Markar ESAYAN
İnsan yalnızlığı ile barışmalı.
Yalnızlığın “çaresi” yok çünkü.
Ne aşk, ne ana, ne baba, ne çocuk, ne Allah’la müşareket çabaları...
Hepsi bir yere kadar...
Özgür bir varlığa dönüşmek için, bir-ey olmak zorundasınız.
Anamızın rahmine düştüğümüz anda, herhalde, bir bütünlükten kopup.. herhalde, nevi şahsına münhasır bir ruh-can ve beden ediniyoruz.
Bütünden bir damla gibi ayrılıp farklılaşıyoruz.
İşte bunun adı yalnızlık.
Nesi kötü ki!
Yalnızlık ile mücadele etmenin insanı ne kadar büyük bir boşluk duygusuna hapsettiğini fark eden kaç kişi vardır?
İsa haça gerildiğinde, ölüm ânının hemen öncesinde, gücün kendinden çekildiğini hisseder. Gelmiş ve gelecek tüm kötülüklerin yükünü sırtlanmıştır. Yani İsevilerin inancı bu en azından.
O “load” ânında, Allah gücünü, gözünü, gönlünü, ondan çeker, ilk defa. Çünkü Allah günahtan münezzehtir. İsa kıvranır o anda, “Eli, eli lama şabaktani!” diye feryat eder.
“Baba baba, beni niye terk ettin!”
İnsan yalnızdır.
Sanırım Allah da öyle.
Öyle ki, insanları yaratma ihtiyacı duymuştur.
Ama yine yalnız kalmıştır. Büyük düşüşüyle insanlığın...
Ne soylu bir ayrılık! Cenneti elinin tersiyle it, sana sunulanın ardına bak. Başka türlüsü sağlıklı olmazdı sanırım. Aklımızda hep bir şüpheyle yaşamak, cennette de olsa, sağlıksız bir durum.
Şeytanınki sadece teknik bir müdahaleydi. Ayartılmak, sen istedikten sonra...
Allah kaç bin yıldır bunu toparlamaya çalışıyor. İyi sabır doğrusu, ben olsam “delete” tuşuna basmıştım çoktan. Milyarlarca dosya aç, her gün bilgileri up-date et, üzül, sabret...
Ama o, ben siz olmadığı için Allah, allahtan...
Her şeyi fazlasıyla abartmaya eğilimliyiz.
Allah olmayabilir, sonraki yaşam da. Ne fark eder ki? Varoluşçu bir tesbitle, şu ânı biliyoruz, içindeyiz, elimizdeki tek gerçek, şu an yaşamakta olduğumuz, o da bir yanılsama değilse tabii. Geçmiş için bile kesin bir şey söyleyemeyiz. Hafızamız ve olanı kayda geçiren algılarımız, duyularımız o kadar kısıtlıyken, geçmiş ve gelecek adına konuşmak ne kadar gereksiz.
Şu an... Bu yazıyı yazarken, evet, bundan biraz emin olabilirim. Kierkegaard’cılık taslamıyorum. Bunun verdiği özgürlüğü anlatmaya çalışıyorum. Şu ânı kabul etmekten bahsediyorum. En çok zevki alma, en az zararı görme, en çok faydayı sağlama, en anlamlı işi yapma, yalnızlıktan kurtulma, şu ânı kahramanlıklarla doldurma.. gayretinin elimizdeki emin olduğumuz tek şeyi, şu ânı, nasıl da heba ettiğini...
Bir amaç uğruna araç haline getirdiğimiz onca şeyin, yaşamın kendisi olduğunu anlamak ve geleceğe hapsettiğimiz o amacın da, aslında hiç gerçekleşmeyeceğini fark etmek böylelikle.
İnsanlar bu yüzden mutsuzlar.
Mutlu olmaları gereken şeyleri, mutlu olmak için ellerinden çıkarıyorlar. Yalnızlıkları ile başetmek için, büyük bir telaşla, bizi iyi hissettirecek şu ânın malzemesini heba ediyorlar.
Sizden Öteki’ni, yalnızlığınıza ilaç olarak gördüğünüz anda, o olamayacak ve onu harcamış olacaksınız. Kısa bir teselli için, içinizdeki deliği daha da büyütmek. Ne trajedi!
İçinizdeki delik, bu yaşamda kapanmayacak. Ölümden sonrasını, sonra konuşuruz. Onun içine bütün kıymetli şeylerinizi atmayı durdurun artık. O doymaz ki, dolmaz ki!
Ben artık ölüm korkusu ve yalnızlık ile mücadele etmek için yazmıyorum, epeydir. Hani sanatın kökeni budur derler ya, ölümsüzlüğe öykünme, senden sonrasına bir kanıt bırakma, çocuk yapmaktaki iştahımızda olduğu gibi.
Nedenlerinden arındırdım yazma eylemimi, bir kasap gibi, sıyırdım sinirlerinden. Yapmamış olsam yazmazdım. Şu an, şu yazıyı yazarken, iyi hissediyorum. Roman yazarken iyi hissediyorum. Severken, çocuklarla oynarken, Nirvana dinlerken veya Charpentier veya Orhan Baba’yı...
O kadar. Bu kadar. Çünkü iyi hissederseniz, iyi insan oluyorsunuz. İçimizdeki mekanizma bu. Butonlara doğru basmak asıl maharet.
