Mehmet BARANSU
Silivri’den tek başıma tecrit edildiğim hücremden tekrar merhaba. Seçim sonrası AKP ile ilgili yaptığımdeğerlendirme yazılarıma bugün MHP ile devam edeceğim.
HDP’den sonra seçimin ikinci kazanan partisi ise MHP. Bunun farkında olan yönetim, koalisyon seçeneklerinden bazılarına kapıyı kapattı. Yüzde 60’lık blok, MHP açısından bir önem arz etmiyor. Yapılan açıklamalardan bunu anlıyoruz. HDP’ye tüm kapılar kapatılmış durumda.
AKP ile koalisyon olasılıkları ise bazı şartlara bağlı. Sayın Bahçeli’nin “ver Bilal’i” demesi, önemli. Bilal’i vermek demek AKP’nin neredeyse tüm bakanlıklarının bürokratlarını istemek anlamına geliyor. Çünkü suça bulaşmamış bakan ve bürokrat bulmak, neredeyse imkânsız gibi. İşadamlarını değerlendirme dışı tutuyorum. AKP’nin en dürüst bilinen bakanlarından birinin, “TRT-reklam dosyasını” bilen MHP, suçun büyüklüğü ile doğru orantılı “kırmızıçizgiler” öne sürüyor.
Muhalefet 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını konuşurken, Sayın Bahçeli, seçim öncesi ilginç bir çıkış yapmıştı. Tüm yolsuzlukları not ettiklerini ve hesap soracaklarını bir röportajında dile getirdi.
Sayın Bahçeli’nin açıklamasından anladığım 17-25 Aralık’ın çerez olduğu. AKP’yi asıl Ulaştırma Bakanlığı,TRT, Tarım ve Enerji Bakanlığı’ndaki büyük yolsuzluk davaları sarsacak gibi. Bahçeli bir röportajında bunun sinyallerini vermiştir. TV’den izlediğim MHP Milletvekili adayı Celal Adan’dan da benzer izlenim aldım.
Bu açıdan, AKP-MHP koalisyonu zor gibi görünüyor. Siyasette imkânsızın olmadığını bilecek deneyimdeyim ama bu koalisyon çok uzun sürmezi “Bilal” isteği aslında “sarı inek” metaforu.
Tüm bu söylemlere rağmen MHP’nin AKP ile koalisyon kurması kamuoyunda, “tüm suçlara, günahlara ortak oldu” algısına neden olacaktır. Sayın Bahçeli bunun farkında ve muhalefette kalmak istiyor. Muhtemel bir erken seçimde ve her an patlayacak ekonomik krizde oylarını artırmayı düşünüyor gibi.
HDP’ye kapıları kapatan Sayın Bahçeli keşke Meclis’te Sayın Ahmet Türk’le tokalaşma fotoğrafını ve kamuoyunun verdiği olumlu tepkiyi hatırlasa. MHP’de, HDP alerjisinin aslında AKP’nin “çözüm sürecinde” yaptığı büyük hatalardan kaynaklandığını düşünüyorum.
MHP, Öcalan’ın, Kandil’in, PKK’nın, terörün, AKP eliyle son üç yılda meşrulaştırıldığını düşünüyor ve bu partiye tüm kapılarını kapatmasının nedeni de bu. Oslo’yu unutamıyor. Bu da bugünkü HDP’nin, aslında elini sıktığı Ahmet Türk’ün patisinden daha “Türkiyeli” bir parti olduğunu görmesine engel oluyor.
Gönlümden her iki patinin de bir noktada buluşabilmesi geçiyor ama bunun birazda zor olduğunun farkındayım. Çözüm Süreci adını demokratikleşme adımı olarak değiştirmek, bu psikolojik barajı aşmamıza yardımcı olur mu onu da bilemiyorum. Ancak buna benzer çözümlerin geliştirilip bu her iki partinin de birbirini anlayabilecekleri bir ortamın adımlarının atılması gerektiğine inanıyorum.
