasıydı. Dindarı, laiki vs ile burada aynı kural işledi. Çaresizlik, 'Bize bir şey olmaz, Allah Kerim' türünden avunmalara sığınmaya yol açtı. Rüşvet devletle iş yapmanın tek yoluydu. Dürüstlük cezalandırılırdı.
Bir zihniyet en az iki/üç nesilde değişiyor. O da ancak tepede köklü bir ideolojik farklılaşma yaşanır, vatandaşın üzerindeki ekonomik/siyasi yükler azalırsa... Yoksa bin sene geçse değişen bir şey olmaz. Ama bugün ben bunun olduğunu, sürecin başladığını düşünüyorum.
Gelelim hükümetin yanlışlarına... İşte bu sorunlu zihniyetle malul bir bürokrasi/insan tipiyle (Bu kümeye Murat Belge, ben ve 77 milyon dahil) önemli bir iş yapmaya kalkıyorsunuz. Bu noktada tüm siyasi riskleri, darbe süreçlerini yüklenirken, temelde en büyük gücünüz ekonominin iyileşmesi, büyümesi ve istihdamı sürekli arttırmak. Bu şu demektir: Bir Murat 124'e 240 km hız yaptırıyorsunuz...
Her sene en az yüzde 5 büyümeniz, işsizliği düşürmeniz, ihracatı arttırmanız ve faizleri baskı altına alarak dış yatırımı çekmeniz gerekli. Enerji bağımlısısınız. Çökmüş bir altyapı devralmışsınız, zamanı durdurup her şeyi hazır hale getirdikten sonra gaza basma lüksünüz yok. Darbe süreçlerini sadece siyasi anlamda ahlaki yerde durmakla atlatamazsınız. İşsizlik yüzde 20'yi, enflasyon 30'u bulduğunda bütün büyünüz gider ve reformlar uzak bir hayal olur.
İşte hükümet bu ekonomik ilerlemeciliğe fazla abandı. Daha doğru terimle, ülke zihniyet ve altyapı olarak hazır olmadığı bir kapasiteye çıktı. Bu noktada, hükümetin bu riski öngörerek, ek önlemleri daha evvel ve hızlı alması gerekiyordu. Bunun ahlaki ve teknik iki önemli nedeni var: Bir tanesi, ülke demokratikleşirken işçilerin bu kadar kolay ölmesi hükümet üzerinde çok daha yıkıcı etki yapar. İnsanları hayatta tutmak için Çözüm Süreci başlatırken, trafik, kadın ve iş kazalarında bir içsavaş boyutunda kaybı birlikte taşıyamazsınız. Teknik neden ise, altyapı reformu ve zihniyet sıçraması yapmadığınızda, ekonomik ilerlemecilik de limitine dayanır ve duvara toslayabilir.
Bu konuda yapılacak adil eleştiri zannımca budur. Bazı aydınlarımızın fıtratında olan ataerkillik/kibir ile konuyu anlamak mümkün değil. Muhalefetin her konuyu siyasi krize çevirmeye kalkıp siyaseti dizayn etme takıntısı olmasaydı, asıl meselelerimizi daha soğukkanlı ve ortak aklı devreye sokarak tartışma/çare üretme şansına daha önce sahip olabilirdik.
İşçilerimiz bu yüzden de ölüyor.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019