M.Latif YILDIZ
1980 yılı 10 Nisan günü; 42 yıl geçmiş olsa da dün gibi aklımda. Diyarbakır Dağ Kapıda 1965 – 1968’de okuduğum Öğretmen Okulunun yanı başındaki Hastanende yatan babam gözümün önüne geldi. En son 42 yıl önce 26 Şubat 1980 Salı günü beyaz çarşaflar içinde gördüm. Prostat tanısıyla ameliyat olacaktı. Şekeri düşmediği için Tıp Fakültesine kaldırmışlardı. Ameliyat başarılı geçti dediler. Her telefonda “çok iyidir” dediler. Ama aklım hep ondaydı. Konya’da öğretmen ve gazeteciyim. Başucunda çok az kalmıştım. Her telefon açtığımda “Bugün nasıldır?” soruma üzülmemem için “iyidir” derlerdi.
Bir gün Batman’ın ilk kurulan çarşı mahallesi 702. Sokaktaki evine getirdik dediler, mutlu olmuştum. Taburcu olmuş, iyileşecek eski günleri beraber anacaktık. Yine de her gün soruyorum; “bugün nasıl?” Cevap hep aynı “iyidir merak etme!” Ta ki 10 Nisan Perşembe günü saat 17.00 de Batmandan telefonun var dediler. İçimden bir şey koptu. O an kalbim duracak gibi oldu. Arayan kardeşim Mahmut’tu. “Babamız komada dedi.” Maaş günüme 5 gün vardı. Danışmanı olduğum Süleyman’dan borç aldım. Hastane Baştabibi arkadaşımdan saat 16.00 da 10 günlük rapor aldım. 17’de koşa koşa İlköğretim Müdürü ve okul müdürüme teslim edip Saat 21.45 te Konya’dan otobüse bindiğimden 1 saat 15 dakika önce rahmeti rahmana kavuştuğunu Batman’a vardığımda öğrenecektim. Cenazesine yetişemedim.
Babamın durumu benden gizlenmişti. Doktorlar “babanızı götürün; çocukları arasında vefat etsin” demişler. Kanser acı gerçeği sadece ben değil babamdan da gizlenmişti. Belki de son durumunu görmeden, ameliyattan önceki iyi haliyle hatırlamak bana teselli veriyordur. Kardeşlerim, akrabalarım beni böyle teselli etseler de bir yanım eksik kaldı.
Haşa isyan değil, takdiri ilahiye boynumuz kıldan ince, babam İslam inancına sahip olarak bizi yetiştirdi. Çünkü o Melleydi, o Seydaydı (Türkçe karşılığı profesör) o âlimdi. Amma çok kimsenin babasına ölümü yakıştırmadığı gibi ben de babamı emekliliğini yaşayamadan erken yaşta fani dünyadan ayrılmasını yakıştıramadım.
Babamın ölümü içimden atamadığım ince bir sızıdır. Her 10 Nisan yaklaştıkça biraz daha arıyorum. Yüreğim onsuzluğa zor alışıyor. Hayatı boyunca suskun seven, sessiz, gizli üzülen, zor anda yıkılmayan ve beni çok seven adam gibi adamdı Seydaye Melle Abdülkerim.
Babalar ölünce insanın bir yanı eksik kalıyor. 37 yıl sonra “neyin eksik hayatta?” deseniz “yeri doldurulmayan babam” derim. Babaları ölenlerin çoğu söz konusu oldu mu sessizce düşünür; ben hem düşünür hem de içimi satırlara dökerim. O yüzden babaları üzmeyin kırmayın. Zira yaşam geri dönüşü olmayan ayrılıkla noktalanıyor. Öyle bir ayrılık ki Nisan yağmurunda esen rüzgârda benim gibi babanızın kokusunu ararsınız.
Haz. Muhammed “baba cennetin orta kapısıdır” der. Bir de: “Baban giderse, başı dumanlı dağın gider, atan gider, sırtın gider. İki kapılı bu handa menzile erişen yolun gider. Darda yetişen elin gider, aklın gider canın gider. Şu dağlanmış yüreğinde çocuk kalmış yanın gider. Öpülecek elin gider, bayram gider.” Tarifi zor babayı şair Can Yücel ne güzel anlatmış.
Babalara yüksek sesle bağıranlar, bağırmakla yetinmeyip kızanlar; Biliniz ki bazıları babayı öpmek için buz gibi mezar taşına ve toprağına yüz sürüyor. Babanızın teni hala sıcak iken sarılın, elini, yüzünü öpün. Unutmayın ölüm diye bir şey var. Babanızın değerini sağ iken bilin. O sağ iken dayandığınız güçtür, en büyük kuvvettir, omuz veren dağınızdır.
Bu yazıyı okuyanın inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun İslam inancı ve dininin emri ile yazımı bitireceğim. Kur’an dan İsra Süresi 17/23 ayette der ki: “Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı sözler söyle.” Babası ve annesini kaybedenlere Allah rahmet eylesin. Kabirlerini nur, mekânları cennet olsun, sağ olanlar iman, sağlık, mutluluk, barış içinde yaşasın. ÂMİN.
Bu arada 8 Nisan 2008 tarihinde vefat eden Değerli dostum, arkadaşım, bilge Kürd aydını Mehdi Halıcı’yı ( Namı değer yazar Cemşit Bender’i ) da rahmet ile anıyorum.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2022
23.05.2022
10.04.2022
4.04.2022
4.04.2022