Melih ALTINOK
Kuruluşundan itibaren Türkler bu devletten bir çektiyse Kürtler iki çekti. Kürt kimliği, solculuk ya da dindarlık “suçları” için ağırlaştırma sebebiydi.
Nihayet bu ayrımcılık 2000’li yılların ortalarından itibaren siyasal iktidar tarafından bir “sorun” olarak görüldü. Yapılan reformlarla bu halkın ve siyasilerinin gasbedilmiş pek çok hakkı iade edilmeye başlandı. Ve nihayet son 30 yılda 50 bin insanın canına mal olan savaşı bitirmek için Çözüm Süreci başlatıldı.
Elbette tüm Türkiye vatandaşları için olduğu gibi, Kürtlerin de demokrasi açısından eksiklikleri var. Ama artık bunların “eksik” olduğunu kabul eden bir devlet katı var karşımızda. Ve bu sıçrayış altın değerinde.
Gariptir, Kürtlerin en çok desteğe ihtiyaç duyduğu 2000 öncesinde ağızlarını ve kalemlerini devletin demir elini gerekçelendirmek için kullanan münevverler, “realite” tanınıp durum kısmen iyileşince makas değiştirdiler. Bu halkı, muhafazakâr iktidar karşıtlıklarını konuşturmak için bir enstrüman olarak görmeye başladılar.
Çok örnek var, biliyorsunuz. Adlarını bile anmaya değmez.
O günlerde katliamlardan, çocuk ölülerinden, boşaltılan köylerden bahsettik diye bizlere “terörist” yaftası yapıştıran bu prototip merkez medya trolleri, bugün PKK’ya “verilenler yetersiz savaşmaya devam. Lütfen” diyorlar. Barışı, Çözüm’ü savunanları “yeterince” radikal olmamakla eleştiriyorlar.
Çöp evde yaşayan hastalar gibiler. Tek dertleri evin temizleniyor olması. Bu yüzden de nefret etseler bile, evin temizlenmesini engelleme potansiyeli kimdeyse ona sarılıyorlar. Kürt, Alevi fark etmez, temizliğe gelenlerin karşısına sırtlarını tapışlayıp onları itekliyorlar.
Bilip de susan şeytandır
Bir de sicilleri bu kadar fena olmayan ancak suskunluklarıyla yukarıdakilerden farklı bir şeye hizmet etmeyenler var. Her yerdeler, akil bile olanları var.
Onları, 40 insanın öldürüldüğü bir olayla ilgili saatlerce konuşup faile dair imada bile bulunmamalarından tanıyabilirsiniz.
Çünkü barışa değil kariyerlerine hizmet ediyorlar. Anlaşılmaz, uzun, muhatabı belirsiz cümleler kuruyorlar ki, kimse kendilerine kızmasın. Ne devleti ne de Öcalan’la görüşecek muhtemel heyette yer almalarına engel olur diye çözümü açıkça sabote eden HDP yöneticilerini eleştirebiliyorlar. Çok zorda kalırlarsa, "edi bese" diyen, "yeter artık" diye haykıran savaşta yüreği kanamış acılı annelere babalara “Çık çık, milliyetçilik yapmasanız olmaz mı yani” diyorlar. Ya da gençleri sokakta ölmeye, öldürmeye gönderen siyasiler dururken, faşizmi tavuğa bile kıyamayan Yozgatlı köylünün aşağıya sarkan bıyığında arıyorlar.
İnanmazsınız, kendisi heyete seçilmedi diye, bence sürece büyük katkı yapan ve yapacak olan akillerin “dağıtılmasını” dört gözle bekleyen “aydınlar” bile tanıyorum.
Hâl budur!
Şeffaflığa her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz…
Evet, yüzüp yüzüp barışın kıyısına geldiğimiz şu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz süreci ve aktörlerini şeffaflaştırmak. Barış ve çözüm düşmanları her kimse maskelerini düşürmek lazım. Hatta en çok, hükümetten olsun muhalefetten olsun, elinden geldiği hâlde yapmayanı, masada başka seçmeniyle başka konuşanların...
Bu yüzden Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 11 saat süren akiller toplantısındaki şu talebini Çözüm Süreci’nin bekası açısından çok önemsiyorum:
“Üçüncü göz, tarafsızlık yerine yanlışa yanlış demeniz ve bu işi çözme konusunda hükümetin samimiyet ve kararlığını eğer ikna olduysanız kamuoyuna anlatmanız!”
Türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük sivil toplumsal barış projesini, bir avuç medya soytarısının, aman başımız ağrımasın psikolojisindeki kariyeristlerin, korkakların ve halkına açıkça yalan söyleyen siyasilerin heba etmesine izin veremeyiz.
Zira bedeli ağır olur ve yine ödeyen de Türkiyelilerden başkası olmaz. Yaşadığımız onca acı deneyim şuracıkta duruyor işte.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019