Murat AKSOY
Mısır'da önceki gün yaşananlara vicdanı olan her insanın 'ama'sız karşı çıkması gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde barışçıl gösterileri, hak ve özgürlük taleplerini bastırmak için şiddet kullanılması kabul edilemez.
Yaşanan insanlık trajedisi karşısında uluslararası sistemin ikiyüzlülüğünü, insani değerlerin reel politiğe kurban edildiğini bir kez daha gördük. Ve yine gördük ki, uluslararası ilişkilerde öncelikli olan 'insani değerler' değil 'ulusal çıkarlar'mış.
Türkiye'nin uluslararası sistemi adaletli olmaya çağırması, bunun için tek başına çırpınması, mevcut uluslararası sistemin meşruiyet sorunu yaşadığı tespitleri doğrudur. Yeni bir uluslararası sistem talebi de haklıdır ama bu talepleri siyaseten savunmak için siyasi gücü sınırlıdır.
Görünen o ki, Mısır'ı ve gelecekte başka Kuzey Afrika ülkelerini çok yazıp, çok konuşacağız. Ne Mısır ne de başka ülkelerde, toplumsal taleplere dayanmayan, toplumsal çoğulculuğu yok sayan ve hedefi, toplumu kendi kafasındaki tek doğruya, tek kimliğe ve tek kültüre göre şekillendirmek olan toplum mühendisliği projelerinin geleceği yok.
Geçmişte olmadı, gelecekte de olmayacak. Bu yüzden Mısır'da darbeci Sisi yönetimi demokratik talepleri şiddetle bastırabilir ama toplumsal değişim taleplerini erteleyemez. Toplum, mühendisliğin çok önündedir.
LAİK BEYAZ TÜRKLER
Son günlerde medyada sıkça duyduğumuz bir kavram var; 'Beyaz Türk/ler'.
'Beyaz Türkler', sınırlarını, kimlerden oluştuğunu üç aşağı beş yukarı bildiğimiz, kendilerini toplumsal çoğunluktan ayrıcalıklı, üstün gördükleri için eleştirdiğimiz, belli bir yaşam ve kültüre sahip bir sınıfı tanımlarken kullandığımız bir kavram. Yani bu kavramın yabancısı değiliz.
Beyaz Türk kavramının merkezinde Birinci Cumhuriyet'in kendi meşruiyetini sağlamak için icat ettiği 'laik/Türk' vatandaşlığını, ideolojik ve kültürel olarak sahiplenen ayrıcalıklı dar bir toplumsal sınıf var.
Birinci Cumhuriyet, vatandaşlık tipolojisi ile yalnızca kendine toplumsal bir meşruiyet sağlamadı aynı zamanda bir kamusal alan da çizdi. Bu sınır, kimlerin bu alana girebileceği, kimlerin yükselebileceği, kimlerin makul ve meşru olacağını belirledi. Siyasetten ekonomiye, sanattan kültür ve edebiyata kadar pek çok alanda meşruiyetin ve yükselmenin yolu bir kimliği tercih etmekten geçti. Kısaca Birinci Cumhuriyet'in 'makbul' vatandaşlık tanımı aynı zamanda kamusal bir filtre işlevi gördü.
Bu toplumsal sınıfın ideolojik ve kültürel olarak varlığını borçlu olduğu devlet, yarattığı rant üzerinden bu sınıfı besledi.
Bu sınıfın merkezinde iş dünyasından az sayıda insan var görünüyor olsa da aslında toplumun bütün parçalarında bu sınıfın izleri ve gölgesi vardı. Resimden edebiyata, müzikten akademiye kadar her alanda… Çünkü istenen Birinci Cumhuriyet'in hedefi bu sınıfın topluma model olmasıydı.
Tüm Türkiye'nin şehir ve ilçe merkezlerinde bu sınıfın küçük birer modeli üretildi. Bu model, tek parti döneminin sona ermesi ve şehirleşme sonucu çevreden merkeze olan hareketle birlikte değişime başladı ve siyasi iktidarların imkânları ölçüsünde de değişmeye devam etti.
Bu değişim AK Parti iktidarı ile başka bir boyuta geçti. Siyaset normalleşmeye, askeri vesayet, eski Türkiye ve onun kurumsal yapıları sona ermeye başladı. Ancak son yıllarda giderek açığa çıkan hata, Yeni Türkiye'nin de Eski Türkiye pratikleri üzerine inşa edilmesi oldu.
Kamusal çoğulculuk yerine homojenliği, devletin yarattığı rantın transferi ve bürokratik alana gireceklerin seçimi için belli bir sınıfı tercih etmek, tek bir kültürel kimlik vurgusu olan Birinci Cumhuriyet zihniyetinin izlerini taşır.
İşte Beyaz Türkler kavramı bu ortamda gündeme geldi.
Bundan çok değil on yıl kadar önce haklı eleştiriler yaptığımız ve imtiyazlarını kaybetmemek için Eski Türkiye'yi destekliyorlar dediğimiz Beyaz Türkler'i bugün Gezi protestoları üzerinden eleştirmek demek, toplumsal değişim taleplerini okuyamamak demektir. Protestocuların çoğunun 'laik/seküler' kimliklerinden hareket ederek Gezi'yi olumsuzlamak ise toplumun bir kesiminin değişim taleplerini göz ardı etmek demektir.
Evet, Eski Türkiye'de Beyaz Türkleri, hak etmedikleri imtiyazlar üzerinden eleştirdik. Kamusal alanın çoğullaşmasına itirazları üzerinden eleştirdik. Ve bugün hala eleştiriyoruz.
Türkiye değişiyor.
Ama hala Yeni Türkiye'yi kuramadık. Zira son yıllardaki kamusal tercihlere bakıldığında görüyoruz ki, Birinci Cumhuriyet'in 'kamusal alan'ı inşa ederken kullandığı filtre ortadan kalkmamış, sadece şekil değiştirmiş ve başka bir kültürel kod ile hayatına devam ediyor.
Beyaz Türklerin yerini bu kez devletin imtiyaz tanıdığı başka Türkler alıyor.
Beyaz Türkleri de, onların yerlerini almak isteyenleri de eleştiriyorum. Çünkü tek isteğim Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşı olmak.
twitter.com/murataksoy
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018