Yalnızlık, çaresi bulunması gereken bir hastalık değil, onunla mücadele etmeyin. Ele geçirme hırsından vazgeçin, mümkünse siz ele geçin.
Yalnızlık, sizin varoluş biçiminiz. “Yalnızım, o halde varım” diyelim mi?
Hem, tüm bunları yaşamış olmanın da nesi kötü ki?
Yapacak daha iyi bir işiniz mi vardı? “Bu yüzden ışıldıyor Pazartesi günleri o zindansı yüzümle beni görünce, kırık bir tekerlek gibi geçip giderken
ılık kan yolları uzatıyor geceye…”
Ben bireyleştiğimi ve mutlu bir adam olduğumu Pazar günlerinin hayatımda sıradanlaştığını fark edince anladım, daha doğrusu kabul etmek zorunda kaldım. Mutlu olmak havalı bir şey değildir ya.
Sadece suçluluk duyduğum için Pazar günleri kiliseye gitmek, bir sürü suçluluk hissini sunağa daha bırakır bırakmaz, yenilerini fazlasıyla yüklenmek ve eve dönmek. Sonra kötü bir öğle uykusu, kabuslar vs, yıllar boyu…
Ben bir aşk çocuğuyum. Annem yıllar sonra bana “O zamanlar bana bir gavurla evleneceğimi söyleselerdi, hayatta inanmaz, hatta kızardım” demişti. Gavur olan oğluna bunu bu kadar açık yüreklilikle söylemesi bana çok özel gelmişti.
Babam yakışıklı ve çapkın bir herif olduğu için maaşallah BM gibiydi. Ama anneme aşık olmuştu. Bütün riskleri alarak onunla oldu, ben oldum kardeşim oldu. İyi oldu bence.
Annem, kendisi yüzünden cemaatte başı çok ağrıdığında “İstersen dinimi değiştireyim” demiş de, babam “Ben seni böyle sevdim, orijinalliğin bozulur, lüzumsuz” demiş ona.
Aşk böyle bir şey herhalde. Zaman zaman mantık zehirlenmesi yaşayan bir kovayım ve bu şeyler bir yandan çok uzak bana.
Anne ve babamın bu sevgi pıtırcığı durumlarına rağmen, aile, çook zor bir yerdi benim için. Otorite, bağlılık deyince birden tırnaklarım çıkıveriyor. İnsanın çekirdeğini parçalayan bütün mekanizmaları var ailenin. Çekirdeğime kimse giremez.
Babamın veliahtıydım ve o zamanlar söylemesi ayıp, çok zengindik. Tek erkek çocuk... Babam bana baktığında, kendi geçmişinin tüm kayıplarının giderildiği yeni versiyonunu görüyordu. Bu çok normal.
Beni evden gönderdiklerinde savaş başladı.
Ölene kadar da onunla savaştım.
Shakespeare’in dediği gibi, oğullar babalar öldükten sonra yükselir.
Onun için tam bir hayalkırıklığıydım başta. Sözünü dinlemeyen, ilk şiirini yaşlı bir dilenci için sekiz yaşında yazan ve panikle psikiyatriste götürülen bir “freak” olarak, tam bir mutsuzluk kaynağıydım ona. Sonra gittikçe bir teröriste dönüştüm. Sürekli yıkıcı şeyler yapıyordum. Başım hep beladaydı.
Ergenlikte taktik değiştirdim. Bilerek munisleştim. Bir de onları çok seviyordum. Babam yaşlanmış, hastalanmış ve fakirleşmişti. Bana ihtiyacı vardı.
Muhtaçta olana vurmak kalleşliktir.
Yeni taktiğim onun alanında daha iyi olmaktı. Böylelikle hem onlara destek olmuş olacak, hem de babamın defterini dürecektim. Yaptım da, nefret ettiğim halde, ticareti ondan daha iyi becerdim. İşi elinden tamamen aldım. Bu onun hem hoşuna gidiyor, hem de bana yeniliyor olmaktan mutsuz oluyordu. İkimiz de çok hırslıydık ve o benden daha önce ölecekti. Bunu hazmedemiyordu. Beni çok sevmese hayat onun için daha çekilir olacaktı.
Ama birbirimizi o kadar çok seviyorduk ki! Kokusu hala burnuma geliyor. Bana sarıldığında kokumu öyle bir çekerdi ki içine, eksildiğimi hissederdim, çok hoşuma giderdi ama.
1995’te öldü. Ölene kadar, uzun hastalık döneminde ona bir evladın verebileceği her şeyi verdim, sağlığım dahil. Ama öldüğünde, yalan mı konuşayım, üzüntüm de, savaş da bitmişti artık, rahatladım.
O öldükten sonra hayatımı birkaç senede kökünden değiştirdim. Tamamen kendi istediğim bir hayat kurdum. Kurmasam olmazdı. Planım bunu o hayattayken yapmaktı, ama nasip olmadı. Ama o benim rahat durmayacağımı biliyordu zaten, tahmin etmiştir.
Veçhelerden biri de budur. Pazar günlerinden nefret etmekle başlar bireyleşmek ve onunla barışmakla tamamlanır.
Ve bunlar hayatın içinde yaşanan çok ama çok sıradan şeylerdir.
İyi pazarlar.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Ataturk Baris Odulu degil, Ataturk Fasist Odulu olmaliymis bu odulun adi. Mandeladan yedikleri de Osmanli tokadindan beter birseydi.