Mesut YEĞEN
“Oneminute”, “Emevi Camii’nde namaz kılacağız”, “Rabia” günleri geride kalmış görünüyor. Esad’ı devirmek, İhvan’a ağabeylik, Rus uçağı düşürmek işleri de. Malum İsrail’le eski bildik günlere dönmek artık an meselesi, Esad’ın gitmesinden kimse söz etmiyor, Mursi’nin adını anan yok, Rusya’yla olan bitenden herkes pişman. Belli ki, Türkiye Arap Baharı’yla beraber kendini kaptırdığı rüyadan yavaş yavaş uyanıyor. Sıklıkla neo-Osmanlıcılık olarak adlandırılan, siyasi ve askeri nüfuzunu sınırları dışında hissettirmek hülyası, yerini yeni bir bölge siyasetine, bölgedeki nüfuzunun sınırlarını bilen bir siyasete bırakıyor.
2011’le birlikte düşülen muhteris yoldan geri dönüldüğü aşikar ama nereye kadar ricat edileceği, yeni bir yola düşülüp düşülmeyeceği biraz meçhul. Ancak şunu söylemek mümkün görünüyor: 2011 öncesine dönüleceği yok. Türkiye’nin dünyaya ve Ortadoğu’ya ABD’yle ve NATO’yla aynı gözlükle bakan bir dış siyasete dönmesi pek muhtemel görünmüyor. Hem istenmeyeceğinden, hem de mümkün olamayacağından. Türkiye hem genel uluslararası siyasetini ama daha mühim olarak da bölge siyasetini yeniden düzenleyecek, bu belli, ama yeniden ‘bildik NATO üyesi Türkiye’ olacağı da yok. Büyük ihtimalle, ABD ve NATO’nun küresel ve bölgesel siyaset çerçevesini zorlamamaya dikkat eden, lakin 1952-1989 arasındaki gibi de bu iki siyasetin sadık bir neferi olunmayacak bir yola hazırlanıyor Türkiye.
Şimdi soru şu: Türkiye dış siyasetine yön verecek görünen bu yeni genel ve müphem çerçevenin yakın vadedeki, bilhassa da Suriye ve Kürd meselesi siyasetindeki yansıması ne olur? Türkiye, Suriye’deki iç savaş boyunca desteklediği Sünni muhalifleri Esad’ın insafına bırakır mı mesela? Peki, Esad’la, İran’la ortaklaşıp Rojava’yı, PYD’yi tasfiye etmeyi dener mi? İlk sorunun cevabı görece daha kolay görünüyor: Eğer ABD, Esad dengesiz bir biçimde güçlenir kaygısıyla Sünni muhalefetin ayakta kalması gerektiğine kani olmazsa, Türkiye ve müttefikleri, Sünni muhalefetin tasfiye edilmesine direnecek kapasiteden de hevesten de uzak görünüyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin bölge siyasetinde girdiği yeni yolun yakın vadedeki yansımalarından biri Sünni muhalefetin tasfiyesine değilse de rejimle uzlaşmasına razı olmak olabilir.
İkinci sorunun cevabı daha zor: Bildik Türkiye, madem bölgeyi, Suriye’yi kaybettik, hiç olmazsa Kürdlerin abad olmasına mani olalım diye düşünebilir ve bir yolunu bulup İran’la ve Suriye rejimiyle beraber Rojava’yı tasfiye etmeye, hiç olmadı takatten düşürmeye kalkışabilir. Aslında olabilse, Türkiye 1945-1991 arasındaki ideal duruma, İran, Irak ve Suriye’yle birlikte bütün Kürdleri cenderede tutabildiği duruma dönmek ister. Lakin, bu cendereyi mümkün kılan meşum ABD – SSCB dengesi artık yok. Aslında, artık Irak ve Suriyede yok, sadece İran var, dolayısıyla Türkiye, ister Rojava’yı tasfiye etmek istesin, isterse de o eski güzel günlere dönmek istesin, ne yapacaksa İran’la yapmak zorunda.
Lakin, bölgede mevcuttakinden daha beter bir alt üst oluş olmadıkça İran’la beraber bölgedeki bütün Kürdleri tedip etmek işi artık bir kızıl elmadan fazlası değil. Kaldı ki, Rojava’yı tasfiye etmek işi bile epey zor görünüyor. Bunun birkaç sebebi var. Evvela, Suriye Kürdleri hem iyi örgütlenmiş hem de Rojava’yı ayakta tutmaya epey kararlı görünüyorlar. Sonra, ABD’nin ve aslında Rusya’nın da Esad’ı Suriye’nin tamamında yeniden egemen kılmaya niyetleri var görünmüyor. Sadece Rojava’yı korumak için değil, Suriye’li Sünnileri Esad’ın insafına bırakmanın muhtemel risklerini iyi hesap ettiklerinden. Son olarak, ABD ve NATO (ve aslında yine Rusya da) Rojava’nın hem İran’ı hem de Türkiye’yi dengelemekte işe yarar bir entite olacağına karar vermiş görünüyorlar. Bütün bunlar Türkiye’nin Esad ve İran’la ortaklaşıp Rojava’yı tasfiye etmesinin de pek kabil olmadığını gösteriyor.
Bu durumda, Türkiye şartları zorlamak yerine, mevcuttakinden daha fazla kuvvet kazanmasını önlemek üzere Rojava’yı kabullenmeye başlayabilir. Bu hiç şüphesiz Türkiye’nin kendi Kürd meselesi üzerinde de akisleri olacak bir yeni yola çekilmek demek olur.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2025
5.09.2025
24.08.2025
9.08.2025
19.07.2025
13.07.2025
29.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
18.05.2025