Markar ESAYAN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’e mi yoksa 2. Abdülhamid’e mi daha çok benzediği konusundaki tartışmalar hem çekici, hem bugünün siyasi ortamında fonksiyonel, hem de Tanzimat’la kurumsallaşan bir kültürel sömürge olmamızla doğrudan ilişkili.
Osmanlı, Küçük Kaynarca (1774) yenilgisi/anlaşması ile dünyadaki üç büyük devletten birisi olma payesini, Kırım ve diğer Türklerle olan ilişkisini kaybediyor, Karadeniz Osmanlı gölü olmaktan çıkıyor, tarihinde ilk kez savaş tazminatı ödüyordu.
İşte bu kırılmanın paniğiyle 1. Abdülhamid orduda yenileşme hareketlerini başlattı. Eski günlere dönüş veya en azından yok oluştan kurtuluş, Rusların Büyük Petro ile 1700’lerde çoktan yaptığını yapmakla, yani Batılılaşmakla olacaktı.
Bir farkla ki, Büyük Petro bunu zamanında yapıyor, Osmanlı çok geç kalıyordu. (Benim hesaplarıma göre bu reaksiyonu en geç Kanuni’nin göstermesi gerekirdi. Gerisi debelenme oldu sadece.)
Thomas Carlyle “Bir şey yapılmazsa, gün gelir o şey kendiliğinden olur, hem de kimseyi hoşnut etmeyecek şekilde” demişti; işte böyle oldu Osmanlı/Türkiye için.
Bu iyiniyetli hareket, yetenekli insan, finans ve halk desteği yokluğu ile gittikçe büyük devletlerin lehine sonuçlar doğurdu. 3. Selim’in ilk kez Avrupa’ya gönderdiği kâtipler farkına bile varmadan ya mason ya da gönüllü Avrupa kültürü elçisi olarak geri dönüyordu. 1870’lere gelindiğinde Osmanlı tamamen Batı kültürüne biat etmiş bir bürokratik dönüşümden geçmişti.
2. Abdülhamid de bir reformcu olmasına rağmen kültürel sömürgeleşmenin sıradan bir durum değil, tanksız tüfeksiz bir fethedilme olduğunun farkındaydı.
20. yüzyılın başına gelindiğinde ise, sivil/askeri bürokrasi, yeni aydın sınıfı, sermaye sahipleri, medya, siyasetçiler ve kalburüstü tüm kesimler çoğunluk Batı kültürü tarafından fethedilmişlerdi. Artık en azından büyük kentlerde halkı da etkileyebiliyorlardı. Kültürel sömürge bu ülke evlatlarının eliyle toplumsallaşmaya başladı. (Bugünkü bürokrasinin [özellikle dışişleri], CHP, solcu/sosyalist, kentli, memur ile sermayedar kitlesinin atalarıydılar ve geleneksel halka karşıt konumlanmışlardı.)
Bunun devletin içten çökmesi anlamına geldiğini bilen büyük devletler Osmanlı Batıcılarına büyük sempati gösterdiler. 2. Abdülhamid’den sonra hiçbir fren mekanizmasının kalmayacağını biliyorlardı. Abdülhamid sütten çıkmış ak kaşık değildi ama 28 yaşında devletin başına geçecek Enverlerden çok daha iyi okuyordu oyunu.
Bir kısmı haklı demokrasi, eşitlik ve güvenlik talebiyle, bir kısmı da Osmanlıyı yeniden cihan imparatorluğu yapmak için Abdülhamid’in karşısına dikildiler. Hepsinin ortak özelliği Batıcı olmaları ve geleneksel halka bir patoloji gözüyle bakmalarıydı. Ha Taşnak, ha İttihatçı, fark etmiyordu. Nasıl olsa sonradan birbirlerini yiyeceklerdi.
İşlerin ters gittiğini hisseden, reçetenin kendisine uymadığını anlayan geleneksel halk ise (onlara İslamcı dendi) bu sürece hep tepkili oldu. 31 Mart olaylarına böyle bakmak daha doğru olur.
İdris Küçükömer’in “Bu ülkenin gericileri solcular, ilericileri geniş İslamcı kesimdir” tespiti bu yüzden doğrudur. Türkiye’nin Batıcı hareketi kadrocudur, vesayetçi ve darbecidir. Statükoyu yitirmek istemez.
Şimdi 15 yıldır bir halk devrimine karşı gelişen 15 Temmuz işgalini yenince “Erdoğan’ı Atatürk’le mi Abdülhamid’le mi mukayese edelim” ihtiyacı doğdu. “İslamcılar” Erdoğan’ın başarısını Abdülhamid’in iade-i itibarı olarak görme eğiliminde. Öte yandan Atatürk’ün kurtuluş pratiği de Batıcı diye değersizleştirilemez. 15 Temmuz ikinci bir Kurtuluş Savaşı olduğuna göre Erdoğan’ı Atatürk’le mukayese etmek de oldukça makul. Ama Erdoğan beş vakit namaz kılıyor, Atatürk ise beyaz leblebi ile rakı içerdi.
Ne yapacağız?
Bunlar oldukça indirgemeci yaklaşımlar.
Oysa 15 Temmuz bu tarihsel bölünmeyi fiilen ortadan kaldırdı. Tamam, sokağa çıkanların çoğu ve şehitlerin tamamı geleneksel kesimdendi ama sekülerlerde de “vatan” bazında bir uyanışın filizlendiğini gördük.
İslamcı/seküler ayrışması Osmanlıyı yıkan unsurlardan biri, Türkiye’nin geri kalışının da tek nedeniydi.
O yüzden Abdülhamid/Atatürk/Erdoğan analojilerini tarihsel süreklilik ve bağlamı içinde, bugünün farklarını ilave ederek kullanmak doğru; ama ayrışmaları kışkırtmaya, 15 Temmuz’u yaşanmamış kılmaya yaramamalı.
Gerçi olmuş olan şey olmamış sayılamaz.
Devam ederiz.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019