Mehmet BARANSU
Yayın yönetmenimiz Ahmet Altan’ın “Müslümanlık ve dindarlık” üzerine yazdığı yazıları ibretle okuyorum.
Başım önde...
Yüreğim sıkışmış bir hâlde...
Kendimi sorguluyorum...
Kendime soruyorum...
Müslüman olduğunu söyleyen ben...
Allah’a inandığını söyleyen ben...
Bu yazılanlar karşısında söyleyecek bir lafım, verecek bir cevabım var mı diye...
Ve inanın...
Ne söyleyecek bir lafım, ne kelimem ne de cevabım var yazılanlara...
Ne diyor Altan: “Eğer hiçbir ceza olmasaydı gene de sadece Allah’ın rızasını kazanmak için onun yolunda yürür müydün, sadece seni yaradanı utandırmamak için O’nun sana öğrettiği ahlaka uyar mıydın?”
Ve devam ediyor:
“Dinin birinci basamağı Allah’la kul arasındaki ilişkidir benim için. O basamak sağlam değilse ondan sonrakiler gitgide çürükleşir.”
Ve durmuyor Altan, beynimi, benliğimi, kendimi, iç dünyamı darmadağın ediyor:
“İnsan sevdiğine kendini beğendirmek ister, din senin için bir ’Allah sevgisi’ olduğunda korktuğundan değil, sadece O’na kendini beğendirmek, O’nun yakınında durabilmek için O’nun söylediklerine uyarsın.
O vakit, ’öz’ senin için her türlü şekilden daha büyük önem kazanır.
Bu ’sevgideki’ samimiyet sana büyük bir güven verir.
O samimiyetin O’nun tarafından görüleceğini bilirsin.
En büyük korkun ’samimiyetten’ uzaklaşmak olur.
Bu samimiyetten uzaklaştığında O’nun sevgisini kaybedeceğinden korkarsın ki bence bir dindar için cehennemden daha büyük korku bu ’sevgiyi’ kaybetme korkusu olur.
Dindarlar ’Allah korkusu’ dediklerinde ben ’cehennem korkusunu’ anlamam, ben ’O’nun sevgisini kaybetme korkusunu’ anlarım.
Kendisini, kendini yaradana böyle yakın hisseden birinin davranışları nasıl olur peki?
Bu sevgisini ’herkese’ gösterip, herkese kanıtlamaya mı uğraşır yoksa bu ’sevginin’ O’nun tarafından görüleceğine duyduğu güven ve olgunlukla mı davranır?”
Hani derler ya sözün bittiği yer...
Sözün bittiği yerdeyim.
Allah’ı unuttuk, samimiyeti unuttuk...
Benliğimiz firavunlaştı, farkına varamadık...
Putlar icat ettik,
Ona öylesine tapan...
Para, şan, şöhret, makam, mevki...
Ve daha niceleri...
Yeni firavunların yeni putları...
Ve çürüdük, tıpkı merdiven basamakları gibi...
Benliğimiz çürüdü...
Bizi biz yapan “insanlığımız” çürüdü...
Yolsuzluk batağına saplandık... Rüşveti hediye zannettik. Bunu bir hak kabul ettik...
Biz ve ötesi vardı...
Ölüm ve ötesini unuturcasına...
Günahı içim içim yudumladık. Kana kana içtik...
O kadar aleni yaptık ki... O kadar açıktan...
Yaptığımıza değil, bunun gösterilmesine kızdık...
Günaha girerken, Allah’ın bizi gördüğünü, hesap gününü unutup, gazetecilere “aman beni çekmeyin, parti liderim görür” dedik.
Ölümü kutsadık... Kimi zaman alkış tuttuk...
Ölümlere gerekçe sunmak için...
Ben için, biz için, partimiz için...
Aslında inandığımız putların elimizden alınmamasıydı derdimiz.
Mutluyduk putlarımızla... Hayat onlarla çok daha güzeldi...
Yeni bir din icat etmiştik...
Kurallarını bizim koyduğumuz...
Her şey mubahtı bu dinde...
Haksızlık karşısında susmak gerekti... Lal olmak...
Ve yeni dinin gereğini yaptık...
Allah’ı sevmek mi Sayın Altan...
Biz onu kaybedeli çok oldu...
Oysa O, yanı başımızdaydı...
Hemen şuracıkta...
Vicdandı, kalpti, ruhtu, akıldı...
Bize şahdamarımızdan daha yakındı...
Ama bizimle Müslümanlığı yargılama Ahmet Abi...
Vitrindeki bizlerle... Üzerine türlü türlü elbiseler giydirilen, makyajlı yüzlerle...
Çünkü biz, onu temsil edemeyecek kadar “inanmış” değildik...
İnanmışlar ötelere uçup gitmişti...
Uçmayanlar ise Allah’ı o kadar sevmişti ki kendisini göstermek şöyle dursun, imkân olsa yerin altında yaşamayı tercih ederlerdi...
Bediuzzaman Said Nursi’den alıntıyla başımı bir kez daha öne eğiyorum...
“Milletimin imanını selamette görürsem Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.”
“Bana, sen şuna buna niçin sataştın? diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi?”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015