Markar ESAYAN

Doları demokratikleştirmek...
718

 Artık ortada kavranabilir, az çok öngörülebilir bir dünya düzeni diye bir şey kalmadığını, bunun da bir tür kaos duygusunu oluşturduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar neredeyse Soğuk Savaş dönemini arar hale geldi. Çünkü insanlar belirsizlikten ölüm derecesinde nefret ederler.

SSCB’nin yıkılışıyla birlikte, ABD birçok eski Doğu Bloku ülkesini NATO’ya üye yaptı. Rusya’nın bu manada kırmızıçizgileri geçilmişti ama Moskova’nın yapacak bir şeyi yoktu. Putin, Rusya’nın güvenliğini tehlikeye attığını düşündüğü Gorbaçov’dan bu yüzden nefret eder.

Ama Moskova’nın Ukrayna’nın AB, hele hele NATO’ya dahil edilmesini asla kabullenmeyeceği o kadar barizdi ki! Herhalde Batılılar, “Olursa ne ala, olmazsa kabak Ukrayna’nın başına patlar” diye düşünmüşlerdi. Zaten kışkırttıkları Ukrayna için hiçbir şey de yapmadılar.

Öte yandan, ABD, ortada bir Rusya tehlikesi olmamasına rağmen (Stalin bile gerçek bir tehdit değildi) kendisini hâlâ tehdit altında hissetmektedir. Tıpkı Rusya’nın yaptığı gibi, süper güçler böyle durumlarda saldırganlaşmaktadır. Şu anda yaşadığımız da budur.

ABD’nin Başkan Trump üzerinden verdiği tepkinin iki ana nedeni var. İlki, Soğuk Savaş’ın bitişi ile 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşan kurumları Washington’un ayakbağı olarak görmesidir. ABD daha az kısıtlanmak istemekte, SSCB tehdidinin ortadan kalkmasıyla ittifaklara daha az ihtiyaç hissetmektedir. ABD dış siyaseti bu manada kökten değişmiştir. Ülkelerin nostaljiden uyanması, eski türden bir ittifaklaşmanın artık mümkün olmadığını görmesi gerekir. İkincisi ise, ABD’nin ekonomik olarak hissettiği kırılganlıktır. Ülkenin dünya ticaretindeki payı gittikçe düşmektedir. ABD, doların gücüne azami derecede abanarak süreci tersine çevirmeye çalışmaktadır. Burada birçok paradoks ortaya çıkmakta. Bu türden bir zorbalık, hegemonyanın rıza sınırını aşmakta, yeni bir finans sistemi arayışlarını gündeme getirmekte, AB, Çin, Rusya ve geri kalan ülkeleri tahkim etmektedir.

Diğer bir çelişki de Trump’ın dış ticaret açığını kapatma iştahı ile doları bir silah olarak kullanmasındaki çelişkidir. ABD’nin dünyanın geri kalanına dolar sağlaması için ticaret açığı vermesi gereklidir. Bir başka deyişle, dünyanın ABD’nin borçlarını dolarla fonlaması için, ABD’ye ondan aldığından daha fazla mal satması gerekir. Ancak tıpkı Çin örneğinde olduğu gibi, ülkeler kazandıkları dolarları ABD’ye yatırım yapmak yerine kendi rezervlerinde tutarlar. Bu da, oluşan dış ticaret açığının zamanla doları zayıflatması anlamına gelir ki, buna Triffin Paradoksu deniyor. Trump bu paradoksu sert güç, tehdit, yaptırımlar, tarifeler ile kırabileceğini düşünüyor. Bu ABD için bir kaybet-kaybet oyunudur. Akıllı bir yönetim, şu anki gücünün büyüsüne kapılmadan, ekonomik hegemonyasını bir tehdit unsuru olmaktan çıkartıp, doları demokratikleştirerek bu süreci yönetirdi.

Şu anda böyle bir eğilim gözükmüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar