Mesut YEĞEN
Çok zaman geçmediğinden, çok kuvvetli göstergeler de olmadığından, daha doğrusu bir tür hayalet-meseleye dönüştüğünden, 2015’ten sonra Kürt meselesinin ‘kendinde halinde’ ne yaşandığını, Kürt meselesinin ‘iskeletinde’ 2015 öncesinden bugüne neyin değiştiğini tespit etmek şimdilik zor. Bu kadar ‘yerleşik’ bir vakanın bu kadar kısa zamanda değişmesi zor olduğundan, Kürt meselesi, esas olarak büyük kısmı ülkenin belli bir havalisinde meskun bir etnik grubun, bir ulusal topluluğun maruz kaldığı durum ve mevzuata itiraz etmesiyle ilgili bir vaka olmaya devam ediyor olsa gerek. Öte yandan, Kürt meselesinin kendinde halinin hemen her zaman önemlice bir boyutu olmuş olan bölgesel ya da jeopolitik mahiyetin 2015’ten bugüne daha fazla öne çıktığını tespit etmek o kadar zor değil.
Daha az zor olansa Kürt meselesinin algılanmasındaki, adlandırılmasındaki değişiklikleri tespit etmek, bir de Kürt meselesinin siyasi aktörler arası ilişkileri nasıl değiştirdiğini. Kürt meselesi 2015’ten sonra da Türkiye’nin başat siyasi aktörleri arasındaki ilişkileri şekillendirmeye, değiştirmeye devam ederken, siyasi aktörlerin Kürt meselesi algısı da, ama az ama çok değişti, bunu tespit etmek zor değil. Kürt meselesi Türkiye siyasetinin yeni aktörlerinden siyasi ittifakların bugünkü biçimleriyle oluşmasının başat sebeplerinden biri olurken, ittifaklar da Kürt meselesinin Türkiye siyasetince algılanmasını şekillendirdi. Özetle, Kürt meselesi siyasi ittifakları şekillendirirken, ittifaklar da Kürt meselesinin algılanmasını, adlandırılmasını şekillendirdi.
Esasında Kürt meselesi ittifakların bugünkü biçimini şekillendirmezden evvel bugünkü ittifaklar siyasetini mümkün ve kaçınılmaz kılan cumhurbaşkanlığı sistemini şekillendirmişti. Malum, bugün karşımıza çıkan ittifaklar, siyasetin ittifaklar etrafında kümelenmiş olma hali cumhurbaşkanlığı sisteminin teşvik ettiği bir durum ve şunu söylemek mümkün: Cumhurbaşkanlığı sistemini cazip ya da kabul edilebilir kılan başat faktörlerden biri Kürt meselesi oldu, daha doğrusu Kürt meselesinin 2015 civarında aldığı hal.
Kürt Meselesi: İlaç ve Zehir
Şunda anlaşmak zor olmasa gerek: Kamuoyunun büyük kısmının, bürokrasinin MHP’nin ve ulusalcıların Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi üzerinde uzlaşmasına yol açan faktörlerin en önemlilerinden biri Kürt meselesinin 2015 civarında Türkiye ve Suriye’de aldığı hal oldu. Erdoğan ve Erdoğan’ı desteklemeye ikna olanlar, cumhurbaşkanlığı sistemini hem devleti Kürt meselesiyle baş edecek şekilde yeniden düzenlemenin, hem de Kürt meselesinin büyüttüğü HDP’nin Türkiye siyaseti üzerindeki düzenleyici etkisini azaltmanın yolu olarak düşündüler. Uzun lafın kısası, Türkiye siyasetinin cumhurbaşkanlığı sistemine geçmeye ikna olmasının birkaç önemli sebebinden biri Kürt meselesiyle ve Kürt siyasetiyle bir başka biçimde uğraşmanın gerekli olduğu inancı oldu.
Bugün geldiğimiz noktada ise manzara şu: Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan seçmenlerin oranı AK Parti’den uzaklaşan Kürtlerin ve HDP’lilerin dahliyle yüzde elliyi geçmiş durumda. Bu da şu demek: Cumhurbaşkanlığı sisteminin sürdürülmesi tehlikeye girmiş durumda ve bu durumun esas sebeplerinden biri de yine Kürt meselesi, Kürt siyaseti. Dolayısıyla, kabul edilmesine ya da razı olunmasına yol açan başat sebeplerden biri Kürt meselesi olan cumhurbaşkanlığı sistemi Kürt meselesinden, Kürt siyasetinden ötürü sürdürülemez hale gelmiş görünüyor.
Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ya da ittifaklar sistemi ve Kürt meselesi arasında kurucu ve bozucu bir ilişki var. Kürt meselesi deyim yerindeyse cumhurbaşkanlığı sistemi için hem ilaç hem de zehir olarak işlev görüyor. Aslında, daha tarihsel bir perspektiften bakınca bu durumun bütün bir cumhuriyet dönemi için geçerli olduğunu söylemek de mümkün. Kürt meselesiyle baş etmek üzere habire yeniden ‘örgütlenen’ sistem her defasında Kürt meselesi sebebiyle, çözülüyor, tökezliyor.
