Mustafa Karaalioğlu
Ekonomiden yargıya, dış politikadan eğitime ve elbette organize suç ithamlarıyla kararan atmosfere kadar türlü meseleleri olan Türkiye’nin çıkış yolu arayışında olması tabiidir ve elzemdir. Çıkış yolu, bazen sistemin tümden değişmesi, bazen de olan oldu bari bu şartlarda işler yolunda gitsin fikrine rıza göstermeye kadar değişik önerilerle ortaya çıkıyor. Her ikisi de doğrudur çünkü, sistem hemen değişmeyeceğine göre en azından ülkenin daha fazla fırsat, değer ve itibar kaybetmemesi için güçlü tavsiyelerde bulunmak anlam ifade ediyor. İktidar, yapıcı olanlar dahil her türlü eleştiri ve fikri bütünüyle dışlamış olsa da…
Meseleleri çözmek için önce onların varlığını, derinliğini ve sebeplerini kabul etmek gerekir. Cumhurbaşkanı’nın veya iktidar ekibinin ise, çoğunluğun gördüğü veya tanımladığı şekliyle ülkenin problemler içinde olduğu görüşüne katılmadığını biliyoruz. Problemi kabul etseler bile bunu dışarıya yansıtmamaları bir yere kadar anlaşılır elbette ama kendi içlerinde de bu analizin yapılmadığını görebilecek durumdayız. 128 milyar Dolar’dan Peker’in suçlamalarına, dar gelirlilerin içinden çıkılmaz yoksulluğundan, yargıdaki sıkıntılara kadar bütün kriz alanlarına yaklaşımda ne bir değişiklik, ne de izah kabiliyeti vardır. Aksine, kimsenin ikna olmadığı bir harika tablo takdimi ve bolca vatan/millet/sakarya edebiyatıyla günler geçmektedir. İlaveten, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, MPP dahil bütün iktidar açıklamaları muhalefete ağır ifadelerle yüklenerek zaman kazanma dışında siyaset de yapılmamaktadır.
Ülke, sorulara, problemlere ve iddialara cevap ararken Erdoğan’ın elindeki sınırsız yetkilere rağmen hala başta muhalefet olmak üzere belli belirsiz güç odaklarını suçlaması da bu siyasetsizliğin sonucudur. Oysa, eldeki yetkilerle herhangi bir konuda, herhangi bir gerekçeyle muhalefetin herhangi bir işi engellemesi mümkün değildir. Başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanı’nı icraat konusunda süper yetkili ve dolayısıyla süper -siyasi- sorumlu yapan bir modeldir.
Ne var ki bir meseleyi çözmek için yetkili olmak, sınırsız güç kullanabilmek veya hızlı ve seri karar alabilmek yeterli değildir. Nitekim, bugün meseleler çözülemediği gibi ciddi hiçbir konuda hızlı ve seri karar da alınamamaktadır. Esnafa verilen bir kaşık hibeyi akaryakıt zammı yaparak kepçeyle geri almayı hızlı ve seri karar saymazsak…
Sınırsız yetki, herşeyin en doğrusunu tek kişinin bileceği iddiasına dayandığı için ve bu yüzden başka bilen kişiler ve kurumlar diskalifiye edildiği için bugünkü kriz tabloları kaçınılmaz olmuştur. Liyakat, ehliyet, kalite, kurumsallık ve tecrübeyi dışlayan yönetme biçimi şimdi eldeki yetkilerin ağırlığı altında hareketsiz kalmaktadır. Rasyonel ve etraflıca düşünülmüş, sadra şifa bir fikir olmayınca, sınırsız yetki artık sadece alelacele yazılmış kararnameleri düzeltmeye yaramaktadır.
Can yakan ve gecikmesi ülkeye büyük maliyetler çıkaran hiçbir meselede hamle edilemiyor. Yapısal önlemler şöyle dursun, konjonktürel tedbir gereken problemlerde bile iktidarın eli giderek yavaşlıyor. Türkiye hemen hemen bütün sektörlerde güvenilir ölçümlere göre küçülürken ve dünyanın gerisinde kalırken, tarif edilemez bir eylemsizlikle olup bitene seyirci kalınıyor.
Hiç olmazsa eldeki tabloda ülkenin daha fazla kayba uğramaması için doğru hamleler için silkinmek gereğini hatırlatanlar bu yüzden haksız değiller. Sistem elbette Türkiye’yi taşımıyor ama iki kere ikinin dört ettiğini kabul ederek de şu anda yapılabilecek çok şey var ve bunun çok uzağındayız. Ülkeyi siyasetsizliğe zorlayan hal, her türlü fikre kapıları kapatırken, devlet işlerinin fizibilitesiz yürümesi gibi maliyeti yüksek bir yanlışı hakim kılıyor.
Ekonomideki kriz, dış politikadaki gelgitler, salgın önlemlerindeki tutarsızlıklar ve eğitimde faciaya yakın tablo sadece bugüne fatura çıkarmıyor; bugün doğrular yapılamadığı için önümüzdeki yılların maliyetini de biriktiriyor.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025
14.07.2025
13.07.2025
26.06.2025
23.06.2025
21.06.2025
8.06.2025