7 Haziran seçimleri Türkiye’de bir boşluğu daha ortaya çıkardı. “Milletin adamı ve partisi”, AKP’nin, Erdoğan’ın devletleşmesiyle boşa çıktı. Erdoğan’ın hukuk tanımaz icraatları ve devleti kutsaması, bu alandan istifa ettiğini gösteriyor. Sayın Davutoğlu’nun da bu icraatlara destek vermesi, partisinin devleştiğinin en büyük göstergesi. Millet “amaç” olmaktan çıkıp, dört yılda bir müracaat edilen araca dönüştürüldü.
Devlet kutsandı. Bu da dillerine söylemlerine yansıdı. Bu boşluğu ilk gören isim Abdullah Gül oldu.Ahmet Sever’in kitabı biraz da bu açıdan değerlendirilmeli. Gerçi Sayın Gül, her zaman yaptığı gibi cesurca davranıp, “kitabına” sahip çıkamadı. (Bu da başka bir yazı konusu.)
Sayın Bahçeli, bugüne kadar “devlet adamı” olmayı başardı. Şimdi “milletin adamı” olma şansı, devletleşen AKP sayesinde, önüne konmuş durumda. Bunu başarabilecek mi hep birlikte göreceğiz. Koalisyon görüşmeleri kendisi açışından ilk sınav. Masada milletin taleplerini kırmızı izgi olarak öne sürmeli.
7 Haziran’da, AKP içindeki dindar Kürtler, blok hâlinde (önemli bir kısmı) partiyi terk etti. Bunda en büyük nedenlerden biri Erdoğan’dı. Oyların HDP’ye kaymasının asıl nedeni ise Demirtaş faktöründen ziyade, HDP içerisindeki dindar adaylardı. Bu adaylar sayesinde, dindar Kürtler gönül rahatlığıyla HDP’ye “evet” mührünü bastı. Demirtaş faktörü beyaz Türkler ve laikler üzerinde daha etkindi.
Tüm bunları neden mi yazdım. AKP içerisinde alternatifsizlikten dolayı, bu partiye gönül rızası olmadan oy veren yüzde 15-20’lik bir kitle olduğunu düşünüyorum. ANAP benzeri bir merkez sağ arayışında bu seçmen. Gül, bu seçmeni gördü ve çıkış yaptı.
Türkiye bir ya da iki yıl içinde tekrar bir seçime gidecek gibi. MHP, tıpkı HDP’nin aday profilinde gerçekleştirdiği dikkat ve özeni, bugünden gösterebilirse bu alanı doldurabilir. “Milletin adamı ve Milletin partisi” başta.
MHP, tıpkı Durmuş Yılmaz, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi “dindar mütedeyyin, demokrat” isimlerin sayısını partisinde artırmalı. Bu değerlendirmem, MHP içindeki isimlerin bu profilde olmadıkları anlamına asla gelmemeli. Milliyetçi hassasiyetlerin dışında, merkez sağa muhafazakâr mahalleye daha yakın duran isimleri kastediyorum. Bir sonraki seçimde bunu başarabilen MHP, yüzde 15-20’lik gönülsüz AKP seçmeninden en büyük dilimi alabilir.
Kamuoyunun beklentisinin aksine, HDP ile tüm köprüleri atan MHP’yi bekleyen bir tehlikeyi de hücremden görüyorum.
Olası erken seçim, istikrarsızlık gibi olumsuz gelişmelerde tüm fatura MHP’ye kesilecekmiş gibi görünüyor. MHP’nin topluma, bazı koalisyon seçeneklerini neden kapattığını tüm yönleriyle açıklaması gerekiyor. Gerçeklerini sıralayarak.
Teke Tek programında izlediğim Sayın Celal Adan kısmen gerekçeleri anlattı. Aldığım izlenim HDP tepkisinin en önemli nedenlerinden birinin, AKP’nin çözüm sürecinde yaptığı hatalar olduğu. Son olarak şunu söyleyeyim. MHP, adı yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük, kanunsuzlukla anılan bir partiyle bazı şartlar öne sürerek koalisyon yapabileceğini söylerken, Türkiyelileşmeye çalışan bir partiye kapılarını kapatması da paradoks olarak duruyor. AKP hakkındaki iddialar, en az “terör” kadar utanç verici değil mi MHP açısından?
Bugüne kadar devletin sesini dinleyen Devlet Bey’in, milletin sesine de kulak vereceğini düşünüyorum.
40 nolu hücremden sevgiler…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015