Mensur Akgün
Theodore Jacobsen, Güney Doğu Asya’nın büyük bir kısmını ve daha pek çok yeri İngiliz hanedanlığına kazandıran, sömürgeleştiren Doğu Hindistan Şirketi’nin Londra’daki görkemli yönetim binasının, yani ofisinin planlarını çizen amatör mimarın adı.
Doğum tarihi konusunda kesin bir bilgi yok fakat 1772’de ölmüş. Alman kökenli bir tüccar olduğu biliniyor, tarihe ticari başarısından çok mimari tasarımıyla geçiyor.
Doğu Hindistan Şirketi 1600’yılında bir kraliyet fermanıyla Ümit Burnu’nun doğusunda pamuk, ipek, tuz, baharat, çay, afyon gibi çok kar getiren ürünlerin ticaretini yapma amacıyla kuruluyor.
Daha sonra kontrol altına aldığı topraklar üstünde egemenlik iddiasında bulunuyor. Ordusu, donanması oluşuyor. Savaşlar icra ediyor, ittifaklar oluşturuluyor. Şirketin tarihçesinde işgal, ilhak, müdahale, darbe gibi kavramalara sıkça rastlanıyor.
1803 yılına gelindiğinde Hint anakarası üstündeki ordusunun büyüklüğü 260 bin askere ulaşmış, İngiltere’nin resmi askeri varlığını kat ve kat geçmiş durumda. Aynı yıl itibarıyla gelirlerinin de günümüz değerlendirmesiyle 250 milyon doları aştığı söyleniyor. Yani işi çok, bürokrasisi büyük bir şirket haline dönüşüyor. Bir süre sonra evden, malikaneden yönetilmesi mümkün olmaktan çıkıyor.
Çalışanlarını önce başka binalara, 1729 yılında da Jacobsen’in dizayn ettiği Leadenhall Caddesi’nde Dorik sütunlu büyük binaya taşımak zorunda kalıyor. Onların taşınması, taşınmaya başlaması evle ofisin fiilen ve fikren birbirinden ayrılmasını tetikliyor. Bir süre sonra Liverpool’da, Londra’da ve Şikago başta olmak üzere Amerika’nın farklı şehirlerinde ihtişamlı, şirketlerin gücünü yansıtan binalar yapılıyor.
***
Yazının başlığındaki diğer isim Raif Efendi ise Theodore Jacobsen gibi biri değil. Ne mimar, ne de tüccar. Hamdi Beyin yanında çalışan sıradan bir tercüman. Hamdi Bey de zaten mütevazı sayılabilecek bir şirkette müdür yardımcısı. İyi bir insan olduğunu biliyoruz çünkü eski arkadaşına iş veriyor ama iyi bir yönetici olup olmadığı tartışmalı. Sabahattin Ali bize onun arada sırada Raif Efendiye bağırdığını, hastayken bile evinde çalıştırdığını anlatıyor.
Ancak Raif Efendi bundan çok da rahatsız sayılmaz. Hatta bazen belli belirsiz gülümsüyor Kürk Mantolu Madonna’nın sayfaları arasında. Ofisinden, çalıştığı işyerinden memnun olduğu anlaşılıyor. Odasını gündelik hayatından bir kaçış olarak görüyor. İşten başını kaldırabildiğinde roman bile okuyor. Daha da önemlisi geçmişini, anılarını, bir türlü bitmeyen aşkını saklıyor odasındaki çalışma masasının üst çekmecesinde.
Yine de Raif Efendi’nin ofisinin yaratıcılığı teşvik eden, coşkuyu körükleyen bir yer olduğunu söylemek zor. Sabahattin Ali binanın mimari özelliklerini anlatmamış, fakat Raif Efendi tercüme ettiği mektuplarını yazdırdığı “daktiloların” ayrı bir odada oturduğunu düşünürsek ofise Taylorvari bir düzenin hakim olduğunu tahmin edebiliriz.
