Melih ALTINOK
Mısır’daki devrimin ilk günleriydi. Kim yapmıştı hatırlamıyorum. Ama, ulusalcıların ve onlara bitişik nizam yürüyen kimi solcuların bu büyük halk hareketini değersizleştirme çabalarını özetleyen harika bir espriydi.
“Iyyy Araplara bak elleriyle devrim yapıyorlar!”
Bu oryantalist hava, tabii ki Suriye mevzuunda da sürüyor.
Devrimcilerin, Esad’ın jetlerinin boyasını çizmek suretiyle gösterdikleri “Vandallık” hikâyelerinin yerini, şimdi de Suriyeli mültecilerin göz estetiğimizi bozan hâlleri aldı.
Bir zamanlar Ankara’yı yöneten CHP’li İlbay Nevzat Tandoğan’ın kasketli köylüleri kent merkezine sokmamaları için görevlendirdiği zabıtaların reenkarnasyonu gazeteciler ve siyasi mirasçıları intifadada.
Başka bir vesileyle de olsa dillerinde yine aynı ezgi:
“Tehlikenin farkında mısınız?”
Sayfalarında, muntazam ense tıraşı ve sinekkaydı yüzüyle dikkat çeken CHP’li Umut Oran’ın “içimize sızdılar” sözlerini manşete taşıyıp Suriyelilerin “uzun” sakalını çekiştiriyorlar.
Gardırobunu değil, kundaktaki çocuğunu tercih edip gece yarıları ölümden kaçan insanların pejmürdeliğini yansıtan fotoğraflarının altına “karanlık misafirler” yazıları döşüyorlar.
Vatan’ın bölgeye gönderdiği muhabiri yerinde görmüş hem de.
“Otobüse bile para vermiyorlarmış.”
“Bir evde 20 kişi kalıyorlarmış.”
“Bütün gün uyuyor gece sokağa çıkıyorlarmış.”
“Uzun sakallı ve kabalarmış.”
Hudutla sınırlı olsa iyiymiş. Uzun, kara sakallı, tişörtünü kamuflaj pantolonunun üzerine salmış mülteci tehlikesi gayrı İstanbul’un cemiyet hayatını da tehdit ediyormuş.
Poyrazköy’de toprak altından çıkan ve tank vurmaya yarayan LAV’lara boru muamelesi yapanlar görmüş. O mahallin biraz ötesine yerleşen kılıksız bazı Suriyelilerin ellerindeki poşetlerde silah falan olabilirmiş.
“Meclistekileri” de boş durmuyor. Cılkını çıkarttıkları soru önergesi verme parodisini “Mültecilerin için ne kadar paramızı heba ettik Sayın Bakan” tiradıyla her gün yeniden atıyorlar.
CHP’lilerin Esad’a yaptıkları “destek ziyaretinde” bile yazılı izin almayı ihmal etmedikleri malumumuz. Şimdi vekillerinin, girişin çıkışın yerel teamüllere göre değil uluslararası kurallara göre düzenlendiği kampların nizamiyesine çat kapı dayanmalarına aldanmayın.
Gerçekleşseydi, o ziyaretle amaçladıklarının ne olduğunu da tahmin ediyoruz, çocuk yok karşınızda. Kamptaki her adımları, mültecilerin eksiklerinin değil, fazlalıklarının kaydedildiği israf konulu soru önergesi ya da “cihad kampı” naraları şeklinde bizlere yol, su ve elektrik olarak geri dönecekti.
Zira konuyla ilgili yaptıkları yapacaklarının teminatı. Uluslararası gözlemcilerin tanıklığı yeter de artar bize, gölge etmesinler.
Tüm bu kepazelikler, “veren elin” uyruğu bir vatandaş için ne kadar utanç verici değil mi?
Aylar önce Free Press Unlimited’dan Ruken Barış’la birlikte Hatay’da konuştuğum mülteci gençler, sığındıkları evde bizi ağırlamak için çırpınan devrimciler geliyor aklıma.
Nasıl minnettarlardı, hükümetin mecbur olduğu insanlık görevini yerine getirmesinden. İnsan karşısındakinin mahcubiyetinden ne kadar rahatsız olabilir, o gün görmüştüm.
O zamanlar ayrımcılık, ırkçılık, düşmanlık bu seviyeye ulaşmamıştı. Yoksa Esad’ın ölüm tugaylarından kaçıp dost bildiklerine sığınmak zorunda kalan o insanların yüzlerine nasıl bakardık.
Elinde hiçbir delil yokken insanların ten renginden, saçından, sakalından, giyinişinden suç şüphesi yaratanlarla meslektaş olduğumuzu nasıl söylerdik? “Kaç para kaç” diye söylenen vekilleri seçtiğimizi, ölümden kaçanları görünce “kapatın el kapılarını” diyenlere “solcu” dediğimizi nasıl anlatırdık?
Mültecinin tercümesi her dilde “dünyanın en çaresiz insanı”dır, “muhtaçtır”. Bu temel düsturu bile hatırlatmamıza muhtaç olanlar, farkında mısınız, çaresiz vakasınız.
İbranamem
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dün mevzu ile ilgili olarak şunları söyledi:
“80 bin kişi kapımıza dayandı. Bu insanların bombardımana tutulmasına izin mi verseydik? Bu konuda ahkâm kesenlere, ‘bize ne’ diyenlere o kamplara gitmelerini söylüyoruz. Biz, bize ne demeyiz!”
Umarım yoğun manipülasyonlara dayanamayıp bu yaklaşımın gerisine düşmezler.
Hükümetin Suriye politikasında eleştirdiğim noktalar elbette var. Örneğin uçak krizinin ilk günden itibaren provokatif bir söylemin batağına saplanıldı. Ne var ki, mültecileri, BM’nin ve tüm dünyanın takdiri toplayacak şekilde karşılamamız ve ağırlamamız yüreğime su serpiyor.
“Vergilerim dostum, vergilerim nereye harcanıyor” diye ortalıkta gezinen peşin satan zevatın karşısında bir seçmen olarak hakkımı helal ediyorum.
Paranın lafını etmekten hep hicap duydum ama;
En azından benim vergimi mültecilere, kadınlara, çocuklara, yoksullara, kısacası dezavantajlı, mağdur ve muhtaç kim varsa bonkörce harcayabilirsiniz.
Bereket, sesleri “bilinçli” çığırtkanlar kadar çıkmasa da ibranamemin altına imza atacak milyonlarca sessiz olduğunu biliyorum.
Mülteci dostlarımız da bilsinler.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019