İttifaklar Sistemi ve Kürt Meselesi
İttifaklar ve Kürt meselesi mevzuuna döneyim. Kürt meselesinin cumhurbaşkanlığı sistemini ve bu sistemin mecbur kıldığı siyasi ittifakları, bu ikisinin de Kürt meselesinin algılanmasını, adlandırılmasını şekillendirdiğinden bahsetmiştim. Tespitin ikinci kısmıyla ilgili olarak şöyle devam edebilirim: cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesinin bir taraftan bir hayalet-meseleye dönmesinin önünü açmış durumda, diğer taraftan da yeniden tanımlanmasının. İçeride Kürt şehirlerinde kuvvetli bir sivil itiraz olmaksızın PKK’nin etkisizleştirilmiş, HDP’nin de kuşatılmış oluşu, Suriye’de ise meşhur Kürt kuşağının engellenebilmesi Cumhur İttifakı ve kamuoyunun önemlice bir kesimi açısından Kürt meselesini bir yok-meseleye çevirmiş durumda. Kamuoyu yoklamalarında Kürt meselesi çoktan gündemin en alt sıralarına düşmüşken, Erdoğan ve rejim nazarındaysa Kürt meselesi bir yok-mesele artık. Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığı sisteminin ve ittifaklar siyasetinin Kürt meselesi üzerindeki ilk etkisi bu: Devletin yeniden düzenlenmesi ve kamuoyunun uyarınca biçimlendirilmesiyle beraber Kürt meselesi bir yok-meseleye, bir hayalet-meseleye dönmüş durumda.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin ve ittifaklar siyasetinin ikinci büyük etkisi ise Kürt meselesinin yeniden tanımlanması oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber kurulan otoriter rejim ve Kürt meselesinin bir hayalet meseleye dönecek denli gündemden düşmesi HDP’yi muhalefet partileriyle Kürt meselesini öne çıkarmadan ve demokrasiye geçiş fikri etrafında ittifaka sevk ederken, % 50’yi bulmak peşindeki muhalefet partilerini de HDP’ye yaklaştırdı. Bir kısmıyla zorunlu bir biçimde gerçekleşen bu yakınlaşma zımnen de olsa Kürt meselesinin yeniden tanımlanmasının önünü açtı. Bu çerçevede olmak üzere, HDP Kürt meselesini demokratik özerklik fikri etrafında tanımlamayı askıya aldı, CHP, DEVA ve Gelecek Partisi gibi muhalefet partileri ise Kürt meselesini anadilin öğretilmesi ve zayıf bir yerelleşme parantezi içerisinde tanımlayan bir pozisyona yaklaştılar. Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyasetiyle geçen birkaç senenin ardından Kürt meselesi bugün itibariyle kamuoyunun büyük kısmı nazarında bir yok-meseleye dönmüş, muhalefet partilerinin önemli bir kısmı tarafındansa Kürtçenin öğretilmesiyle hallolacak bir mesele olarak yeniden tanımlanmış durumda.
Bültenimize Üye Olabilirsinin
Öte yandan, bu bahsettiğim halin kalıcı, yerleşik bir hal olduğunu söylemek zor. Zor, çünkü malum hayaletlerin ‘geri dönmek’, ‘ziyarete gelmek’ gibi alışkanlıkları var. Dolayısıyla, bugünün hayalet meselesi olarak Kürt meselesinin yarın bütün cesametiyle yeniden karşımıza dikilmesi sürpriz olmaz. Keza, bugün köşeye sıkıştırılmış HDP tarafından yüksek sesle itiraz edilmediği için makul görünen anadilin öğretilmesi olarak Kürt meselesi fikri kalıcı olmayabilir, çünkü HDP ve HDP’ye meyyal Kürtler açısından bugünün esas meselesi demokrasiye dönmek.
Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesinin 2015’teki halini de, tanımlanma biçimini de epey değiştirmiş durumda. Kalıcılığı epey şüpheli olmakla birlikte Kürt meselesi anadilin öğretilmesiyle halledilebilir bir mesele olmakla bir hayalet-mesele olmak arasında bir yere yerleşmiş görünüyor.
Kürt Meselesi ve İttifaklar Sistemi
Cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesini biçimlendirdiği gibi Kürt meselesi de cumhurbaşkanlığı sistemini ve ittifaklar siyasetini biçimlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı sistemini sürdürülemez kılma etkisi bir tarafa bırakılacak olursa, Kürt meselesinin ittifaklar siyaseti üzerindeki etkisi tek yönlü, tek biçimli değil. Kürt meselesi, Cumhur İttifakını benzeştirip, küçültürken, muhalefetiyse büyütüyor ve fakat istikrarsızlaştırıyor.
Malum, AK Parti ve MHP hem siyasi söylemleri hem de seçmen tabanları itibarıyla giderek benzeşmiş durumda. Bu benzeşmenin önemli sebeplerinden ve yüzeylerinden biri Kürt meselesi. Her iki parti de Kürt meselesini neredeyse sadece terör ve beka meselesi olarak kodluyor. Öte yandan, MHP’yle benzeşmesinin AK Parti’ye bir maliyeti var: Kürtlerden daha az destek almak. 2018’de AK Parti’ye oy verip de bugün vermeyeceğini bildiren seçmen gruplarının en büyüklerinden biri Kürtler. Türkiye’nin tamamındaki seçmen desteği yaklaşık olarak % 5 civarında olan DEVA ve Gelecek Partilerinin Kürt seçmenlerden aldıkları toplam desteğin % 10’u bulması da bu durumla ilgili. Her iki partinin Kürtlerden daha çok ilgi görmesinin sebebi AK Parti’ye oy vermiş Kürtlerin AK Parti’nin 2015 sonrası serüveninden duydukları rahatsızlık. Özetle, Kürt meselesinin Cumhur İttifakı üzerindeki iki etkisi var: Benzeştiriyor ve küçültüyor.
Kürt meselesi muhalefet cephesini ise büyütüyor, ancak istikrarsızlaştırıyor da. Parlamenter sisteme dönüş parolası üzerinden demokrasiye geçiş programında uzlaşmış görünen CHP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek partilerinden oluşan muhalefet Kürt meselesini stratejik olarak askıya almış görünen HDP’nin de katılmasıyla nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakan bir büyüklüğe erişmiş durumda. Bu da şu demek: Kürt meselesinin iskeleti değişmeden bir hayalet meseleye dönüşmesi ve rejimin HDP’yi Kürt meselesini askıya almaya sevk edecek denli otoriterleşmesi, muhalefeti Cumhur İttifakını geride bırakacak denli büyütmüş durumda. Öte yandan, HDP’nin katılması muhalefet cephesini büyütürken istikrarsızlaştırıyor. CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi parlamenter sisteme dönüş üzerine uzlaşmış görünmekle birlikte, aynı uzlaşmaya katılan HDP’nin bu partilerle birlikte muhalefet cephesinde görünmesine İYİ Parti’den güçlü, CHP’den zayıf itirazlar var. Bu durum muhalefet ittifakı açısından bir paradoks ve bunun üzerine yükselen bir istikrarsızlık yaratıyor: Muhalefet partileri, üzerine uzlaştıkları ana hedef olan parlamenter sisteme dönüşü mümkün kılacak çoğunluğa HDP olmaksızın ulaşamıyorlar, HDP’nin de içinde olduğu bir ittifakta ise uzlaşamıyorlar. Özetle, Kürt meselesi muhalefetin nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakmasına zemin oluştururken, fiili olarak ise muhalefeti istikrarsızlaştırıp Cumhur İttifakı’nın gerisinde kalmasına kapı aralıyor.
HDP’den gelen son hamle, önemli olmakla beraber bu istikrarsızlığa son veremeyebilir. Malum, 2018 yerel seçimlerinde verdiği ‘dışarıdan’ destekle muhalefete seçim kazandıran HDP seçimlerin ardından aldığı “artık dışarıdan destek olmaz” pozisyonundan vazgeçip önümüzdeki seçimlerin meclis ayağında muhalefet ittifakı içerisinde yer almak talebi olmadığını bildirdi. HDP’nin bu sürpriz ‘tavizi’ muhalefeti istikrarsızlaştıran gerilime son verebilecek olmakla birlikte, muhalefetin hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakını geride bırakacak büyüklüğe ulaşmasını garanti etmiyor. Etmiyor, çünkü her ne kadar bu hamle meclis çoğunluğunu ele geçirmekte işe yarar görünse de, muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazanabilmesi için HDP’lilerin talep ettiği parlamenter rejime dönüşün ötesine geçen bir demokrasi programında ve bu programı temsil edecek bir cumhurbaşkanı adayında ortaklaşması gerekiyor. “Muhalefet ittifakında olmamız gerekir” pozisyonundan geri çekilen HDP’nin daha fazla taviz vermesi zor göründüğünden, parlamenter rejime dönüşün ötesine geçen bir demokrasi programında ve cumhurbaşkanı adayında ortaklaşılmazsa muhalefet mecliste çoğunluğu elde edebilir ancak, Erdoğan da yeniden cumhurbaşkanı seçilebilir. Tabii ki, muhalefetin HDP’lilerin gönül rahatlığıyla oy veremeyeceği bir adayda ortaklaşması halinde Cumhur İttifakı HDP’yi kapatıp parlamento çoğunluğunu da muhalefete kaptırmamak gibi adımları atmazsa.
Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesini şekillendirirken, Kürt meselesi de cumhurbaşkanlığı sistemini ve ittifaklar siyasetini şekillendiriyor. Hem de ne şekillendirme! Kürt meselesi etrafında atılacak siyasi adımlar cumhurbaşkanlığı sistemiyle kurulan otoriter rejime beş senelik bir meşruiyet daha kazandırmanın adımları da olabilir, bu rejimi geride bırakmanın da.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025
25.01.2025
11.01.2025
28.12.2024
13.12.2024