Muhtemelen yan yana masalara oturtulmuş bir grup “kadın” ölümcül bir monotonlukla hayatları boyunca her gün aynı işi yapıyor. Kendilerinden önce ve sonraki milyarlarca insan gibi onlar da bir odanın içinde emeklerini kiraya vererek yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Çoğu işine yabancı, sevdiği için değil çalışmak zorunda olduğu için orada bulunuyor. Ürettiğiyle, sunduğu hizmetle arasında duygusal bir bağ büyük bir olasılıkla oluşmamış. Raif Efendiye bağıran Hamdi Beylerden korkuyorlar, işlerini daha iyi yapamamaktan çok kaybetmekten endişe ediyorlar.
Verimli olmaları için de sürekli kontrol altında tutuluyorlar. Tıpkı Fordist fabrika düzeninde olduğu gibi bir tek parçanın vidasını sıkmaları, yani tercüme edilen belgeleri daktilo ile temize çekmeleri ya da birbirine benzer sayıları tekrar tekrar defterlere yazmaları gerekiyor. Düşünmeleri, aktör olmaları beklenmiyor. Kendilerine verilen işleri yapmaları yeterli görülüyor.
Bu yüzden de ofiste olmaları, başlarında birilerinin bulunması, onları kontrol etmesi şart diye düşünülüyor. Sistem de zaten Doğu Hindistan Şirketi ilk binasına taşındığından bu yana çok az değişiyor. Ofisler açılıyor, kapanıyor, aktif denilen hale getiriliyor. İnsanlar bazen koca bir salonda, bazen de prefabrike paravanların arasında çalışmaya zorlanıyor. Her geçen yıl daha daha büyük, daha da yüksek binalar yapılıyor. Ama kontrol olmazsa olmazlar arasında kalıyor.
Ofislerin ısıları, ışıkları kontrol ediliyor. Kartlar, parmak izleri ve retinalar kontrol öznesine dönüşüyor. Şirketlerin her yanına güvenlik kameraları yerleştiriliyor. İnsan kaynakları birimleri her geçen gün yeni yeni kontrol stratejileri geliştiriyor. “Ofis” de bina, mekan ve fikir olarak kontrol yüzünden çalışma hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak varlığını yaklaşık 300 yıldır sürdürüyor.
***
Teknolojideki ilerlemeye, bilgisayarlarımız ve cep telefonlarımız üstünden -kontrol da dahil- ofiste yaptığımız pek çok şeyi evlerimizde yapabilmemize rağmen ofisin hegemonyası kırılabilmiş değil. Bunda insanların ofisi sevmesinin de katkısı büyük. İşe gitmek için hazırlanmak, iş için giyinmek, sabah yataklarımızdan çıktığımız doğal halimizden farklı biri olmak belki bizi cezbediyor. Belki de rekabet çekiyor, geride kalmak istemiyoruz.
Kendimizi çalıştığımız binalarla, plazalarla özdeşleştiriyor, onların ortaklarına, müşterilerine vermeye çalıştığı güven duygusundan etkileniyor da olabiliriz. Arkadaşlarımızı, dostlarımızı, düşmanlarımızı çalıştığımız binalarda bulduğumuz da gerçek. İşimize yabancılaşmamışsak, yöneticilerimiz tavırlarıyla bizi bulunduğumuz yerden nefret ettirmediyse ofislerimizde olmayı özlüyoruz.
Şimdi bazıları Korona kriziyle birlikte bu hegemonyanın kırılabileceğini, anlayışımızın değişebileceğini, ofis yerine evde de çalışmanın mümkün olabileceğini, mümkün olduğunun anlaşılabileceğini söylüyor. Bu yazıya ilham veren Catherin Nixey gibi pek çok insansa bu olasılıktan bariz bir şekilde endişe ediyor. Ekonomist’in yan yayını 1843’deki makalesinde ofisin ölümünü yazısının manşetinden ilan etse de bu ölüm onu ve onun gibi düşünenleri korkutuyor...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024