Markar ESAYAN

Tekmili birden “hayır” diyormuş öyle mi?
27.01.2017
2754

 Anlayamadık ama ilk işaret fişeğini 7 Şubat 2012’de MİT krizi ile atmışlardı. O gün MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadesini almak üzere FETÖ harekete geçmişti. Dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’ın o gün gireceği ameliyatta narkoz alacağı dakika bile hesaplanarak operasyonun düğmesine basılmıştı. Allah’ın işi, Erdoğan’ın feraseti ile programdaki bir kayma sayesinde Başbakan kalkışmayı bastırmıştı.

Hedeflenen neydi?

Her devletin yaptığı gibi, sorun çözmek için görevlendirdiği istihbarat teşkilatının Oslo’daki görüşmeleri yine FETÖ eliyle sızdırılmış, konuşmalar özellikle kesilip biçilmiş ve Fidan üzerinden Erdoğan’a gidilerek “vatana ihanet” görüntülü bir darbe planlanmıştı.

Sebebi neydi?

Hangisini sayalım? “One minute”ü mü, Türkiye’nin bölgesel bir güç yolunda attığı dev adımları mı, enerji havzalarında giderek artan rolünü mü, Erdoğan’ın FETÖ üzerinden Türkiye’nin yeni tür bir vesayete alınma projesine direnmesini mi?

Ancak 7 Şubat 2012’den hemen önce birkaç kritik gelişme daha yaşanmıştı.

2011 yılının sonlarında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın resmi konutu ve ikametgahına böcek yerleştirildiği ortaya çıkmıştı. İddianameye Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amirliği personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı personelinden bir grubun örgütlenerek çalışma yaptığı girmişti. Böceklerin Erdoğan’ın İstanbul’da olduğu 23 Kasım-14 Aralık tarihlerinde konduğu MİT tarafından tespit edilmişti.

Konu önce gizli tutuldu ama kriptolar durumu haber almıştı. FETÖ deşifre olacağı paniğine kapılıp düğmeye basmış olmalıydı.

Sonrasında da 7 Şubat MİT tertibi yapıldı.

Şunu ifade etmek istiyorum. En az 7 yıldır fiili bir darbe sürecinin içinden geçiyoruz. 2010 yılında CHP, 2011 yılında da MHP’ye dönük kaset komplolarını da bir kenara yazınız.

Eğer MİT tertibi muvaffak olsaydı, Türkiye dizayn/dağılma sürecine girecekti. Olamayınca, ardından Gezi tertibi, 17/25 Aralık yargı darbesi, 6-7 Ekim komplosu, “Yüzde 60’lık blok mühendisliği” ve nihayetinde bunlar tutmayınca da 15 Temmuz darbesini gerçekleştirdiler.

Peki, hedef bir kişi, yani Sayın Erdoğan mıydı?

Erdoğan bu emaneti canı pahasına koruduğu ve bu görevi layıkıyla başardığı için paratoner gibi tüm hışmı üzerine çekiyordu. “Ben hayatım boyunca milletimden başka hiçbir güç tanımadım”derken bir cümleyle bu ağır mücadeleyi özetlemişti.

Hayır, hedef Türkiye’nin özvarlığı, ülkenin ta kendisiydi.

Şimdi, son üç/dört yıldır yukarıda özetlediğimiz tüm bu hain girişimleri birlikte kotaranlar Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “hayır” diyorlarmış, öyle mi?

İçtima alsan, eksik çıkmıyor, fazla da vermiyor. Bu ne yaman tesadüftür?

Çünkü biliyorlar ki, bu bir sürek avıdır. Vesayete açık, halkın denetiminden uzak şu anki sistemi ne pahasına olursa olsun muhafaza ederlerse, gün gelir, devran döner, bir ayak oyunuyla ülkenin tepesine binlerler.

O nedenle hükümet, yani yürütmenin doğrudan halk tarafından seçilmesine ölümüne karşılar. Arkasını şuraya buraya dayayanlar değil, halktan başka irade tanımayan, bagajı olmayan kişiler bu göreve gelecekler. Gerçek kuvvetler ayrılığı tesis edilecek. Taşlar yerine oturacak.

Açık söyleyeyim; Cumhuriyetin yüzüncü yılına doğru, bu reform ülkenin önünü açacak en önemli siyasi sıçramadır.

CHP’li ve HDP’li seçmenlerin, partilerindeki anormalliklere bakarak sağduyulu bir yaklaşım sergileyeceklerine eminim. CHP ve HDP’nin omuz omuza “hayır” dediği bir tutuma ise MHP seçmeni dönüp bakmaya bile tenezzül etmez.

Mesele siyasi rekabet, parti meselesi değildir. Mesele beka meselesidir.

Milletimize “göbeğini kaşıyan adam” muamelesi yapanlar cevaplarını baharla birlikte alacaklardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar